Bir gün bir uyandım böyle bön bakışlı bir derviş,
Takkesini kaldırımlara sürtüp uzandı sevgilim
Ben bacaklarımdaki misket yaralarıyla ağlıyordum o gün,
Siyaset, gür kaşlarıyla çeltikler çekiyordu o günün ulusuna
Asfalta karıncalar döküyordu rabbimiz ve rabbimizin
Hiç de morlar giyinmiş kusurları yoktu sabahleyin
Çünkü ısısını dağa ergin eyleyen bir dervişti, bir derviş
Kimse görmesin diye dişlerini güneşe geçirmişti bir at, bir attı
Onlar ki küskün tüfekler giyinip her namaz vakti kan akarlardı, aktılar sevgilim
Bakma artık ve keskin kokular solutan bir ülkeye sıyırma omuzlarını,
Unutma hatırlat parmaklarındaki yarayı, beni de öptüğümden vur
Çünkü böyle söylenirdi ayetlerde, kente asılan kediler ve derisini bıçkılayanlar içre,
Senin sevgilin daimî girizgâhlarıyla bir intihardı sevgilim!
Senin sevgilin sahici girizgâhlarıyla bir intihardı sevgilim!
Avını yolun ortasında pusuya düşüren bir kunduracıdan öğrenmiştim,
Çok eskiden diri diri toprağa gömerlermiş kız çocuklarını meyve versinler diye
Budamak meselesinde çağına pek düşkün bir zeberruttan da öğrendiğim şuydu ki:
Adliyeden kıraathaneye sökülen talebeler birkaç mısra sataşmışsa polislere
Aldatırdı öğretmenim Büyük Selçuklu Devletini biraz faşizm ile,
Kesilince ahlar vakti bir başı umudumuzun, daha gür çıksın içinmiş
Bana hüzünlü birkaç çingeneden ne anladığımı sordun sevgilim,
Sakallarıma büyütmüştüm ben bir köpeğin seçkin salyasını da beraberinde
İzi sürülürken bir tane düş kaçkını herifçe o çok yamyam bebeklerinin,
Beşiktaş ikinci devrede kaç gol atar olurdu iskân politikası dersimiz
Hem fizikten geçemeyince bir kekeme, bir asker olur muymuş hiç?
Öyle söylemişti öğretmenimiz, ben sigaradan geç dönünce bir keresinde
Bir keresinde de korkup dünyaya, uzanan gövdene yatırmıştım sisten çatlayan gövdemi,
Bilirsin, ben kapalılıklara açık birisiydim sevişmek görünce sevgilim
Apansız bekleşirdi saçlarını da kendisiyle aklayan bir fuhuş öldürtmeni
Eziyet susunca, lütfen üstünü yanımda devşir sevgilim
Pahalı Müslümanlar hatırına oynayan yeryüzünü de getir, yüzüme süpür
Filanca Teşvikiye’sinde öğle üzeri terleyen bir İslam dininden başka,
Cebimiz ne görebilir ki, ne vermiş ki İsa bir gün bizlere diye,
Çığlıklar atardı İstanbul’da, üç tane daha annem görmüştüm giderek
Devlet konuşunca, lütfen sırtını uzaklarda giyinebil sevgilim
Klozapin bir müşrikten uçunca oyuncakçıya itilen kalbimi de doğur, göğsüme götür
Bilmelisin ki iğneden nasıl da korkardı bütün peygamberler reklam arasında
Ve sahabeler bir bira içerdi, din kültürü ve ahlak bilgisi dersi biterken mutlaka…
Sen benim cehennemime endişelenme sevgilim ve söyle:
İbrahim’in ağzını Allah’a açanvari bir ateşi hangi itfaiye eri söndürebilir?
Sana soruyorum: Sen hiç Hira mağarasında Bela Tarr izledin mi sevgilim!
Lütfen kalbimi doğur, göğsüme götür sevgilim
Metal elbiseler dikiyorum ben babamın cenazesine
Yağmura zor alışan bir papatyayı uyutuyorum kasıklarında,
Çanları iyileştiren bu ağdalı çocuk da kimin nesi böyle?
Mürted miyim annecim, öyle söylendi ama babam dirilmediğinde
Ah şu gömleğimin yakası sevgilim, beni bir eski ata yakınlaştırıyor
Durmadan yalnızlıyor değirmenimi bir eski ata daha, bir eski at hiç
Toplumun yarasına merhem olabilir mi senin omuzların gibi?
Bana bak sevgilim,
Evrenin piç ürediği kara parçalarında sütünü ideolojiye sağan bir kadın,
Ayakları kesik bir dağlıdan hangi icazeti alırsa makbuldür bu,
Öylesine bir Allah bunu kabul edebilir mi hep?
Kavmin helak olmasına ilkelenen bir arma, burnumu kanatınca sevgilim,
Güvenimi sorgulamıştı canımcağız bir düşperest, tünemiştim oysa
Fakat “Ben Allah’a güveniyorum,” demişti Elaltun Ortadoğu’da,
Bunun için üzülmeliydim çünkü benim içre eski bir at, eski bir attır sevgilim.
Eski atların hiçbir zaman Ankara’sı olmamıştır.
Eski atların hiçbir zaman Ankara’sı olmamıştır.
Eski atların hiçbir zaman Ankara’sı.
Çince düşünsene bir sevgilim,
Türkler niçin bu kadar korkunç oluyor çocukken, düşün.
Mevsimden daha iri bir şeytan düşünebilir misin ki hiç, düşün.
Düşünür müsün ki bir Çince sevgilim,
Buzdan kartpostallar koyuyorum, intihardan dönen tekil bir arkadaşıma
Senin bacakların ince bir çöl isterdi halbuki geceleri,
Zambakları nasıl mı koruyabilir Arabistanlı bir din,
Onu bir ben bilirim, bir de zambaklar, Çin’de güzeldir sevgilim.
Boynunun hiç asılmamış bir tadı vardır sevgilim,
Ben boynunu bir dilenci bana dokununca sevdim en çok
Dâhil bir cennete hangi gözün yakışırdı diye sevdim ve gözlerin bir dünya haritasıdır
Birazcık inatlaşalım soluk zaptiyeleriyle canlı bir şehrin,
Polisler çiçek açabilir mi sevgilim?
Kalbimi doğur, göğsüme götür sevgilim
Şimdi ben uzaya çıkmak yerine
Sana bol dehlizli bir şiir okuyacağım,
Şiirimin adı Piyonlardanyana’dır,
Bunu eski bir at söylemişti:
akdeniz’di
yaşıma da, yaşına da, yaşama da
bir küfür bırakıyorum avuçlarımdan
akdeniz’de
ilave bir orospuyu taya bağışlayan bir çarmıhça
uzun süren bir bilimdi, insanın cesedine benzemesi
akdeniz’le
hayat uzun ama kısa yaşıyoruz demiştik süreya’ya
sevda istasyonundan son sürat kalkıyorken bir tren
bir çocuk müjde veriyor,
kan kusmadan ölüyormuş diriler
akdeniz’se
kaburgalarıma soktuğum bıçağın adı,
daha önce ece ayhan da içmişti bu türküyü
evime kızım gelip dizlerimi bitirmişti
akdeniz’ce
yani kör doğmasaydı turnalar da,
üstelik habil de kabili öldürmeseydi,
belki severdin beni diyor bir piyon
akdeniz’li
bir israftı imparatora sunduğum pişkin,
puşkin de rus mu sayılır hiç deniyor konferansta
ama artık özlemek istemediğim bu – bul beni ve vur
allah duymasın ya, ben de bir piyonum tertemiz ellerimle
tertip ediyorum kendimi ulu önder törenlerine bir bulvarın – bulvarlar
ne güzel bacaklananlar görmüştür sevgilim kim bilir – kim bilir
ben de bir gün büyük bir heykel olabilirim gökten de üç elma
ama artık kavuşmak istediğim bu – bul beni ve yarat
rahmine sıkıştır dokunduğun gülleri
görmelisin sevgilim o ünlü filozoflar ve birkaç kere müslümanca
iğdiş edilmiş ne çok köleyi kıstırmışlardı göllerde, göllerle bir de
üstüme öyle bir bebek arabası sürmüşlerdi ki sevgilim, ucuz kurtulmuştum
akdeniz’siz
gömlek uçlarım kanayıveriyor sevgilim
seni rahatsız eden sufi bilimler benim de bir şeyh olduğumu,
niçin babamın da bir şey olduğunu hatırlatıyor durulmadan
ve sol yakamda en ileri terminolojimle saf tutarken eylem günü,
eylemceli vahkitler türüyordum sivillerin şakaklarında
bir de aslında nereden baksan – ben de pek maharetli biri sayılırım
ben, bana bakılmazsa gırtlağımı bile sıkabilirim sevgilim
işte bak neresi dövüştüğümüz, ya sallallahu aleyhü vesellem
alnımızın ortasında kurşun gibi duran bir yazgıyı mı direyelim?
ışıktan hızlı yargılanmalarımıza doluşalım sevgilim – hikmet benol falan
aslında aritmetikten kaldığı için atlamıştı bir balkondan
akdeniz ve
nasıl söylemiştim ben bir piyon olarak, sevgilim
diğer piyonlarla
her perşembe günü yanmış sular içerek siktir ediyoruz okulu,
yeterince kudüsleşmemiş bir çarmıhı yeniden düzenliyoruz
gariptir, diğer piyonlarla birazcık vezir olmak istiyoruz
bizce allah bize inanıyor sevgilim çünkü biz – biz çünkü
aramıza bir mesafe koymuştuk akdenizle
ah, ama benim canım sevgilim, bir piyon yine fısıldıyor gibi bir şey:
sen hep onu seçtin, hatırlarsam ağlarım
gider dururum hüznün katedraline, önümden aforozlar geçer ağlarım
bir erkek kendini boğar gölgesinde,
bir menekşe akasyaya yetişir
bir kırmızı durur tam orta yerinde yaşamanın,
ben sesin açan çardakları düşünürüm ya, bir de ağlarım
sevgilim, infilak eden bir kente bir başka piyon eklenmiş gibi bir şey:
şu çağ içre memelerin ve memenden başlayarak usturalar boyu
akdeniz yeni yitti sevgilim,
eski bir at raydan düşer
ben öpmek fiiliyim bazen senin içinle,
bazen de eski bir at raydan düşer
puşkin, pişkince yazar bir romanda
oyunun sonunda şah ve piyon aynı kutuya konur
ve
– oyun biter
Şimdi atomu parçalamak yerine
Sana uzun menzilli bir gül bırakacağım sevgilim
Biliyorsun bunu da fillere borçluyum – bu yüzümdeki kemiği de,
Arkasında tek bir iz bile bırakmamış ben, ilkokul alışığıyım
Aşığıyım dahi bıyıklarını Allah’a uzatan fesli bir şairin – şairse
Hiç mi kundurasına yazma bağlayıp denize gömmeyecektir kendisini
Hariç bir orduda görev almak içre reddettim göğü sevgilim
Ama yine de intihar düşüncesine fazladan eğilivermek;
Yaşamak kamburu yapabiliyormuş insanı der, diken-i mahsul
Bunu bir gün sana da söyletmiştim – hıçkırarak ağlamıştın uykumda
Direnme sevgilim: ben çok halklı bir insanımdır, her söylediğimde uykunda
Darp kente düşen irin izmaritlerdir ha gayret sevgilim!
Aşk da öyledir, biraz modern bir Allah’tır aşk da, sevgilim, aşk da biraz
Bu – çok uslu bir Osmanlı devletine Kürt güzü fırlatabilir mi diyedir
Gariptir, o yağız adamların leylek arabaları niçin hiç olmamıştır?
Ey bana soluğumu bağışlayan ve kuytudan kotarılmış sevgilim!
Miligram bir felaket midir, zaman ucu ucuna kaçırılan otobüs mü?
Ya sevişmek niçin bir körebe oyunudur hala günümüz ülkesinde?
Yoksa Artemis de mi böyle sevişmiştir Orion’la bir bent pasajında?
Kim ne derse desin – ki ben çok halklı bir insanımdır, sevgilim
Biliyorsun içimdeki Ankara’yı da fillere borçluyum sevgilim,
Bu kuşları sen mi örmüştün gökyüzüne – ebabilden evvel miydi keza?
Ebabilden sonra mıydı keza, aylardır sensiz oluşum rabbime bir silah
Kırgın yahut kızgın değildir telefonumu çalan çocuk büyük adamlara
Büyük adamlar eğer büyük olsalardı sevgilim, büyük adamlar adam olmazdı
Adam olsalardı eğer adam olsalardı sevgilim, büyük adamlar büyük olmazdı
Zenciler boksör olmaya ne kadar yakınsa iltihaplar da o kadardır çünkü:
İntihara uyuşan eski bir ata ve bütün piçler piyonlardanyana!
Ama tanrıya zayıf yanlarını gösterme, yoksa seni bununla sınar – sevgilim
Sevgilim, bu piyon der, intihar etmeyeyim çünkü devamsızlıktan kalırım – ve
Seni sevmek intihar kadar kuvvetli bir yaşamaktır sevgilim!
Bence bütün beneklerini asfalta yansıtmalı eski bir at yeniden sevgilim
Taşa öfkesinin biçimini çizen başka bir piyon mu ağlamıştı ayrılırken – bir şehri
Sevgilim, bir şehri kaç komutan kurtarabilir çok zalimden?
Baksana biraz, çocuklar gülüşüyor caddeden muştalı tramvaylarla
Gözlüklerini etlerine saplayıp korkutucu kanlar yazıyorlar durmadan
Cinayetler katılaşıyor köşe başlarında ıslak bir toprak nasıl kokarmış benzeri
İçre
Bulanık gürültüler ressamı seferden dönüyor kutsal çoraklardan üst sene
Amancak:
Şapkasına mezarını dizen ben oluyorum demincek sevgilim ve bir piçim ki,
Rabbime ağlıyorum sadece – sadece sana küfür dolusu yeminler ediyorum ki,
Diyerek aşkın gözü Köroğlum – ağlıyorum sadece rabbime!
Piyonlar derler, Roma’nın büyük bir hezeyana uğradığını çağlarda
Toza bıraktığım bir imparatorluk boy verecek utangaç bir satrançta
Orada küle düşecek spermler, orada masmavi bir tarih soluyacak
Eski bir at raydan düştüğündeyse piyonlar derler sevgilim:
Kalbimi doğur göğsüme götür
-ne de olsa bütün piçler piyonlardanyana!
Editör: Çisem Arslan
- Piyonlardan Yana - 12 Mart 2023
- Elv ile Eda - 21 Aralık 2022
- Şiirge - 26 Kasım 2022