Yazar: 19:50 Öykü

Uğurlu Kokinalar

“Merhabalar sevgili dinleyicilerim, ‘Beş Dakikada Yeni Bir Marka’ başlıyor. Bu haftaki konuğumuz lohusayahediye markasının yaratıcısı, fenomen anne Selin Akay.”

“Hoş geldiniz Selin Hanım, öncelikle nasılsınız?”

“Hoş buldum, Gaye Hanım. Teşekkür ederim, iyiyim ve oldukça heyecanlıyım.”

“Hazırsanız sosyal medya hesabıyla doğan markanız lohusayahediye.com’un hikâyesini sizden dinleyelim.”  

Ya ben hazır mıyım? Hazırsın Gaye hadi beş dakika, dayan! Her zamanki gibi röportaj yapacağım, sadece beş dakika. Ben profesyonelim, harika bir sunucuyum…

“Tabii ki memnuniyetle. Bugün geldiğimiz noktaya ulaşıncaya kadar yaşadığımız süreci anlatmaya, başarımızın başka kadınlara da girişimcilik anlamında örnek olmasını dileyerek başlayayım. Başlangıçta sadece günlük hayatımı paylaştığım instagramdaki hesabım zamanla çok takipçili, popüler bir hesap haline geldi. Hesabımda düzenli postlar paylaşıyorum; çekilişler, kampanyalar düzenliyorum. Her annenin yaşayabileceği problemlerin olası çözümlerinden bahsettiğim için takipçilerim en çok gebe ve lohusa kadınlar. Sosyal medyanın gücü, etkisi tahmin ettiğimden çok daha fazla bunu bizzat yaşayarak tecrübe ettim.”

“Peki, başarınızın sırrı ne Selin Hanım? Malumunuz benzer pek çok hesap var.”

“Çok haklısınız, bir sürü hesabın hatta oluşumun içinden bizi ayıran en önemli şey samimiyetimiz. Öncelikle herkesin bildiği ama günlük hayatın koşuşturmacası, stresi ve modern yaşamın insana dayattığı kalıplar yüzünden unuttuğumuz şeyleri anımsatmaya çalışıyorum. Yeni anneye ‘Sakin ol, sadece iç sesini dinle’ telkinlerinde bulunuyorum.”

Ben de içimden şu an sakin ol diyorum kendime Selin Hanım, siz duyamasanız da. Profesyonel davranmak benim için hiç bu kadar zor olmamıştı. Dudaklarımı ısırıyorum, elimde oynadığım kalemi o kadar hızlı çeviriyorum ki haklısınız siz de şaşırmakta bir anlam arayan bakışlarınıza engel olamıyorsunuz.

“Doğumun, Yaradan’ın biz kadınlara yaşamayı nasip ettiği eşsiz bir kutlu zaman, bir mucize olduğunu, evrene bir canlı gelmesine aracı kılınan bedenimizin kıymetini kadınlara hatırlatıyorum.”

O eşsiz kutlu zamanı keşke ben de…

“Yaşadığım acı tecrübelerle atlattığım travmadan sonra benimle aynı karanlık, çıkmaz sokaklara düşenlere fener tutuyorum; bir nevi aydınlık yolu bulmalarına yardım etmeye çalışıyorum.”

“Sizin doğum hikâyeniz nasıldı? Kısaca bahsetseniz…”

 “Benim hikâyemde hiçbir kadının asla yaşamasını istemediğim postpartum depresyonu var ne yazık ki, Gaye Hanım.”

“…”

“Oğlumu ilk kucağıma aldığımda her şey çok güzeldi. Epidural sezeryanla dünyaya gelişine şahit olmuş, çok sevinmiştim tabii ki. Birkaç saat sonra başımda başlayan ağrı bütün vücuduma yayıldı, sütüm hemen gelmedi. Emzirmeye çalışıyordum ama bebek tutmuyordu. Hayatımın en güzel anı bir anda kabusa dönmüştü. Doğumdan önce emzirme hayalleri kuran, bebeği anne sütüyle beslemenin önemine dair eğitimler alan ben büyük bir şok yaşamıştım.”  

“Ne kadar sürdü bu depresyon hali? Nasıl atlatabildiniz?”

“Ağlama krizleri, öfke patlamaları, sonunda başlayan panik atakla bebeğimi üç ay hiç emziremedim. Az az gelen sütüm kesildi. Oğlumu mecburen formül mamayla besledim. Eşim, annem, kayınvalidem başta olmak üzere bütün ailem ellerinden geleni yapmaya çalıştılar, bana hep destek oldular. Fakat ben öyle bir ruh halindeydim ki birisi ‘Bebeğin yeleğini çıkar da terlemesin’ dese alınıyordum.

Doğum sonu depresyonu, yaşayabileceğim olası tüm zor süreçler… Her şeyle başa çıkabilecek o güç… Tüm bunlara rağmen verebileceklerin, vazgeçebileceklerin…

 “Hiçbir sebep bulamazsam oğluma iyi bakamıyorum, ben ne biçim anneyim diye bebekle birlikte ağlıyordum. Tam üç ay benim iniş çıkışlarımla, varlığımla hatta oğlumla kavgalarımla geçtikten sonra hayatıma dışardan bakmayı başarabildim. ‘Yavaşla, anda kalmaya çalış, önce kendin iyi ol’ dediğim zaman görmekte olduğum psikoterapi işe yaramaya başladı.

Yaratıcı yeryüzündeki her canlının rızkına kefilse sütüm olsa da olmasa da ben de bebeğime yeterim diye sürekli olumlamalar yaptım. Yeniden sağım yapınca sütümün geri gelmesi bir milat oldu benim için.

İçine düştüğüm yetersizlik kuyusundan oğlumu emzirdikçe, emzirdikçe çıkabildim. Bir sonraki ay mama desteğini bırakıp bebeğimi emzirerek beslemeye devam edince sanki hayata yeniden döndüm. Bu süreçte sütümün artması için pek çok şey denedim; işe yarayan yaramayan, kim ne derse araştırdım, sordum, aldım.”

“Peki, lohusalara yönelik içeriklerle hazırladığınız paketleri satma işine tam olarak ne zaman, nasıl başladınız Selin Hanım?”

 “Yaklaşık bir sene sonra her şey yoluna girmişken; ben artık keyifle bebeğimi büyütürken kim bilir benim yaşadıklarımı çiçeği burnunda kaç anne yaşıyor, sütün yetiyor mu, emiyor mu sorularından bunalıyor, kendi varlığını unutuyor, eksiklikle karışık suçluluk duygusuyla hayatının en güzel anlarını kaçırıyor diye düşünüp zaman zaman lohusalara tavsiye içerikli postlar paylaşmaya başladım.

 Keşke sihirli bir değnekle her anneye dokunabilsem hayali hediyeliklerimizi oluşturdu. Apartmandaki gebe komşuma hazırladığım ilk kutunun fotolarını instagramda post yazarak paylaştım. Hiç beklemediğim bir ilgiyle karşılaştım. Gelini için isteyen kayınvalideler, kızı için soran anneler, eşime sürpriz olsun diyen kocaların mesajlarıyla doldu mesaj kutum.

            Sipariş talepleri ısrarla gelmeye devam edince, kardeşimle birlikte deneyelim bakalım dedik. Tazecik anne bir kadının yüzünde gülümsemeye sebep olmak hem de üzerine para kazanmak fikri cazip geldi.

Satışa ilk önce eş dost çevremiz ile başladık. İnsanların memnuniyetini görünce tanıdık çemberinin dışına çıkarak devam ettik. Anne ve bebek için tüm iyi dileklerimizi ifade eden sevgi mektuplarını da ekleyerek sepetli veya kutulu farklı seçenekler hazırladık.

“Biraz da hediyeliklerin içeriğinden bahsetseniz bize Selin Hanım.”

“Klasik bir paketimizde: Süt sağma pompası, ceviz-fındık-hurma vb. sağlıklı atıştırmalıklar, gaz için rezene çayı, anne sütünü arttırıcı etkisi olan tahin, kuru incir paketleri, bol su içmeyi teşvik etmek için güzel bir su matarası, memeler yara olmasın diye gümüş kapaklar, aromaterapi için hava nemlendirici, yenidoğan bakımıyla ilgili başucu kitapları, kendini daha iyi hissetmesini sağlayacak kişisel bakım malzemeleri gibi ürünlerimiz yer alıyor. Seçeneğe göre alternatiflerle içerik değiştirebiliyoruz.”

“Süper! Anladığım kadarıyla dopdolu içeriğinizle kadınlar için harika bir hediye fikri sunuyorsunuz.”

Bir an gözümde canlandırdım kutuyu açışımı. Her birini öpe koklaya, sevgiyle yerleştirirdim. Kalbim dayanır mıydı yaşayacağım sevince? Ya şimdi bu hissettiklerime dayanır mı?

“Aynen öyle… Ürünlerimiz hem kullanışlı hem memnuniyet verici. Bu nedenle mikro bir girişimci olmamıza rağmen yükselen satış ivmesiyle kısa sürede büyüyerek markalaştık.”

“Tebrikler, bundan sonrası için başarınızı sürdürebilmek adına neler planlıyorsunuz?”

“Güncel araştırmalar yaparak ürün yelpazemizi sürekli yenilemeye gayret ediyoruz. Ailenin yardımıyla sadece o kişiye özel, farklı içerikler tedarik ediyoruz. Ayrıca önümüzdeki birkaç ay içinde anne-çocuk katılımlı çeşitli atölyeler yapabileceğimiz bir mağaza açmayı planlıyoruz.”

“Ne güzel bir haber Selin Hanım. Sizi çok tebrik ediyorum. Başarınızın daim olmasını diliyorum. Süremiz dolmadan son sözlerinizi alalım, buyurun lütfen,”

“İyi temennileriniz için ben; çok, çok teşekkür ederim, Gaye Hanım. Hayat şaşırtıcı süprizlerle dolu. Bebeğimi emziremediğim o depresyon döneminde yaşadığım zorlukların, çektiğim acıların bana yepyeni bir iş imkânı hazırladığını söyleseler gülemezdim bile. Kadınlar çok güçlü. Yeter ki ne kadar güçlü olduklarını unutmasınlar. Son olarak sözlerimi markamızın sloganıyla bitireyim: “Emzirmek güzel, annelik şahane.”

“Markanızın serüvenini sizden dinlemek çok keyifliydi, Selin Hanım. Bize vakit ayırdığınız için teşekkür ediyorum. Sevgili dinleyicilerim, yayın akışımız reklam kuşağından sonra finans özetleriyle devam edecek. Haftaya aynı saatte yeni bir markayla tanışmak üzere.”

Reklam arasında konuğumu geçirip kendimi wc’ye zor atıyorum. Derin bir nefes… Yüzüme çarptığım suyla, aynaya bakan gözlerime topla kendini, şimdi hiç sırası değil diyorum. Makyajımı tazeleyip, tekrar stüdyoya geçiyorum.

Finans haberlerini zoraki sunabildikten sonra çantamı kapıp çıkıyorum radyodan. “Bozacıya gidecektik hani, bizi beklemiyor musun?” diyen arkadaşlarıma “Bu akşam beni affedin, acil bir işim çıktı.” yalanını uyduruyorum.

Esen soğuk rüzgârın yüreğimdeki kederi alıp götüreceğine inanmak isteyerek caddede yürüyorum. Her yer ışıl ışıl. Bütün dükkanların vitrinleri şıkır şıkır. Şen şakrak bir uğultu var kaldırımlarda.

 Kadın, erkek, çoluk çocuk, genci yaşlısı herkes; aceleci, kendilerini bekleyen mutluluğa geç kalmaktan korkuyormuş gibi telaşlılar. Sanki koca şehirde bir tek ben mutsuzum… Omuzlarım düşük, kendinden çoktan vazgeçmiş, yorgun adımlarla yürüyorum.

Selin Hanım’ın sözlerini tekrarlıyor zihnim: “Kadınlar çok güçlü, yeter ki…” Canımı sıkan hayal kırıklıklarımı hatırlamak istemediğim için başka şeylerle oyalanmaya çalışıyorum. Karşılaştığım yabancı yüzlerde kendime bir avuntu arayarak dükkânlara baka baka yürüyorum. Sedat’a kestanemi alsam çok sever ya, diye düşünüyorum. Götürene kadar çoktan soğumuş olacağı için vazgeçiyorum.

Bir an ışıkların yanındaki çiçekçi kızla göz göze geliyorum. “Benim kokinalarım uğurlu, şans getiren kokinalar bunlar, vereyim mi abla bir demet sana da?” diye soruyor. Birkaç saniyelik tereddütten sonra geçiyorum önünden. Caddedeki hareketliliğin sebebini şimdi anlıyorum şunun şurasında üç gün kalmış yeni yıla.

Aklım kalıyor, kokinalarda. Keşke alsaydım derken ileride başka bir çiçekçiye rastlarım nasılsa diye devam ediyorum. Yürüye yürüye caddenin en sonundaki cıvıl cıvıl renkli mağazanın önüne geliyorum. Yine en olmamam gereken yerdeyim.

Aaa vitrini yeni değiştirmişler. Kırmızı beyaz yılbaşı konseptli bebek-çocuk tulumları, elbiseler, takımlar, şapkalar… Allahım hepsi birbirinden güzel! Hayranlıkla vitrini seyrettiğimi fark eden satış elamanı kız “Buyurun yakından bakın, yardımcı olayım size” diye içeri çağırıyor. Bir dahaki sefere deyip uzaklaşıyorum. Hangi bir dahaki sefer?

Üç kez tüp bebek denedik. Tutmuyor işte. Programa hazırlanırken; kendimle ateşkes imzaladığımı, röportajı gayet rahat yapacağımı sandım. Yayında içimde fırtınalar koparken kimseye bir şey çaktırmadan iyi idare ettim de şimdi boğazımın düğümlenmesine bir türlü engel olamıyorum.

Hangi bir dahaki sefer? Bir daha denemeye gücümüz yok ki. O defteri kapatmıştık Sedat’la. Kalbimdeki evlat sahibi olma arzusu beni cayır cayır yakarken kapatmış mıydık? Sahiden kapatabilmiş miydik?

Mağazanın biraz ilerisinde ne yapacağımı bilemeden dikilirken hayatımın en önemli kararını veriyorum. Hemen yarın sabah muhtaç bir çocuğa önce koruyucu aile olmak için başvuracağım. Sürecin ilerlemesine göre her şey yolunda giderse evlat da edinebiliriz. Nasılsa aranılan şartlara sahibiz, kaç kere araştırmıştık. Artık mucize beklemek istemiyorum.

Evet, evet hemen eve gitmeliyim, ooo saat sekiz olmuş bile, Sedat işten çoktan gelmiştir. Sedat’tan sofrayı hazırlamasını istediğim mesajın sonuna ‘Çok güzel bir karar aldım, seninle paylaşmak için sabırsızlanıyorum’ yazıyorum.

Geriye dönüp metroya doğru koşar adım yürüyorum. Ben de herkes kadar aceleciyim şimdi. Kaldırımlardaki şen şakrak uğultuya eşlik ediyor içimdeki davullar. Çiçekçi kız yine bağırıyor: “Uğurlu kokinalarım var. Yeni yıla, yeni şanslar, uğurlu kokinalar burada! Sen geri mi geldin abla, benim kokinalarım gibisini Kadıköy’de değil tüm İstanbul’u ara yine bulamazsın.” Gülümsüyorum kocaman, haklısın senin kokinalar uğurlu.

Editör: Melike Kara

Tuğba Poyraz Kemani
Latest posts by Tuğba Poyraz Kemani (see all)
Visited 17 times, 1 visit(s) today
Close