Yazar: 19:15 Deneme

Aynılığın Hükümdarlığında Sanatı Anlamaya Çalışmak

İnternet ve sosyal medya kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte nerede yaşadığımızdan bağımsız olarak, tüm dünyada bireylerin hayatlarının ve tüketim davranışlarının aynılaştığını görüyoruz. Günümüzde artık sadece ürünler değil, konular, şarkılar, kitaplar, içerikler de tüketilecek ürünler arasında yerini alıyor, alınıp satılıyor. Hepimizin yakından bildiği içerik üreticisi kavramı, farklı platformlar için kısa veya uzun zaman dilimlerinde izlenecek şekilde amatör veya profesyonel kişi veya gruplar tarafından üretilen videoları işaret ediyor.  İçerik üreticisinin varlığı, içerik tüketicisini otomatik olarak oluşturuyor. İşe gidip gelirken, yemek yerken, beklerken ve akşam evlerimize geldiğimizde ortaya çıkan zaman dilimlerinde içerik üreticileri tarafından sunulan videoları tüketiyoruz. Bazı karakteristik davranışlar nedeniyle izlemek değil de tüketmek kavramını kullanmayı tercih ediyorum. Videoların çoğunlukla bir kez izlenmesi, izleme eyleminin planlanmış olmayışı, ayaküstü veya bir oturuşta arka arkaya izlenmesi- özellikle sezonlar halinde sunulan diziler-, izlerken seyahat etmek, beklemek veya yemek yemek gibi başka bir eyleme eşlik etmesi gibi nedenler bu adlandırmayı zorunlu kılıyor. Beğendikçe daha çok izlediğimiz, izledikçe daha çok benzer içeriklerin bize akıllı algoritmalar tarafından önerilmesi sonucunda tehlikeli bir biçimde kendi beğenilerimiz içinde hapsolmaya, farklı konulara veya dünyalara ulaşamamaya, ötekini bilmemeye sürükleniyoruz.

İçerik tüketmek birçok yönüyle, kapalı alanda yapay ışık altında tavukların gece gündüz yumurta üretmeye zorlandığı çiftliklere benzetilebilir. Yapay ışık bize sürekli önerilen içerikler ile benzerlik gösteriyor. Zaman kavramımızı yitiriyor, gerçeklik algımızı kaybediyoruz ve hareketsiz kalıyoruz. Çoğunlukla derinlikli bir biçimde düşünmeye sevk etmeyen, hatta bilinçli olarak alıkoyan, zamanımızı yönetmemizi engelleyen, bizden çalan, gerçek bir şeyler üretmemize engel olan, hayatı anlamlandırma konusunda katkısı olmayan geçici, yapay bir besin olan beğeniler dünyasına sunuluyoruz. İzlediklerimizden aldığımız keyif, sürekli sistemde kalarak tadı, kokusu, olmayan suni bir yumurta üretme sürecini temsil ediyor. Beslendiğimiz içeriklerin aynılığı ve aldığımız tek tip besinler nedeniyle ruhsal gelişimimiz engelleniyor, benzer zaman geçirme şekli toplumun çoğunluğu için neredeyse zorunda kılınıyor.

İnşa ettiğimiz stresli yaşam şartları, yoğunluk ve yorgunluk neticesinde oluşan gülme ihtiyacımızı; komik videolarla, heyecan duyma ihtiyacımızı tehlikeli spor, yarış videolarıyla, gürültülü yaşamlarımız karşısında ihtiyaç duyduğumuz dinginlik ve sessizliği de “Japon Kırsalında Bir Kış Günü” videosunu tüketerek karşılamayı umuyoruz.

Çevrimiçi üyelik sistemi ile dizi ve film kiralanabilen, farklı yerli ve yabancı platformlar sayesinde sadece aynı ülkede yaşayan insanlar değil tüm dünya insanları aynılığın cehennemine hapsolmaktadırlar. Byung-Chul Han Ötekini Kovmak adlı kitabında aynılığın çoğalmasıyla oluşan cehennemin ötekini anlamanın karşısında yer aldığını ve buna engel olduğuna geniş yer verir.

Ötekinin negatifliği, kendiye şekil ve ölçü verir. O olmadan, aynı aşırı çoğalır. Kendi, aynı ile özdeş değildir. Kendi, her zaman ötekiyle birlikte ortaya çıkar. Aynı ise, onu sınırlayabilecek ve şekillendirebilecek diyaklektik karşıtından yoksundur. Böylece aşırı çoğalarak biçimsiz bir yığına dönüşür.[1]

Platformlar bize sezonlar halinde sunduğu dizilerle, bir sonraki haftayı dahi beklemeden aynı gün içinde birçok bölümü arka arkaya izleme fırsatı sunar. Dilimize bir oturuşta izlemek olarak çevrilebilecek olan Binge Watching, içerik tüketiminin en obur olunduğu, semirinceye kadar izlemenin şeklidir. En sevdiği dizinin yeni sezonu yayınlandıktan sonra ertesi gün erkenden işe gitmesi gerektiği halde, tüm bölümlerin hepsini bir oturuşta izleyerek uykusuz kalan; geçici, suni bir biçimde doyum sağlayabildiğimiz durumları önce kendimizden sonra çevremizden biliyoruz.

Binge Watching kavramını ve sanata olan etkisini yakından incelemek gerekiyor. Binge Watching, içerik tüketicisinin olgunlaşmasına olanak vermediğinden, bir sonraki aynı içeriği tüketmesi için yönlendiriyor. Yüzlerce seçenek sunulması özgür bir seçim yapıyor yanılsamasını oluşturuyor olsa da tüketeceğimiz içerikler akıllı algoritmalar tarafından seçilmekte, izleme eyleminin planlı olarak değil büyük çoğunlukla beklenen dizinin sezonunun yayınlanmasının hemen ardından gerçekleşmesi karakteristiktir. Binge Watching, obur izleme davranışının yaygınlaşmasının altında iş hayatında gün boyu yaşanan sorunlardan kaçınma, en yakınımızdaki aile bireyleriyle iletişim kurmaktan, dinlemekten kaçınma, iletişime karşı olan isteksizliğin sonucunda oluşan sessizliği öldürmeye çalışmak gibi nedenler gözlemlenebiliyor. Makro dünyanın gerçek sorunlarının yanı sıra, kendi mikro dünyamızın sorunlarına karşı eylemsizliğin satın alınması konusunda destekleyici rahat bir konum, güvenli bir kaçış noktası oluşturuyor Binge Watching.

Aynılığın konforlu alanında uzun süre kaldıktan sonra çoğunluk için sanat eserlerini anlamak zorlaştığından, anlamaya ve sindirmeye yönelik motivasyonun da kaybolmasıyla birey ve sanat arasındaki mesafe hızlı bir şekilde açılmaya başlıyor. Sinema, edebiyat ve müzikte önemli sanat eserlerinin ortaya konamaması, yaşanan kısırlık, üretilen eserlere karşı olan ilginin azalması, sanat eserlerinin tüketilememesi birbirini besleyen sebeplerdir. Aynılığın yükselen hegemonyasında sanat eserlerinin üretilmesini ummak çelişkili görünüyor. Çünkü sanat vahşidir, ehlileştirilemez; tekildir, tüketilemez.

 “Hakiki sanat, onunla karşı karşıya kaldığımızda, olduğumuz “ben”e meydan okur.[2]

Tüketilebilir olmayandan kaçınmamızın temelinde çoğunlukla bu sebep yatmaktadır. Kaçındığımız durum, aynı zamanda bizim kurtuluş reçetemizdir. Derinlerde yatan arzularımızı, korkularımız, özlemlerimizi bize görünür kılan, onun aracılığıyla kendi metaforumuzu gördüğümüz, bizi dönüştürücü güçtür sanat.

Sanat bize gündelik anlamsızlığa karşın yücelik olasılığını hatırlatır. Gerçek hayatın basit bir yansıması olsaydı şayet, bunu yapamazdı. Asıl hayatlarımız başka yerdedir. Sanat onları bulur.”[3]

Sanat kendi kuralları, hızı, başına buyrukluğu nedeniyle sıradanlığa ve sıradan hayata karşı koymaktadır. Karşı konulan hayatın dışına, hayatla bağını koparmadan yeni bir hayat inşa eder, gerçekleşmemiş hayatların varlığını gösterir, tehdit eder, alternatif bir düzen oluşturur. Varoluş sebeplerinden biri de budur, kendini bu şekilde de var etmeye, ana akım seçiminin dışında durmaya, sınırlarını çok iyi bildiğimiz gündelik hayatın dışına ve bizi tünelin çıkışına doğru yönlendirmeye devam eder.


[1] Byung-Chul Han, Ötekini Kovmak, Ketebe Yayınevi, 2023, İstanbul, sayfa 8.

[2] Jeanette Winterson, Sanat Başkaldırır, Sel Yayıncılık, 2018, İstanbul, sayfa 26.

[3] Jeanette Winterson, Sel Yayıncılık, 2018, İstanbul, sayfa 65.

Editör: Çisem Arslan

Visited 28 times, 1 visit(s) today
Close