Yazar: 19:27 İnceleme, Kitap İncelemesi

Duvarlarını Kendi Yıkanların Romanı: Beni Hatırla

              

Başar Yılmaz’ın Beni Hatırla isimli romanı 2021 yılında Luna Yayınları etiketiyle okuyucusu ile buluşmuş. Türkiye’nin siyasi çalkantılı dönemleri olarak adlandırabileceğimiz 1970’li yılları konu alan romanda, aşk teması da başka bir odak noktası olarak karşımıza çıkıyor. Bu iki tema, klişeleşmeye çok müsait temalar olmasına karşın Başar Bey metni bu tuzağa düşmekten kurtarmış. Ülkenin çalkantılı siyasi atmosferi, kitapta yer alan aşk hikâyesinin arkasına bir fon olarak yerleştirilmemiş; aksine bu aşkın gidişatını etkileyen ana unsurlardan biri olmuş. Kitap anlattıklarıyla ayrıca şehirleşme, 90’lar Türkiye’sinde yaşanan değişiklikler, milenyum çağının getirileri, yayıncılık dünyası ile ilgili de okura görüşler sunuyor.

Başar Yılmaz, romanında çeşitli özelliklerde karakterlere yer vermiş. Bu kişilerin bazıları ana olay örgüsünün lokomotifi diyebileceğimiz karakterlerken bazıları ise yazarın savını oluşturmada ona destek olması için yerleştirildiklerini okura yer yer hissettiriyor. Yazar kurguya yerleştirdiği Faik, Kemal, Asya, Sadık, Kadriye, Ayla gibi roman kişileri aracılığıyla okura bir Türkiye panoraması sunuyor. Seçilen konunun da klişeleşmeye müsait olduğu göz önünde bulundurulursa yazarın bir mayınlı arazide dolaştığını düşünebiliriz. Fakat kitabı okurken karakterler de hikâye de sizi sarıp sarmalıyor. Okur olarak karakterlerin geleceğine dair endişe duyuyorsunuz, onları merak ediyorsunuz. Yazarın kaleminden çıkmış yapay kişiler olmaktan ziyade canlı kanlı birer kişilik oluyor Kemal de Leyla da Asya da. Bu da Başar Bey’in kurguda ve karakter yaratmada oldukça başarılı olduğunu gösteriyor. Beni Hatırla’nın bir ilk roman olduğu düşünülürse bahsi geçen sebeplerden dolayı kitaba, başarılı bir eser demek doğru olur.

Bir karakter romanı da diyebileceğimiz kitap, ana karakter Kemal ve aşık olduğu Leyla’nın hikâyesine odaklanıyor. Kitapta karakterlere verilen isimlere dikkat ettiğimizde, yazarın isim seçimlerini tesadüfen yapmadığını söyleyebiliriz. Kemal, “olgunluk” anlamına gelirken kitabın kurbanı diyebileceğimiz Leyla’nın ismi ise karakterimizin karanlık kaderini bize hatırlatmak ister gibi, Arapça leyl kökünden türetilmiş ve “karanlık, gece” gibi anlamlar barındırıyor. Ayrıca yazarın kadın karakterine bu ismi seçerek Fuzuli’nin ünlü mesnevisi Leyla ile Mecnun’da sevdiği adama kavuşamayan Leyla’ya da atıfta bulunduğu düşünülebilir.  Kemal ve Leyla’nın yaşadıklarını göz önünde bulundurduğumuzda yazarın karakter isimlerini belirlerken edebiyatımızda sıkça başvurulan adlandırma tekniğinden yararlandığını da söyleyebiliriz.

Romanın başkarakteri Kemal, işkence görmüş biri. Yaşadığı onca şeyin ardından diğer insanlarla arasına görünmez duvarlar inşa etmiş. Bunlar görünmez fakat sağlam duvarlar. Karakterimiz sanki geçmişte bir yerde kalmış, duygularından arınmış, kaskatı bir varlık haline gelmiş. Yalnız yaşayan, yaşadığı dünyaya/iş hayatına çok dahil olmak istemeyen, bir gün gazetede gördüğü bir fotoğrafla hayatı değişen, onca yılın ardından bu fotoğrafla yaşadığını yeniden hisseden bir karakter. Kemal, yaşadıkları düşünüldüğünde tip olmaya çok müsait bir roman kişisiyken Başar Bey’in kaleminde bir karaktere dönüşebilmiş. Çünkü romanın başındaki Kemal karakteriyle romanın sonundaki kişi aynı değil. Romanı okurken aynı zamanda Kemal’in değişimine de şahit oluyoruz. Kendine rağmen değişiyor Kemal, kendi eliyle ördüğü duvarları yine kendi elleriyle yıkıyor. Bir başka deyişle Kemal romanın sonunda kendini tekrar var ediyor. Ve bu varoluş mücadelesi onu üzerine düşünülesi bir karakter yapıyor. Tabi ki Kemal’in tekrar var hissetmesinde Asya’nın hayatına dahil olmasının da büyük bir etkisi var. Asya, Kemal için hem geçmiş hem de gelecek. Hem kaçmak istediği hem de kendini alamadığı biri. Bu genç kız hayatına girdikten sonra ana karakterimiz için çok şey değişiyor. İlk kez kendini tekrar güçlü hissediyor, tıpkı Leyla ile beraber bir hayat kurma hayali taşıdığı günlerdeki gibi. Yaşanmamış bir aşkın emaneti Asya, Kemal’i ve onun Leyla’ya beslediği aşkı anıştıran.

Kitap için kanımca, bir dönem romanı demek yeterli olmaz çünkü yazar geçmiş ve gelecek arasında sıkışıp kalmış Kemal karakteri ile 1970-1980’ler Türkiye’sini yaşamış kişilerin bugününe de ışık tutmayı başarmış. Kitabı okurken yaşanan acılara dair bir ajitasyonla karşılaşmıyorsunuz, bunun aksine ‘insan’ ekseninde ilerleyen, sahici bir roman okuyorsunuz. Başar Bey bir söyleşisinde, “Beni Hatırla’yı kaleme almaya başladığımda, bu süreci anlatmanın ağır sorumluluğu ile edebiyatın merkezinde kalma gerekliliğinin yarattığı cendere beni bekliyordu.” demiş. Kitabın genel yapısına baktığımızda yazarın bu cendereden sağlıkla çıkabildiğini, mesaj verme tuzağına düşmeden anlatısını örgülediğini söyleyebiliriz.

Kitabı bitirdiğinizde, yazarın anlatıp yüklerinden arınmak istediği bir hikâyesi olduğunu, bu kitabıyla o hikâyeyi okura emanet ettiğini ve ferahladığını hissediyorsunuz. Uzun zaman akılda kalacak olan karakterler ve duygu durumlarıyla örülü bir roman olmuş Beni Hatırla. Kitabı okuyanlara hem ülkenin yakın tarihini hem de insanoğlunun tüm olmazların içerisinde var olmaya çalışan bir canlı olduğunu hatırlıyor, şimdiden herkese keyifli okumalar dilerim.

Editör: Melike Kara

Visited 20 times, 1 visit(s) today
Close