Murat Gülsoy, her ne kadar kendisini yazar olarak tanıtmak istemese de, yazar ve akademisyen. Boğaziçi Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalışıyor. Mühendislik ve psikoloji eğitimi almış. Öyküleri ve romanları dışında yaratıcı yazarlık üzerine yaptığı etkinlikleri ve “Büyübozumu: Yaratıcı Yazarlık” kitabı ile öne çıkıyor.
Gülsoy’un muratgulsoy.wordpress.com’da anlattığı üzere, sanatla ilişkisi resim yaparak başlamış. Bir süre yazmayı değil edebiyat ve edebiyat dışı okumalarla kendi dağarcığını genişletmeyi tercih etmiş. Onu yazmaya iten ise Oğuz Atay okumak olmuş. Yazmanın en üst düzey entellektüel etkinlik olduğuna ve edebiyatın içinde yeni diller ve dünyalar yaratabileceğine inanıyor. Edebiyatın kendisi dışında kalan her şeyi içine alıp canlı bir hale getirdiğini söylüyor.
Daha önce okuduğum Karanlığın Aynasında, Nisyan, İstanbul’da Bir Merhamet Haftası romanlarında olduğu gibi öykülerinde de okuyucuyu şaşırtmasını, edebî türleri bir arada kullanmasını ve ironik anlatımını buluyoruz. Gülsoy’u okurken sevdiğim özellikleri; gerçek ve düşün bir arada olması, okuyucuyu fark etmeden etkisi altına alması. Kahramanın -ve aynı zamanda Gülsoy’un- zihin akışına fark etmeden kapılıp onunla birlikte öykünün canlılığının içine giriyor okuyucu.
Psikoloji eğitimi alan Gülsoy’un bunu metinlere yansıtması edebî açıdan bir şölene dönüşüyor. Az kelime ile hayatın içindeki bir duyguyu ya da tiplemeyi öyle açıklayıcı betimliyor ki okurken karaktere hiç yabancılık çekmiyor okuyucu ve yaşadığımız duygularımızı gördüğümüz için yazarla ve metinle kolayca bağ kuruyoruz.
Gelelim “Oysa Herkes Kendisiyle Meşgul” öykü kitabına. On iki öyküden oluşan bu kitap yazarın hem ilk kitabı hem de ilk öykü kitabı. 1992-2002 yılları arasında çıkardığı Hayalet Gemi dergisindeki öykülerini içeriyor. Kitaba adını veren ise kitaptaki Mahşerin Otuz Beş Dakikası adlı öykünün içinde geçen bir söz öbeği. Öykülerin genel teması yazmak ve kader. Mektup, anı, günlük gibi türleri bir arada deneyen yazar, klasik öykü anlayışından uzaklaşıp postmodern öykülerin habercisi olmuş bu kitap ile.
Kitaptaki öykülerden bahsedelim kısaca.
İlk öykü Kıtmiir Kıtmiir
Bir dağ evinde, bir köpekle, her şeyden ve herkesten uzak kalan bir kentlinin öyküsü bu. Yazar olan bu kentlinin yazdığı mektuplarda yazı hakkındaki görüşlerini okurken Gülsoy’un yazmak hakkındaki görüşlerine de ulaşmış oluyoruz.
Kadınların Gölgesinde
Bir avukatın mektuplar ile oynadığı oyuna şahit oluyoruz. Bu oyunu okurken avukat Kerem’in kendi hayatını ve cinselliğini sorgulayışını yer yer klişe gibi görülebilecek olaylar ile sürükleyici bir olay örgüsü ile okuyoruz.
Keşifler ve İcatlar Ansiklopedisi
Yine bir yazarın baş karakter olduğu bu öykü, yazarın gece balkondan en sevdiği kalemi düşürmesi ile başlıyor. Anlatımda birkaç kez şahıs kipinin değişmesi değişik bir öykü sunuyor bize.
Körebe
En sevdiğim ve beni en çok şaşırtan öykü oldu. Bir gencin yazı yazma serüvenine ve gençlik heyecanlarına tanık olmakla beraber rüyaların hayatımızdaki etkisine dair güzel bir öyküydü. İçerik hakkında en az şeyi söylemeye çalışıyorum çünkü her an bir sürpriz bozan çıkabilir kalemimden.
Randevu
Bir adamın randevulaştığı kadını beklerken çevrenin, anıların monolog şeklinde öyküde su gibi akışını okuyoruz.
Açık Çek
Âşık olmak için belki de en güzel yerlerden biri olan kütüphanede, bir gencin bir kızdan hoşlanması ile başlıyor öykü. Gülsoy’un resim sanatı ile olan ilgisini öyküye adını veren Açık Çek isimli tablo ile daha net görüyoruz. Ateş, su, toprak ve hava üzerine yazılan satırlar en çok beğendiğim yerler oldu bu öyküde.
Gecenin ve Yalnızlığın Bilgeliği Üzerine
Yazmak üzerine en çok durulan öyküydü. Yazı çalışmalarına katılan bir gencin öyküsünü okuyoruz. Yazmak niyetinde olan ama bir türlü isteği sonucu alamayanlar için yol gösterici nitelikteydi.
Kendini Orhan Pamuk Sanan Adam
Orhan Pamuk ve eserlerine sıkça değinilen bir öyküydü. Mektup türünün kullanıldığı bu öykü yine yazar, okuyucu ve metin üzerine altı çizilecek satırlarla dolu.
Gaia ile Tanışma
Bir belgesel ekibinin toprakla ilgili çekimini anlatıyor. Aynı zamanda anlatıcının içinde bulunduğu bir aşk üçgeninin anlatıldığı bu öyküyü okurken kahramanın bilinç akışına ilk satırdan itibaren kapılıyor okuyucu.
Mahşerin Otuz Beş Dakikası
Kahramanımız bir hastanede sırada bekliyor. Öyküyü güzelleştiren kahramanın özgüven eksikliğini Gülsoy’un şahıs anlatımını değiştirerek anlatması.
Değiştikçe Aynı
Bir öyküde ilk kez gördüğüm bir teknikle yazılmış. İnsan hayatını rakamlarla bölseydi nasıl olurdu? Hayatınız nereden itibaren yeni bir bölüm olurdu? Âşık olduğu kızın başka bir erkekle aynı evde yaşaması ile hayalleri yıkılan bir gencin çare aramasını okuyoruz bu öyküde.
Kağıttaki İz
Tam olarak bir hikaye özelliği taşımıyor. Daha çok bir taslak gibi. Ama öykü denediği anlatım tarzı için önemliydi. Bir fotoğraf neden önemlidir? Kişi eski bir fotoğrafa bakınca hem geçmiş halini hem de bugünkü halini görür. Aynı anda iki farklı ben’i bir arada bulur. Öykü kahramanımız da eski bir fotoğrafa bakıyor ve bakınca içinden geçenleri okuyoruz bu son öyküde.
Türk edebiyatında okumayı çok sevdiğim yazarlardan biri Murat Gülsoy. Başka eserleriyle görüşmek üzere sevgili okuyucular.
- Mehmet Eroğlu ile Edebiyat Üzerine - 6 Mart 2022
- Rüyalar Anlatılmaz Roman İncelemesi - 18 Şubat 2022
- Acı Çikolata Kitap İncelemesi: Büyülü Bir Mutfak Masalı - 27 Mayıs 2021