Karantinada olduğumuz bu günlerde hayatın akışına kısa bir mola vermiş bulunuyoruz. Ne yazık ki bu mola bizi hem sevdiklerimizden hem de keyif aldığımız onlarca şeyden ayırdı. Bunlardan biri de tiyatro. Sıkı bir tiyatro izleyicisi olarak sizlere çok sevdiğim bir oyundan bahsetmek istiyorum. Bu bahsetmenin altında da karantina bittikten sonra izlersiniz umudunu taşıyorum.
Eylül, Sıfır Pozitif Tiyatro’nun ilk oyunu. Oldukça genç ve güzel bir atılım. Ekibi oluşturanların tamamı İstanbul Üniversitesi ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi mezunu oyuncular. Yazan, yöneten ve oynayan Uğur Kanbay da, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi İstanbul Devlet Konservatuvarı, Tiyatro bölümü mezunu. Tiyatro dışında da yapmış olduğu televizyon işleri var fakat onu ön plana çıkartan tiyatro sahnesi ve güçlü kalemi. Ne yazık ki günümüzde ülkemizin yeni ve kendine özgü oyun yazarlarına hiç olmadığı kadar ihtiyacı var. Tiyatronun içinden gelen genç bir oyuncunun oldukça başarılı bir şekilde oyunlar yazması ümit verici.
Oyunda Eylül adlı Trans bireyin en başından beri yaşadıklarına şahit oluyoruz. “Eylül” ismi 2015 yılında Boğaziçi Köprüsü’nden atlayarak intihar eden trans kadın Eylül Cansın’dan esinlenerek konulmuş. Tamamıyla onun öyküsü olmaktan ziyade, derleme ve kurmaca bir oyun.
Metin çok güçlü, naturalist ve sarsıcı. Türkiye’de Trans olmanın zorluklarıyla beraber adeta sosyolojik bir ayna niteliğinde. Homofobikliğin ve ötekileştirmenin bir kadını nasıl bir hayata sürüklediğini görüyoruz. Eylül, İstanbul’da 46. Sokak’ta tek başına hayat mücadelesi veriyor. Geçinebilmek için para kazanmaya çalışıyor, zorbalığa maruz kalıyor, aşık oluyor… Tıpkı bizler gibi tutunmaya çalışıyor. Ama sırf kimliği yüzünden bir meslek sahibi olmayı başaramıyor ve hepimizin bildiği o yola sürükleniyor. İşte Eylül’ün trajik hikâyesinin temel taşları böyle oluşuyor.
Benim gördüğüm en önemli detay, Eylül’ün var olma çabası. Tüm zorluklara rağmen içindekileri öldürmeyi reddeden bir insan seyrediliyor sahnede. Bunun farkına vardığınız an oyun daha da derinleşiyor.Bu sebeple kendinizi bir peri masalının içinde hissetmektense günümüzde, anın içinde hissediyorsunuz.
Uğur Kanbay, metninde ülkemizde yaşanan Trans cinayetlerine, ölümlerine yer vermeyi ihmal etmemiş. Bunu en net oyunun son sahnesinde görüyoruz. Aynı zamanda aile sorunlarının da altını oldukça gerçekçi bir şekilde çiziyor. Homofibik insanların içindeki bastırılmış arzulara kanıt olarak, babasının Eylül’ün üzerindeki yükü ne kadar ağırlaştırdığını görüyoruz. Tam da bu noktada, aile faktörünün çocuklarının yöneliminde etkisinin olup olmadığı sorgulanıyor.
Sahne üzerinde izlediğiniz hiçbir şey size yabancı gelmiyor. Eylül’ün çevresindekiler de hikâyeye ortak olduğu için oyun boyunca güldüğünüz de ağladığınız da oluyor. Bazı noktalar oldukça trajikomik. Performans o kadar dinamik ki iki perdenin nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Uğur Kanbay oldukça içten ve doğal oynuyor. Oyundan koptuğu tek bir an bile yok. Güçlü bir oyunculuğa sahip olduğunu düşünüyorum. Salondaki her bir insana teker teker ulaşan bir oyunculuk sergilemesi hayranlık verici. 23. Afife Jale Ödül Töreni’nde Yılın En Başarılı Genç Kuşak Sanatçısı ödülünü alması ve başka birçok ödüle aday olması asla tesadüf değil.
Hikâyeyi doğrudan seyirciye anlatması oyunu daha akıcı kılıyor. Seyircinin gözünün içine bakarak oynadığı sahneler tüyler ürpertici. Akış içinde canlandırdığı Kuşçu, Askerler vb. karakterlerin daha desteklenebilir olduğunu düşünsem de performansa ayrı bir renk kattığını inkâr etmemek gerek. Işık kullanımı ise modern tiyatroda yer yer dekorun bile önüne geçtiği için üzerinde daha fazla durulmalıydı diye düşünüyorum. Eylül’ün dünyası görsel olarak daha farklı boyutlardan aktarılabilirdi.
Eylül, yalnızca iki senedir kapalı gişe oynayan oyunlardan biri değil, bizi hayatla yüzleştiren bir oyun. Öyle ki izlerken yer yer utanıyor, sinirleniyor, duygulanıyor ve en önemlisi insan olduğunuzu hissediyorsunuz. Görülmesi reddedilen gerçekler teker teker önünüze sunuluyor. Özetle, fırsat bulunan ilk anda izlenmesi gereken ve toplumsal şiddetin, homofobinin, yalnızlığın sorgulanması gereken bir oyun.
- Modern Zamanda İletişimin Sancıları - 20 Kasım 2021
- Girdabın Çıkış Noktası: Edip Cansever - 15 Ağustos 2021
- Aile Kavramı Üzerine - 14 Temmuz 2021