Yazar: 20:49 Röportaj, Sanat

Göktuğ Canbaba ile Çocuk Edebiyatı ve Yaşam Üzerine Röportaj

1981 yılında Ankara’da doğan Göktuğ Canbaba, 2006’da Anadolu Üniversitesi Basın-Yayın Bölümü’nden mezun oldu. Lisans öğrenimini “Şarap ve İnsan” adlı belgesel fotoğraf projesiyle tamamladı. Tayland, Nepal, Hindistan gibi ülkeleri kapsayan uzun soluklu bir Uzakdoğu seyahatine çıktı ve kişisel fotoğraf projeleri üzerine çalıştı.  İlk romanı olan Ozanın Şarkısı 2007’de yayımlandı. Tılsım-ı Kudret 2010’da, İşeyen Atmaca 2013’te, Ayyaş Buda 2016’da, Çatlaklar Ekim 2021’de, Mayıs 2019’da Ben, Babam ve Diğerleri, bir hafta önce çıkan ve son kitabı olan Cadıların Gecesi raflardaki yerini aldı. Öykü Gazetesi, OT, Dünyanın Öyküsü, Vagon, Yabani gibi dergilerde öyküleri yayımlandı. Aynı zamanda çocuklara da yazan Göktuğ Canbaba’nın Fener Balığının Kayıp Işığı, Valizdeki Kedi, Arayış Ormanı adındaki eserlerinin de aralarında bulunduğu Doğan Egmont’tan çıkan yirmi çocuk kitabı var.

Merhabalar Göktuğ Bey! 

Öncelikle sizleri ve eserlerinizi daha yakından tanımak, Çocuk Edebiyatı’nı daha bilinçli algılamak ve konuyla ilgili aydınlanmak adına yapılan bu söyleşiyi kabul ettiğiniz için Mahal Edebiyat ve Sanat ekibi olarak henüz röportajın başındayken teşekkürü bir borç bilirim. 

FATMA OZAN: Göktuğ Bey, size klasik bir sorum olacak belki ama biz okurlarınız olarak Göktuğ Bey’i biraz daha tanımak istesek sizin bize kendinizi tanıtacağınız, tanımlayabileceğiniz bir mottonuz var mıdır ya da oluşturabilir misiniz? Göktuğ Canbaba kimdir? 

GÖKTUĞ CANBABA: Göktuğ Canbaba yolda olmayı sever; hem kendini hem dünyayı daha iyi tanımak için adım atmaktan çekinmez; bol bol hayal kurar, üretir, yeni dünyalar peşinde koşar.  

FATMA OZAN: Çocuk edebiyatıyla ilgilendiğinizi, çocuk kitapları çıkardığınızı biliyoruz. Paylaşımlarınızdan da görüyor ve biliyoruz ki bundan hem keyif alıyorsunuz hem de bu işi bilinçli bir yazar olarak yapıyorsunuz; çocuklara faydalı oluyorsunuz. Size sorum şu olacak Göktuğ Bey: 

Eserlerinizle çocuklara yaratmak istediğiniz bir dünya var mı ve varsa bu, nasıl bir dünya olmalı? Ve ayrıca oluşturduğunuz bu eserlerin arka planında yaratmak istediğiniz herhangi bir subliminal mesaj var mıdır, nelerdir? 

GÖKTUĞ CANBABA: Her eser farklı dünyaları, farklı karakterleri ve öyküleri anlatıyor. İstanbul’da da, alternatif bir diyarda da geçse çocukları renkli bir dünyanın içine sokmayı seviyorum. Hayalle örülü, onları şaşırtan, yolculuğun tadına varabilecekleri, yoldayken kimi zaman ürperip kimi zaman kahkahalar atabilecekleri diyarlara davet ediyorum onları. Korku da, hüzün de, mutluluk da bu dünyanın bir parçası. O yüzden okuru sadece güldürmeye ve bir şeyler öğretmeye zorlayan yapay, didaktik metinleri sevmiyorum. Olabildiğince içten, onların arkadaşı gibi yanlarında olmak hoşuma gidiyor. Hiçbir romanı yazarken bunun da teması şu olsun, bu kitapta da çocuklara şunu öğreteyim diye yola çıkmadım. Aksine hikayeler zihnimden çıkıp yolunu buldu ve sonunda mutlaka onlara bir şey anlattılar.  

FATMA OZAN: Şu an için güncel yazarlardan kimi takip ediyorsunuz ve hangi eserini okuyorsunuz? Beğendikleriniz nelerdir? 

GÖKTUĞ CANBABA: Çocuklar için soruyorsanız Alex Nogues’in Aylaklar Kumsalı ve Astrid Frank’in Enno Ya Da Asfalttaki Karahindiba son aylardaki büyük keşifler oldu benim için.  

FATMA OZAN: Bir röportajınızda “Yol, benim için kendini keşfetmek anlamına geliyor. Varılacak yeri değil, yolun kendisini mucize olarak görüyorum. Öykülerimde ya da romanlarımda da genelde bunun üzerinde duruyorum. İçimizdeki savaşı dindirebileceğimiz ya da yepyeni bir savaş başlatabileceğimiz yer yol.” Yolu, içimizdeki savaşı dindirmek olarak gören ve yolu harikulade bir şekilde imgeye döken size sormak istediğim soru şu Göktuğ Bey: 

Hayat her zaman ne yazık ki akışında gitmeyebiliyor, yol tıkanabiliyor ya da bizlere öyle gelebiliyor. Bu aşamada neler yapılmalı, nelere başvurulmalıdır? Siz böyle bir durumda yolu açmak için neler yapıyorsunuz ve bu durumda kendinizi nasıl hissediyorsunuz?  

GÖKTUĞ CANBABA: Yolun gerçeklerinden biri bu. Her şeyin yolunda gittiği bir hikâye gerçek bir hikâye değildir gibime geliyor. Bir şeyler öğrenmek, deneyim kazanmak, çoğu zaman düşmek, dayak yemek de kahkaha atmak, neşeyle dans etmek kadar doğal değil mi? Tabii ki bu başımıza kötü bir şeyler geldiğinde üzülmememiz gerektiği anlamına gelmiyor. Aksine üzüleceğiz, insanız sonuçta. Fakat önemli olan hüznün de içinden çıkabileceğimiz bir anın geleceğini unutmamak. Ertesi gün güneşin doğacağını bilmek. Yıkımların bir şekilde bizi güçlendirdiğine inanmak.  Ben böyle zamanlarda yine kitaplara sığınıyorum. Spinoza’nın sevincini, Epiktetos’un mutluluğunu ya da Seneca’nın sarsılmazlığını düşünüyorum. Bunlar bana güç veriyor  

FATMA OZAN: Göktuğ Bey, sorum klasik bir soru olacak belki ama eserlerinizi yazarken, üretirken yazma süreciniz nasıl gerçekleşiyor? Belli bir ilham kaynağınız, gücünüz var mıdır ya da üretmek için, belli bir eser oluşturmak için illaki birikim yapmak, çalışmak şart mıdır? Günün en verimli saati sizin için nedir? 

GÖKTUĞ CANBABA: Ben genelde günün erken saatlerinden gün batımına kadar çalışıyorum. Bir dosyayla uğraşıyorsam ilham beklemeden, her gün aynı saatler arasında programlı bir şekilde yazıyorum. İlhamı beklemek üretkenliği baltalıyor bana göre. Yazı masama oturduğum zaman zaten her şey kaldığı yerden devam ediyor. Yazmayı istemediğim bir günde bile yine oturuyorum ve birkaç dakikadan sonra her şey değişiyor.  

Eğer bir konu üzerine düşünüyorsam; metne henüz başlamamışsam ya da tıkanmışsam, bu sefer onu geliştirmek için bol bol yürüyorum. 

Bir eser oluşturmak için kesinlikle birikim yapmak, çalışmak şart. Yoksa ortaya çıkan eser son derece kırılgan bir yapıya sahip oluyor.  

FATMA OZAN: Sizi daha iyi anlatan, daha iyi tanımlayan ya da hislerinizin en iyi tercümanı olan tür –şiir, roman, öykü vb.- nedir? 

GÖKTUĞ CANBABA: Öykü ve roman benim için.  

FATMA OZAN: Son zamanlarda yeni bir tür ya da yeni bir eser çalışmasında olup olmadığınızı sorsak cevabınız ne olur? Okurlarınız olarak bu konuda bize müjdeniz var mıdır? 

GÖKTUĞ CANBABA: Çatlaklar çıkalı iki ay, Cadıların Gecesi çıkalı henüz bir hafta oldu. Ben artık dinlenmeye çekiliyorum J  

FATMA OZAN: Çatlaklar’da çok hoşuma giden bir anlatıya rastlamıştım: “Kemikleri çatırdayan evimin beşinci katından şehre baktım bir süre. Babam da ölecek zamanı bulmuştu. Sonbaharın kasveti yetmiyormuş gibi bir de ölmüştü üzerine ne kadar boktan şey varsa kasımda gelmişti zaten başıma. Eşimle yağmurlu bir kasım ayı ayrılık kararı almış, işimden bir kasım günü atılmıştım. Beşiktaş’tan dört golü kuru bir kasım akşamı yemiştik.” 

Bu cümlelerden hareketle size şu soruları sormak isterim Göktuğ Bey. Sizin üretkenliğinizi etkileyen bir mevsim ya da ay var mıdır? Göktuğ Canbaba’yı bir mevsimle ya da ayla özdeşleştirmeye çalışsak bu hangisi olur? 

GÖKTUĞ CANBABA: Bahar aylarını çok seviyorum. Doğanın uyandığı ya da uykuya henüz daldığı aylar benim favorim.  

FATMA OZAN: Göktuğ Bey, elbette her eseriniz göz bebeği niteliğindedir. Ancak kendinize daha çok yakın hissettiğiniz ve iyi ki bu eseri ben yazmışım dediğiniz eseriniz varsa bu hangisidir? 

GÖKTUĞ CANBABA: Çatlaklar diyebilirim.  

FATMA OZAN: Göktuğ Bey size göre hayatın amacı ne olmalıdır? 

GÖKTUĞ CANBABA: Kendini tanımak.  

FATMA OZAN: Sizin eserlerinizi bu sorunun dışında tutarsak çocuklara ve yetişkinlere tavsiye vermek istediğiniz, onlara faydalı olabileceğini düşüneceğiz kitap önerileri var mıdır? 

GÖKTUĞ CANBABA: Çocuklar için Alex Nogues- Aylaklar Kumsalı, Astrid Frank – Enno Ya Da Asfalttaki Karahindiba, Asa Lind – Kumkurdu, Molnar – Pal Sokağı Çocukları. Yetişkinler için   Mişima – Denizi Yitiren Denizci, Carver – Katedral, Buzzati – Tatar Çölü, Shirley Jackson – Biz Hep Şatoda Yaşadık, Oğuz Atay – Korkuyu Beklerken, Tanpınar – Saatleri Ayarlama Enstitüsü, aklıma ilk gelenler.  

FATMA OZAN: Göktuğ Bey biliyoruz ki bir işiniz de fotoğrafçılık. Bana göre sanat dişildir ve sanat sanatı doğurur diye düşünüyorum. Sizin bu konudaki fikriniz nelerdir? Sizde, yazar olmak mı fotoğrafçılığı doğurdu yoksa fotoğrafçılık yazarlığı mı? Size en keyif veren hangisidir? 

GÖKTUĞ CANBABA: Yazmak her zaman daha ön planda oldu. Fotoğraf da hikayelerimin atmosferini oluşturmamda bana yardım etti. İkisi de birbirini besledi, büyüttü. Uzun süredir fotoğrafla uğraşmıyorum ama hikayeleri kurarken her sahnenin de bir şekilde fotoğrafını çekiyorum zinhimde.   

FATMA OZAN: Son olarak çocuklara, gençlere ve yetişkinlere vermek istediğiniz bir mesaj var mıdır? 

GÖKTUĞ CANBABA: Kaç yaşında olursak olalım hayal kurmayı bırakmayalım. Özgürlüğümüz bir şekilde kurduğumuz hayallere bağlı.  

FATMA OZAN: Her daim sağlıcakla kalmanızı temenni eder, güzel eserlerinizi bizlerden esirgememenizi dilerim. Sevgilerle…” 

GÖKTUĞ CANBABA: Çok teşekkür ederim bu güzel söyleşi için. Görüşmek üzere. 

FATMA OZAN: Bu keyifli söyleşi için ben teşekkür ederim sevgili Göktuğ Canbaba. 

Visited 48 times, 1 visit(s) today
Close