Yazar: 18:07 İnceleme, Kitap İncelemesi, Roman

Şeker Portakalı Yasaklı Bir Roman mı?

Şeker Portakalı Hayatımıza Nasıl Girdi?

Brezilyalı yazar Jose Mauro De Vasconcelos’a ait 1968 tarihli dram ve çocukluk romanı olan Şeker Portakalı, 365 sayfadan oluşmakla birlikte, yazarın kendi çocukluk anılarından izler taşımaktadır. Orijinal dili Portekizce olan eser, on altı dile çevrilmiştir. Asıl adı “Meu Pé de Laranja Lima” yani “Benim Portakal Ağacım” olan, diğer dillerde de “Benim Tatlı Portakal Ağacım” ya da “Benim Güzel Portakal Ağacım” gibi isimlerle yayımlanmıştır. Türkiye’de ise gazeteci, yayıncı ve çevirmen Aydın Emeç’in çevirdiği Şeker Portakalı kitabını otuz beş yılın ardından Can Yayınları, 130 baskı yaptıktan sonra ana dilden çeviri kaygısı gerekçesiyle çevirmeni değiştirmeye karar vermiştir. Yeni çevirisini Portekizceden Emrah İmre yapmıştır.

Büyük şehrin mahallerinde yoksul bir hayat süren ve Brezilya’nın Minas Gerais bölgesinde yaşayan fakir bir ailenin beş yaşındaki oğlu ve hayal gücü çok gelişmiş olan Zezé adlı bir çocuğun başından geçenleri konu edinir. Aynı zamanda da kültür aktarımını karşılaştırmalı edebiyat kavramı çerçevesinde, eleştirel bir bakış açısıyla sorgulamayı amaçlayan Şeker Portakalı, Kızılderili ve Portekizli bir aileye mensup, hayatı boyunca Kızılderili haklarını ve Kızılderili gerçeğini Brezilyalılara ve tüm dünyaya duyurmaya amaçlayan José Mauro de Vasconcelos’un ülkemizde yayımlanan ilk kitabıdır. 

Latin Amerika Edebiyatı’nın önemli isimlerinden olan Vasconcelos, eseri 1968 yılında on iki günde yazdığını ancak onu yirmi yıldan fazla yüreğinde taşıdığını ifade etmektedir. Düşle gerçek arası bir eser olan Şeker Portakalı’nın kahramanı Zezé aynı zamanda Güneşi Uyandıralım ve Delifişek adlı eserlerinin de ortak kahramanı olarak karşımıza çıkmaktadır.

Ayrıca 2012 yılında Brezilyalı yönetmen Marcos Bernstein tarafından da sinemaya uyarlanmıştır.

Şeker Portakalı’nın Türk Edebiyatındaki Yeri

Şeker Portakalı ile Gülten Dayıoğlu’nun Fadiş adlı eseri ülkemizde karşılaştırılmıştır. Çünkü yazar,  anlatıdaki gerçeklik payı sosyal ve eğitsel konularının irdelenmesi için eseri olanaklı hale getirerek birçok yazarı etkilemiştir.

Eser Bizlere Ne Anlatıyor? (Sürpriz bozan içerir!)

Yazar, eserinde kalabalık, fakir bir ailenin beş yaşındaki oğlu Zeze’nin hikâyesini anlatır. Yoksul bir ailenin oğlu olan Zeze, yaramazlıkları ile tüm mahalleye gına getiren ve yaka silktiren bir çocuktur. Herkes ona “şeytanın vaftiz oğlu” olduğunu söyler. Zeze, yaramaz olmasının yanında hayal gücü geniş, okumayı tek başına sökecek kadar akıllı ve öğretmenini mutlu etmek için her gün ona bir çiçek götürecek kadar duygulu bir çocuktur. Çok küçük yaşta okula başlayan Zeze, okulda uslu ve çalışkan bir öğrenci olur ama sokakta yaramazlıklarını sürdürür. Yalnızca ablası ve öğretmeni onun yaramazlıklarına anlayışla yaklaşır.

Ailesi yeni bir mahalleye taşınmak zorunda kalınca mutsuz olan Zeze, yeni evlerinin bahçesindeki bir şeker portakalı fidanını arkadaş edinir. Minguinho adını verdiği, keyifli olduğu günler ise ona Xururuca dediği şeker portakalı fidanı ile konuşmaktadır. Zeze, fidana gün boyu yaptıklarını ve hayallerini anlatır.

Yılbaşı yaklaştığında Zeze, hediye beklentisi içinde pabuçlarını kapının önüne koyar ama işsiz ve çok yoksul bir adam olan babasının ona hediye alacak gücü yoktur. Bu yaptığının babasını nasıl üzdüğünü fark ettiğinde çok pişman olur. Babasına bir hediye alıp yaptığını telafi etmek için ayakkabı boyamak üzere yollara düşer ve filtreli sigara almak için yeterli para kazanıp babasına hediye vermeyi başarır.

Zeze’nin yaramazlıklarından birisi de, kasabanın en güzel ve en havalı arabasının arkasına asılmaktır. İlk denemesinde başarısız olur ve arabanın sahibi Portekizli Manuel Valaderes’ten dayak yer. Bundan sonra Portekizli Manuel’den saklanır. Ama bir gün yaramazlıkları sonucu yaralandığı için okula topallayarak gittiğini gören Portekizli Manuel, onu arabasına alıp eczaneye götürür; ardından kendisine limonata ve pasta ısmarlar. Böylelikle Zeze ile Portekizli arasında bir dostluk gelişir ve artık sürekli birlikte vakit geçirirler. Zeze, onu babası gibi görür.

Zeze, bir gün sokak şarkıcısı olan Bay Arivaldo ile tanışınca onun yanında sokaklarda şarkı söylemeye başlar. Zeze’nin babası, şarkı sözlerinin müstehcen olduğunu düşündüğü için onun Bay Arivaldo ile görüşmesini yasaklar. Zeze, bir gün babası için şarkı söylemeye karar verip Bay Arivaldo’dan öğrendiği bir şarkıyı ona söyleyince babası onu kemerle döver. Zeze, yediği bu dayaktan sonra artık babasının değil Portekizli’nin oğlu olmak istediğini söyler.

Yaramazlıklarından ötürü sürekli ailesinden dayak yiyen Zeze, bir gün babası ve ablası tarafından çok ağır bir şekilde dövülür, evden çıkamaz hâle gelir. Zeze o süreçte ölmeyi isteyecek kadar çok acı çekmiştir. İyileşip Portekizli ile buluştuğunda bu düşüncesini ona açar ama Portekizli onu bu düşünceden vazgeçirir.

Zeze bir gün okuldayken Portekizli’nin kaza yaptığı haberini alır ve kendini sokağa atar. Bu kaza haberi, Zeze’nin bütün yaşam sevincini yok eder. Portekizli Manuel ölmüştür. Bu arada, bahçedeki şeker portakalı fidanının yol yapım çalışması nedeniyle kesileceği söylentisi çıkar. Zeze, üst üste gelen bu acılara dayanamaz ve hasta olur. Kasabalılar bir türlü iyileşemeyen Zeze’yi ziyarete gelirler. Fakat o, yalnızca şeker portakalı fidanı ile konuşur. Zamanla Zeze iyileşir, babası da bir iş bulur. Ancak Zeze’nin çocukluğu ölmüştür, kalbi hiç iyileşmez…

John Bowlby’e Göre Şeker Portakalı

Zeze, başta ailesi olmak üzere sürekli dövülen, hor görülen bir çocuktur. Gördüğü şiddet, Zeze’de aile sevgisini, sevgiyi, insan olma halini sorgulama ve reddetme durumu oluşturmuştur. Bu nedenle Zeze, her canlının muhtaç olduğu sevgiyi yakın aile dışından kişilerde aramıştır. Zeze’deki bu arayış John Bowlby’nin bağlanma kuramı çerçevesinde değerlendirilmiştir.

John Bowlby’e göre bağlanma; erken çocukluk döneminden itibaren çocuğun belirli bir figüre karşı özellikle stresli durumlarda yakınlık arama ve sürdürme eğilimi tarafından oluşturulmuş sürekli duygusal bağdır. Bağlanmanın gerçekleşmediği bireylerde ise ruhsal bozukluklar meydana gelir. Kendini değersiz görme, yalnızlık, nefret hissi, içe kapanıklık, saldırganlık, yaşama son verme isteği muhtemel bazı ruhsal sorunlardır. Bowlby, bağlanmanın gerçekleştiği kişileri kategorize etmiş ve birincil figürün anne olduğunu belirtmiştir. Yine Bowlby anne figüründen kastının, sadece doğal anne olmadığını çocuğa annelik eden ve çocuğun bağlanmış olduğu kişi ya da nesne olduğunu belirtmektedir. Roman kahramanı Zeze’de de böylesi bir bağlanma gerçekleştiğini ve bu yolla yaşama tutunduğunu görmekteyiz. Bu kişiler ve nesneler şöyledir: Edmundo Dayı, portakal şekeri fidanı Minguinho, beyaz lekeli öğretmen Dona Cecilia Paim ve oğlu olmak istediği Portuga’dır. [1]

Makalede Zeze’nin bağlanma kaynakları ile olan ilişkisi incelenmiştir. Yükseköğrenimde, kuramsal bilginin yanında edebiyatın büyülü dilinin, içsel anlamlandırmalarda daha etkin olacağı kanısındayız. Bu nedenle incelediğimiz metnin eğitim fakülteleri, çocuk hekimliği, çocuk hukuku gibi çocuğa yönelik disiplin alanlarında değerlendirilmesi gereken bir kaynak olduğu görülmüştür.

Şeker Portakalı Niçin Yasaklandı?

Şeker Portakalı, çocuğu yedinci sınıfa giden velinin, kitabı okutan öğretmene soruşturma açması ile 2013 yılında ülkemizde yasaklanmıştır. Açılan soruşturmanın nedeni velinin Türk kültürüne uygun olmadığı, müstehcen öğeler ve argo sözcükler içerdiğini düşünmesidir. Ardından okul idaresi ve öğretmen, kitabın 100 Temel Eser arasında yer aldığını söylemiş ve veliye yönelik suç duyurusunda bulunmuştur.

Bu durumda kitabın, haberlerden ve gazetelerden yasaklandığı bilgisi yayılarak gündemi uzun süre meşgul etmiştir. Bunların üstüne, yasak olan her şeyin daha cazip olmasının getirdiği durumdan kaynaklanarak, kitap uzun bir süre en çok satanlar listesinde yer almıştır. Bu durumun iyi yanı, ülkemizde bu kitabı henüz okumamış olan okurların kitapla buluşmasını sağlamış olmasıdır.

Şeker Portakalı Kitabındaki Kötü Unsur Olarak Gösterilebilecek Bölümler Nelerdir?

Şikâyette bulunan velinin müstehcen tümceler olarak sunduğu kısımlar şunlardır.

 “Çırılçıplak bir kadın isterdim/ Çırılçıplak onu isterdim./ Gece ay ışığında/ Bir kadın bedeni isterdim

Ne anlama geldiğini bilmediği ve babasının mutlu etmek için söylediği şarkı sözleridir. Bunun üstüne babası Zeze’yi feci bir dayaktan geçirir.

Ailesi tarafından şiddet gören Zeze, onlara bir şey yapamadığı için sürekli küfrederek öfkesini yenmeye çalışır. Yaşadıklarını dostu Portuga’ya anlatırken ağzından çıkan kötü sözlere karşılık Portuga ne olursa olsun sövmemesi gerektiğini anlatır.

 “Bu kez annem beni kötü dövdü. Terlik kalktı indi, kalktı indi.”

“Babam beni bu durumda görünce birkaç tokat attı.”

“Yalnız bu hafta 3 kez dayak yedim. Yapmadığım şeylerden bile dayak yiyorum. Artık beni dövmeyi alışkanlık haline getirdiler.”

“Beni dövmekten yorulan ablanın yardımına Antonio koştu. Öylesine vuruyordu ki, diz üstü düşüp komodine yaslanmıştım.”

“Kemerini çözdü. Kemer korkunç bir sesle gövdemde şaklıyordu. Beni öldüreceğinden emindim.”

Bunun üzerine Bakanlık kitabı inceleyerek kitabın “Türk örf ve adetlerine uymadığı ve çocukların gelişimini olumsuz yönde etkileyecek unsurlar içerdiği” gerekçesiyle öğretmen hakkında soruşturma başlatarak kitabın sakıncalı olduğunu tescillemiş ve yasaklamıştır.

Şu unutulmamalıdır ki yazarın kendi yaşamına baktığımızda, yaşamından izler taşıyarak yazdığı romanı, okurun yüreğine dokunmuş ve yaşam gerçekleriyle donatılmış olarak görünmektedir. Yazarın bu eserinin, ülkemizde çocuklar için uygun görülmediğinin belirtilmesi sadece argo ve kötü sözlerden değil, çocuğa uygulanan şiddetin ve istismarın da görülmesinden kaynaklanmaktadır. 

Bu yönüyle bakıldığında Şeker Portakalı, okurları iki bölüme ayırmıştır: Kitabın şiddet gibi unsurları barındırmasından kaynaklı olarak yasaklanmasını isteyenler ve yalnız, ailesi tarafından yok sayılmış çocukları kamuoyuna duyurmak isteyenler.

Elbette bu durum tartışmaya açık bir konu olmuştur. Her ikisini de savunmak veya reddetmek yalnızlaşan çocukların sorunlarını yok saymak olmayacaktır.  Çocukları ihmal etmek, onlar adına empati kuramamak, onlara bireymiş gibi davranmamak ve buna bağlı olarak onların duygu ve düşüncesini yok saymak; hele ki -en kötüsü- fiziksel ve psikolojik şiddet bu sorunların çok öncesinde gelmiş olup gerçek hayatta bunları çocuklar üzerinde uygulamamak bu sorunlar için asıl çözüm kaynağıdır.

Kaynaklar:

https://www.academia.edu/42592536/%C5%9Eeker_Portakal%C4%B1_ve_%C5%9Eiddet

Visited 1.154 times, 1 visit(s) today
Close