Yazar: 19:55 Şiir

Piyonlardan Yana

Bir gün bir uyandım böyle bön bakışlı bir derviş,

Takkesini kaldırımlara sürtüp uzandı sevgilim

Ben bacaklarımdaki misket yaralarıyla ağlıyordum o gün,

Siyaset, gür kaşlarıyla çeltikler çekiyordu o günün ulusuna

Asfalta karıncalar döküyordu rabbimiz ve rabbimizin

Hiç de morlar giyinmiş kusurları yoktu sabahleyin

Çünkü ısısını dağa ergin eyleyen bir dervişti, bir derviş

Kimse görmesin diye dişlerini güneşe geçirmişti bir at, bir attı

Onlar ki küskün tüfekler giyinip her namaz vakti kan akarlardı, aktılar sevgilim

Bakma artık ve keskin kokular solutan bir ülkeye sıyırma omuzlarını,

Unutma hatırlat parmaklarındaki yarayı, beni de öptüğümden vur

Çünkü böyle söylenirdi ayetlerde, kente asılan kediler ve derisini bıçkılayanlar içre,

Senin sevgilin daimî girizgâhlarıyla bir intihardı sevgilim!

Senin sevgilin sahici girizgâhlarıyla bir intihardı sevgilim!

Avını yolun ortasında pusuya düşüren bir kunduracıdan öğrenmiştim,

Çok eskiden diri diri toprağa gömerlermiş kız çocuklarını meyve versinler diye

Budamak meselesinde çağına pek düşkün bir zeberruttan da öğrendiğim şuydu ki:

Adliyeden kıraathaneye sökülen talebeler birkaç mısra sataşmışsa polislere

Aldatırdı öğretmenim Büyük Selçuklu Devletini biraz faşizm ile,

Kesilince ahlar vakti bir başı umudumuzun, daha gür çıksın içinmiş

Bana hüzünlü birkaç çingeneden ne anladığımı sordun sevgilim,

Sakallarıma büyütmüştüm ben bir köpeğin seçkin salyasını da beraberinde

İzi sürülürken bir tane düş kaçkını herifçe o çok yamyam bebeklerinin,

Beşiktaş ikinci devrede kaç gol atar olurdu iskân politikası dersimiz

Hem fizikten geçemeyince bir kekeme, bir asker olur muymuş hiç?

Öyle söylemişti öğretmenimiz, ben sigaradan geç dönünce bir keresinde

Bir keresinde de korkup dünyaya, uzanan gövdene yatırmıştım sisten çatlayan gövdemi,

Bilirsin, ben kapalılıklara açık birisiydim sevişmek görünce sevgilim

Apansız bekleşirdi saçlarını da kendisiyle aklayan bir fuhuş öldürtmeni

Eziyet susunca, lütfen üstünü yanımda devşir sevgilim

Pahalı Müslümanlar hatırına oynayan yeryüzünü de getir, yüzüme süpür

Filanca Teşvikiye’sinde öğle üzeri terleyen bir İslam dininden başka,

Cebimiz ne görebilir ki, ne vermiş ki İsa bir gün bizlere diye,

Çığlıklar atardı İstanbul’da, üç tane daha annem görmüştüm giderek

Devlet konuşunca, lütfen sırtını uzaklarda giyinebil sevgilim

Klozapin bir müşrikten uçunca oyuncakçıya itilen kalbimi de doğur, göğsüme götür

Bilmelisin ki iğneden nasıl da korkardı bütün peygamberler reklam arasında

Ve sahabeler bir bira içerdi, din kültürü ve ahlak bilgisi dersi biterken mutlaka…

Sen benim cehennemime endişelenme sevgilim ve söyle:

İbrahim’in ağzını Allah’a açanvari bir ateşi hangi itfaiye eri söndürebilir?

Sana soruyorum: Sen hiç Hira mağarasında Bela Tarr izledin mi sevgilim!

Lütfen kalbimi doğur, göğsüme götür sevgilim

Metal elbiseler dikiyorum ben babamın cenazesine

Yağmura zor alışan bir papatyayı uyutuyorum kasıklarında,

Çanları iyileştiren bu ağdalı çocuk da kimin nesi böyle?

Mürted miyim annecim, öyle söylendi ama babam dirilmediğinde

Ah şu gömleğimin yakası sevgilim, beni bir eski ata yakınlaştırıyor

Durmadan yalnızlıyor değirmenimi bir eski ata daha, bir eski at hiç

Toplumun yarasına merhem olabilir mi senin omuzların gibi?

Bana bak sevgilim,

Evrenin piç ürediği kara parçalarında sütünü ideolojiye sağan bir kadın,

Ayakları kesik bir dağlıdan hangi icazeti alırsa makbuldür bu,

Öylesine bir Allah bunu kabul edebilir mi hep?

Kavmin helak olmasına ilkelenen bir arma, burnumu kanatınca sevgilim,

Güvenimi sorgulamıştı canımcağız bir düşperest, tünemiştim oysa

Fakat “Ben Allah’a güveniyorum,” demişti Elaltun Ortadoğu’da,

Bunun için üzülmeliydim çünkü benim içre eski bir at, eski bir attır sevgilim.

Eski atların hiçbir zaman Ankara’sı olmamıştır.

Eski atların hiçbir zaman Ankara’sı olmamıştır.

Eski atların hiçbir zaman Ankara’sı.

Çince düşünsene bir sevgilim,

Türkler niçin bu kadar korkunç oluyor çocukken, düşün.

Mevsimden daha iri bir şeytan düşünebilir misin ki hiç, düşün.

Düşünür müsün ki bir Çince sevgilim,

Buzdan kartpostallar koyuyorum, intihardan dönen tekil bir arkadaşıma

Senin bacakların ince bir çöl isterdi halbuki geceleri,

Zambakları nasıl mı koruyabilir Arabistanlı bir din,

Onu bir ben bilirim, bir de zambaklar, Çin’de güzeldir sevgilim.

Boynunun hiç asılmamış bir tadı vardır sevgilim,

Ben boynunu bir dilenci bana dokununca sevdim en çok

Dâhil bir cennete hangi gözün yakışırdı diye sevdim ve gözlerin bir dünya haritasıdır

Birazcık inatlaşalım soluk zaptiyeleriyle canlı bir şehrin,

Polisler çiçek açabilir mi sevgilim?

Kalbimi doğur, göğsüme götür sevgilim

Şimdi ben uzaya çıkmak yerine

Sana bol dehlizli bir şiir okuyacağım,

Şiirimin adı Piyonlardanyana’dır,

Bunu eski bir at söylemişti:

    akdeniz’di

    yaşıma da, yaşına da, yaşama da

    bir küfür bırakıyorum avuçlarımdan

    akdeniz’de

    ilave bir orospuyu taya bağışlayan bir çarmıhça

    uzun süren bir bilimdi, insanın cesedine benzemesi

    akdeniz’le

    hayat uzun ama kısa yaşıyoruz demiştik süreya’ya

    sevda istasyonundan son sürat kalkıyorken bir tren

    bir çocuk müjde veriyor,

    kan kusmadan ölüyormuş diriler

    akdeniz’se

    kaburgalarıma soktuğum bıçağın adı,

    daha önce ece ayhan da içmişti bu türküyü

    evime kızım gelip dizlerimi bitirmişti

    akdeniz’ce

    yani kör doğmasaydı turnalar da,

    üstelik habil de kabili öldürmeseydi,

    belki severdin beni diyor bir piyon

    akdeniz’li

    bir israftı imparatora sunduğum pişkin,

    puşkin de rus mu sayılır hiç deniyor konferansta

    ama artık özlemek istemediğim bu – bul beni ve vur

   allah duymasın ya, ben de bir piyonum tertemiz ellerimle

    tertip ediyorum kendimi ulu önder törenlerine bir bulvarın – bulvarlar

    ne güzel bacaklananlar görmüştür sevgilim kim bilir – kim bilir

    ben de bir gün büyük bir heykel olabilirim gökten de üç elma

    ama artık kavuşmak istediğim bu – bul beni ve yarat

    rahmine sıkıştır dokunduğun gülleri

    görmelisin sevgilim o ünlü filozoflar ve birkaç kere müslümanca

    iğdiş edilmiş ne çok köleyi kıstırmışlardı göllerde, göllerle bir de

    üstüme öyle bir bebek arabası sürmüşlerdi ki sevgilim, ucuz kurtulmuştum

    akdeniz’siz

    gömlek uçlarım kanayıveriyor sevgilim

    seni rahatsız eden sufi bilimler benim de bir şeyh olduğumu,

    niçin babamın da bir şey olduğunu hatırlatıyor durulmadan

    ve sol yakamda en ileri terminolojimle saf tutarken eylem günü,

    eylemceli vahkitler türüyordum sivillerin şakaklarında

    bir de aslında nereden baksan – ben de pek maharetli biri sayılırım

    ben, bana bakılmazsa gırtlağımı bile sıkabilirim sevgilim

    işte bak neresi dövüştüğümüz, ya sallallahu aleyhü vesellem

    alnımızın ortasında kurşun gibi duran bir yazgıyı mı direyelim?

    ışıktan hızlı yargılanmalarımıza doluşalım sevgilim – hikmet benol falan

    aslında aritmetikten kaldığı için atlamıştı bir balkondan

    akdeniz ve

    nasıl söylemiştim ben bir piyon olarak, sevgilim

    diğer piyonlarla

    her perşembe günü yanmış sular içerek siktir ediyoruz okulu,

    yeterince kudüsleşmemiş bir çarmıhı yeniden düzenliyoruz

   gariptir, diğer piyonlarla birazcık vezir olmak istiyoruz

   bizce allah bize inanıyor sevgilim çünkü biz – biz çünkü

   aramıza bir mesafe koymuştuk akdenizle

   ah, ama benim canım sevgilim, bir piyon yine fısıldıyor gibi bir şey:

   sen hep onu seçtin, hatırlarsam ağlarım

   gider dururum hüznün katedraline, önümden aforozlar geçer ağlarım

   bir erkek kendini boğar gölgesinde,

   bir menekşe akasyaya yetişir

   bir kırmızı durur tam orta yerinde yaşamanın,

   ben sesin açan çardakları düşünürüm ya, bir de ağlarım

   sevgilim, infilak eden bir kente bir başka piyon eklenmiş gibi bir şey:

   şu çağ içre memelerin ve memenden başlayarak usturalar boyu

   akdeniz yeni yitti sevgilim,

   eski bir at raydan düşer

   ben öpmek fiiliyim bazen senin içinle,

   bazen de eski bir at raydan düşer

   puşkin, pişkince yazar bir romanda

   oyunun sonunda şah ve piyon aynı kutuya konur

   ve

   – oyun biter

Şimdi atomu parçalamak yerine

Sana uzun menzilli bir gül bırakacağım sevgilim

Biliyorsun bunu da fillere borçluyum – bu yüzümdeki kemiği de,

Arkasında tek bir iz bile bırakmamış ben, ilkokul alışığıyım

Aşığıyım dahi bıyıklarını Allah’a uzatan fesli bir şairin – şairse

Hiç mi kundurasına yazma bağlayıp denize gömmeyecektir kendisini

Hariç bir orduda görev almak içre reddettim göğü sevgilim

Ama yine de intihar düşüncesine fazladan eğilivermek;

Yaşamak kamburu yapabiliyormuş insanı der, diken-i mahsul

Bunu bir gün sana da söyletmiştim – hıçkırarak ağlamıştın uykumda

Direnme sevgilim: ben çok halklı bir insanımdır, her söylediğimde uykunda

Darp kente düşen irin izmaritlerdir ha gayret sevgilim!

Aşk da öyledir, biraz modern bir Allah’tır aşk da, sevgilim, aşk da biraz

Bu – çok uslu bir Osmanlı devletine Kürt güzü fırlatabilir mi diyedir

Gariptir, o yağız adamların leylek arabaları niçin hiç olmamıştır?

Ey bana soluğumu bağışlayan ve kuytudan kotarılmış sevgilim!

Miligram bir felaket midir, zaman ucu ucuna kaçırılan otobüs mü?

Ya sevişmek niçin bir körebe oyunudur hala günümüz ülkesinde?

Yoksa Artemis de mi böyle sevişmiştir Orion’la bir bent pasajında?

Kim ne derse desin – ki ben çok halklı bir insanımdır, sevgilim

Biliyorsun içimdeki Ankara’yı da fillere borçluyum sevgilim,

Bu kuşları sen mi örmüştün gökyüzüne – ebabilden evvel miydi keza?

Ebabilden sonra mıydı keza, aylardır sensiz oluşum rabbime bir silah

Kırgın yahut kızgın değildir telefonumu çalan çocuk büyük adamlara

Büyük adamlar eğer büyük olsalardı sevgilim, büyük adamlar adam olmazdı

Adam olsalardı eğer adam olsalardı sevgilim, büyük adamlar büyük olmazdı

Zenciler boksör olmaya ne kadar yakınsa iltihaplar da o kadardır çünkü:

İntihara uyuşan eski bir ata ve bütün piçler piyonlardanyana!

Ama tanrıya zayıf yanlarını gösterme, yoksa seni bununla sınar – sevgilim

Sevgilim, bu piyon der, intihar etmeyeyim çünkü devamsızlıktan kalırım – ve

Seni sevmek intihar kadar kuvvetli bir yaşamaktır sevgilim!

Bence bütün beneklerini asfalta yansıtmalı eski bir at yeniden sevgilim

Taşa öfkesinin biçimini çizen başka bir piyon mu ağlamıştı ayrılırken – bir şehri

Sevgilim, bir şehri kaç komutan kurtarabilir çok zalimden?

Baksana biraz, çocuklar gülüşüyor caddeden muştalı tramvaylarla

Gözlüklerini etlerine saplayıp korkutucu kanlar yazıyorlar durmadan

Cinayetler katılaşıyor köşe başlarında ıslak bir toprak nasıl kokarmış benzeri

İçre

Bulanık gürültüler ressamı seferden dönüyor kutsal çoraklardan üst sene

Amancak:

Şapkasına mezarını dizen ben oluyorum demincek sevgilim ve bir piçim ki,

Rabbime ağlıyorum sadece – sadece sana küfür dolusu yeminler ediyorum ki,

Diyerek aşkın gözü Köroğlum – ağlıyorum sadece rabbime!

Piyonlar derler, Roma’nın büyük bir hezeyana uğradığını çağlarda

Toza bıraktığım bir imparatorluk boy verecek utangaç bir satrançta

Orada küle düşecek spermler, orada masmavi bir tarih soluyacak

Eski bir at raydan düştüğündeyse piyonlar derler sevgilim:

Kalbimi doğur göğsüme götür

-ne de olsa bütün piçler piyonlardanyana!

Editör: Çisem Arslan

Berşan Koca
Latest posts by Berşan Koca (see all)
Visited 18 times, 1 visit(s) today
Close