Yazar: 23:33 İnceleme, Kitap İncelemesi, Roman

Tolkien ve Yüzüklerin Efendisi Üzerine

“Üç Yüzük göğün altında yaşayan Elf Kralları’na
Yedisi taştan saraylarında Cüce Hükümdarlar’a,
Dokuz Yüzük Ölümlü İnsanlar’a, ölecekler ne yazık
Bir Yüzük gölgeler içindeki Mordor Diyarı’nda
Kara tahtında oturan Karanlıklar Efendisi ‘ne
Hepsine hükmedecek Bir Yüzük, hepsini o bulacak
Hepsini bir araya getirip karanlıkta birbirine bağlayacak
Gölgeler içindeki Mordor Diyarı’nda”

Bu bir incelemedir, hem Tolkien’in hem de Yüzüklerin Efendisi’nin damarlarında gezmektedir, basit değil detaylıdır, uzundur, sadece kitapta değil, köklerde gezmektedir, okuyucu uyarmak isterim.

Tolkien Orta Dünya’yı yaratmadan önce oldukça kapsamlı tek bir kitapla ilgilenmiştir, o da Silmarillion’dur. Silmarillion Orta Dünya’nın kalbi, bütün eserlerinin çıkış noktasıdır. Çocukları için yazdığı öyküler ise Hobbit’i ortaya çıkarmış, Hobbit’in beğenilmesi üzerine ise, yayıncısının devam kitabı ısrarına yıllar sonra Yüzüklerin Efendisi ile yanıt vermişti. Yalnız ortada büyük bir fark vardı, Hobbit’in masalsı dünyası, Yüzüklerin Efendisi ile son bulmuş, Tolkien bambaşka bir evren yaratmıştı.

Yüzüklerin Efendisinin yazım aşaması oldukça karışık, çetrefilli ve uzun yıllara yayılan bir çalışmadır. Tolkien’in Hobbit’i çıkardığı yayıncıdan yani Allen & Unwin’den makul bir isteği vardı, Silmarillion ve Yüzüklerin Efendisini aynı anda yayınlamak ve en önemlisi Yüzüklerin Efendisi’nin tek bir kitap halinde yayınlamak. Bu yazışmaları Carpenter’ın biyografisinde okuyabiliyor, derinlemesine inceleyebiliyoruz. Bu talep karşılık görmemiştir, Silmarillion’un zorluğu, yayıncıyı tedbirli davranmaya sevk etmişti ve yanıt olumsuzdu. Yüzüklerin Efendisi’nin tek cilt halinde basımına ise olumlu yaklaşmıyorlardı, çünkü dönemin ekonomik koşulları, kağıt yetersizliği, oldukça maliyetli bir baskının ortaya çıkmasına neden olacaktı, bu yüzden Allen & Unwin tek cilt baskıya olumlu yaklaşmamıştı.

Bu durum Tolkien’in biraz blöf birazda arayış içinde olması nedeniyle, şu an Tolkien kitaplarının en büyük yayıncısı olan HarperCollins ile tanışmasına vesile olmuştur. HarperCollins Tolkien’in bu kitapları istediği gibi basmasına olumlu yanıt vermiş bir an evvel kitapların tamamlanmasını istemiştir, lakin Silmarillion o kadar karışıktır ki, Tolkein yaşamı boyunca bu kitabı tamamlayamamış, defalarca, defalarca düzenlemeler yapmış, ortaya net bir taslak koyamamıştır.

Aralık 1937 yılında Stanley Unvin, Tolkien’e şöyle yazmıştı;

“Silmarillion’da bir sürü harika malzeme bulunmakta; hatta kendisi tek bir kitap olacağına, Hobbit benzeri daha fazla kitap yazabilmek için araştırılacak bir maden. Sanırım bu biraz sizin de bakış açınızdı, öyle değil mi? Bizim acilen istediğimiz şey Hobbit teki başarıyı izlememizi sağlayacak başka bir kitap fakat heyhat! Bu metinlerin her ikisi de (şiir ve Silmarillion) ihtiyaca pek cevap vermiyor. Ben yine de sizin Hobbit ile ilgili başka bir kitap yazma ilhamını bulacağınızdan ümitliyim.”

Yayıncının yani Stanley’in yazdığı cevapta şunu iyice anlayabiliyoruz, Silmarillion çok kapsamlı bir kitap ve onu tek başına basmak değil, içinden çıkabilecek kitaplar için kullanılacak bir madem olarak görüyor. Evet bu doğru, çünkü Hobbit ve Yüzüklerin Efendisi tam olarak oradan çıktı, lakin, Tolkien’in kafasındaki bu değildir, Silmarillion tek başına basılmalıdır. Şiir dediği de Beren ile Luthien’dir. Ve yazıyı da Hobbit ile ilgili başka bir kitap yazılması yönünde bitiriyor.

Tolkien bu mektuba uzunca ve karışık bir cevap yazmış ve Silmarillion’un maden benzetmesine olumsuz yaklaşmamıştı ve Hobbit’in devamına başlayacağını söylemişti.

Tolkien, 19 Aralık 1937 yılında Allen & Unwin editörlerinden Charles Furth’a şöyle bir mektup yazmıştı;

“Hobbitlerle ilgili yeni bir hikayenin ilk bölümünü yazdım –‘Dört Gözle Beklenen Davet’”

Bunu okuyan Stanley Ulvin, durmasın devam etsin demişti, Tolkien’de öyle yapmıştı ve Hobbit ile ne kadar ileri gidebileceğini düşünmeye başlamıştı. Kısa kısa notlar alıyordu;

“Yüzük Nereden geliyor? Ölümbüyücüsü’nden mi? İyi amaçla kullanıldığında çok tehlikeli değil. Ama ceremesi var. Ya onu kaybedeceksin, ya kendini.”

Devam hikayesinde Tolkien’in kafasını kurcalayan bir şey vardı. Bilbo’nun oğlunu yaratmak ya da sonradan yapacağı gibi yeğenini ortaya atmak ve düşündüğü ilk ad, “Bingo Bolger-Baggins”ti.

Tolkien Hobbit’in masalsı havasından ilk sapmayı yaşadığı anı yayıncısına şu şekilde yazacaktı;
“Hikâyelerin insanın kontrolünden çıkma eğilimi vardır.” “bu hikâyenin yönünde ise hiç beklenmedik bir sapma oldu.” Burada bir “Kara Süvarinin” çıkmasından bahsediyor Tolkien ve bilinçsizce yazmaya devam ettiği kitabın neşeli Hobbit dünyasından ayrıldığına değiniyordu, daha karanlık bir dünyaya yani SİLMARİLLİON’a daha yakın hale geliyordu.

Tolkien Hobbit’in ilk kopyalarını okuması için Stanley Unvin’e gönderdiği sırada, Stanley oğluna bu öyküyü okutmuş ve çok beğenmişti. Eğer bir çocuk bu kitabı beğendiyse, evet, çok fazla kopya satacaktı, bunu öngörmüştü Stanley ve haklıydı, çok fazla kopya satmış ve devamını istemişti. Tolkien devam kitabının ilk kopyalarını yani adı konmasa da Yüzüklerin Efendisinin ilk çalışmalarını kendisine gönderdiğinde, yine aynı şeyi yapmıştı, yani oğluna bu kopyaları okutmuştu, oğlu bu başlangıç kopyalarını çok beğendi ve çok fazla “Hobbit konuşması” olduğunu ekledi.

Yüzüklerin efendisi filminde örneğin oldukça Gimli, Aragorn ve Legolas diyalogları vardır ve bunlar çok eğlenceli diyaloglardır, keyifle izleriz, yalnız kitapta bunlara değil, bolca Hobbit konuşmalarına maruz kalırız, Peter Jackson bunu sıkıcı bulmuş olacak ki, sihirli elini filme dokundurmuştu kendince.

Daha önce Tolkien’in Bingo ismini ortaya attığını söylemiştim, daha sonra ise isimde şöyle bir düzeltme yapacaktı “Çok fazla Hobbit var. Bingo Bolger-Baggins de kötü bir isim. Bingo=Frodo olsun.” Sonra yine ikileme düşüyor ve “Yok – artık Bingo’ya çok alıştım” diyecekti, lakin daha sonra yine Frodo’da karar kılacaktı.

Yüzükle ilgili kendine sorular sormaya başlamıştı demiştim üst satırlarda ve kafasını kurcalayan yüzük konusuna şöyle bir derinlik getiriyordu;

“Meğerse Bilbo’nun yüzüğü, hükmedecek tek yüzük imiş – diğer hepsi Mordor’a dönmüş: ama bu kaybolmuş.”

Carpenter şöyle diyecekti bu konuyla ilgili;

“İşte bu noktada kitap Hobbit’ten ayrılmaya başlamıştı ve diğer Yüzüklere hükmedecek tek yüzük ortaya çıkmıştı, Mordor’un yani Karanlıklar Efendisi Sauron’nun gücünün kaynağı ve vasıtası olan yüzük; hobbitler tarafından yok edilmek üzere götürülmezse tüm dünyanın Sauron’un hükmü altına girmesini sağlayacak yüzük.”

Artık Tolkien bu kitaba bir ad vermeye başlamış ve yayıncısına “Yüzüklerin Efendisi” diye söz etmeye başlamıştı. Bu noktadan sonra Hobbit masal olarak kalmış, Yüzüklerin Efendisi tüm gücüyle Silmarillion’u damarlarına çekmeye başlamıştı, artık ortada çocuk kitabı yoktu, milyonlarca kopya satacak, filmler çekilecek, üzerine onlarca kitap yazılacak, onlarca yazı yazılacak, yorum yapılacak, büyük bir hayran kitlesini ortaya çıkaracak Yüzüklerin Efendisi doğmuş oluyordu.
1938 yılında Stanley Unvin’e “gittikçe çocukları” unutmaya başladığını “Yüzüklerin Efendisi’nin Hobbit’ten daha dehşet verici” olduğunu söyleyecekti.

Yüzüklerin Efendisi’nin ilk kitabı yani “Yüzük Kardeşliği” diğer iki cilde oranla daha hafiftir, Tolkien’in Hobbit’ten yavaş yavaş ayrılmanın eşine geldiği bölümdür, sonraki iki kitap daha karanlık ve karamsar bir havadadır. Kendisi de yıllar sonra “ilk cilt gerçekten diğerlerinden çok farklı” diyecekti.

Hobbit 1937 yılında yayınlanmıştı, Yüzüklerin Efendisi’nin ilk cildi 1954 yılında yayınlanacaktı. Aradan geçen yıllarda ne olmuştu da Yüzüklerin Efendisinin ortaya çıkması 17 yılı bulmuştu? Bu konu karışıktır çünkü Tolkien’in sürekli bir şeyler keşfetmesi, metni değiştirmesi, kafasında yarattığı kısa hikayenin sürekli devam etmesi, son bulmaması, özellikle İkinci Dünya Savaşı’nın ortaya saçtığı dehşet, Üniversitede yaptığı işler, çeşitli yazılar, konferanslar, aile yaşamı ve bir sürü başka şey kitabın gecikmesine neden olmuştur. Unutmadan, Tolkien “kitaba olan ilgim kayboldu” ya da “ilhamım kayboldu” diye yayıncısına birkaç defa yazacaktı, çünkü yayıncı hala Hobbit’in devamını bekliyordu.

Yüzüklerin Efendisinde anlatıcı aynı zamanda bir yaratıcıdır, Tolkien buna İkincil Yaratıcı der ve “Ben sadece insanların bu hikâyenin içine girmelerini ve onu gerçek tarihi olaylar olarak algılamalarını istedim.” Nitekim bu konuda başarılı olduğunu biz okuyanlar olarak biliyoruz.

Tolkien, Yüzüklerin Efendisine devam ederken, kitabın bu kadar uzun olacağını düşünmemişti, biteceğini düşündüğü zamanda Ağaç Sakal devreye girmişti, daha sonra diğer Hobbitler yolculuğa eklenmiş, yolculuk sonlanmaya yakından birden Gondor ve Rohan’da ortaya çıkan olaylar vuku bulmuş ve Tolkien yine düşüncelere dalmış, yazmaya devam etmişti.

1944 yılının başlarında henüz kitaba dokunmamıştı ama daha sonra oğlu Christopher Tolkien Kraliyet Hava Kuvvetlerine çağrılmıştı, Tolkien oğluna sürekli mektuplar yazmaya başlamıştı. Bu evrede Tolkien tekrardan yazmaya başlamış ve bütün bu olan biteni mektuplarla oğluna bildirmekteydi. Her yazdığı bölümü, arkadaşları C.L. Lewis’e ve Charles Williams’a okuyordu, (Lewis, Narnia Günlüklerinin yazarıdır.)

Lewis Narnia Günlükleri’ni çıkardığında Tolkien hem kitabı beğenmemiş hem de birçok yönden kendi yazdığı Yüzüklerin Efendisinden esinlenildiği söylemişi. Narnia Günlükleri toplamda 7 yılda yazılmıştı, Yüzüklerin Efendisi ise hala yazılmaktaydı ve Tolkien ile Lewis’in arkadaşlıkları artık çok soğuk bir noktaya gelmişti. Bu arada şunu da eklemek istiyorum, Narnia Günlükleri de en az Hobbit’in satış rakamına ulaşmış ve beğeni ile okunmuştu.

Kitabın yazılışı 16 yıl aldı, Hobbit 1937’de çıkmış, Yüzüklerin Efendisine başlaması biraz uzun sürmüş, bazen yazmaktan uzak kalmış, bazen yazmak istememişti, lakin 1950’lere gelindiğinde Yüzüklerin Efendisi neredeyse hazırdı, sadece kafasında bir şey daha vardı, Silmarillion ile basılması. Bu konuya yukarıda değinmiştim ve o konu tekrar gündeme gelir, Collins Yayınevi’nin gücü diğer yayınevlerine göre daha güçlüydü, çünkü sadece bir yayıncı değil aynı zamanda matbaaydı da, bu da Silmarillion ve Yüzüklerin Efendisi’nin aynı anda basılabilme ihtimalini doğuruyordu, Tolkin’in Allen & Unvin’e dair yaptığı bir sözleşme yoktu aslında, Hobbit sonrası için kitap sözü vardı. Bu değindiğim konu birçok yazışmaya vesile olmuştu, çeşitli git-geller sonucunda Allen & Unvin’de karar kırılmış, varsa kırgınlıklar ortadan kaldırılmıştı.

Tolkien kitaba harita ve çeşitli illüstrasyonlar eklemek istiyordu, yine devreye maliyet giriyordu, her şeyden önce kitabın tek cilt olmasını istiyordu. 1952 yılında Rayner Unvin Yüzüklerin Efendisi’nin daktilo edilmiş tüm nüshalarını aldı. Ve hesaplamalar başladı. 10 Kasım 1952 yılında Rayner Unvin Tolkien’e bir mektup yazdı. Bu mektupta çok ilginç ve farklı bir öneri vardı. Kalınlık nedeniyle kitabın basım maliyeti yayınevinin boyunu biraz aşıyordu, çünkü kağıt çok maliyetliydi. Düşünülen çözüm ve teklif şuydu, Tolkien’e telif ödemesi yapılmayacaktı, bunun yerine kâr ortaklığı olacaktı, yani kitabın kârının yarısı Tolkien’e ödenecekti. Bunun amacı kitabın maliyetini önce çıkarması, daha sonra kârın paylaşılmasıydı. Kitap satmazsa sorun yoktu, yalnız kitap satarsa yazar için büyük bir gelir olacaktı, çünkü kitabın binlerce kopya satması beklenmiyordu, kalın ve çok farklıydı, nitekim yayınevinin hesabı tutmadı, kitap çok satacaktı, hem de çok…

Kitabın tek cilt basılmayacağı kararlaştırıldı ve üç bölüme bölündü.
YÜZÜK KARDEŞLİĞİ,
İKİ KULE VE
KRALIN DÖNÜŞÜ.
Tolkien son kitabın adı ile ilgili düşünceler içindeydi, çünkü kitabın adı aynı zamanda kitabın içeriğini de anlatıyordu, Tolkien “Yüzük Savaşı” olmasını istese de son cilt Kralın Dönüşü olarak kaldı.

Yüzüklerin Efendisi’nin ilk cildi 1954 yılında basıldı, kitabı yazmaya başlamasından tam 16 yıl sonra. Kitap baskıya girmeden önce en yakın arkadaşına “ korkuyorum” diyecekti “basılmamasından korkuyorum” Okurların bu düşünceyi garipsemesi doğaldır lakin, yazdığım onca şey işte bu şaşkınlığı gidermek içindir, çünkü Tolkien denenmemiş olanı denemiş, bambaşka bir dünya yaratmıştı, bu dünyanın ve yolculuğun bir benzeri yoktu, o yüzden olumsuz düşünceler hep vardı, ayrıca Tolkien bir edebiyat profesörüydü, yazdığı kitap ise döneme ve bölümüne bakarsak, oldukça aykırıydı.

29 Temmuz 1954 yılında Yüzüklerin Efendisi’nin ilk cildi olan “Yüzük Kardeşliği” yayınladı ve ortalık birbirine girdi, olumsuz görüşleri beklerken, kitap hakkındaki övgüler dergileri ve gazeteleri doldurmaya başlamıştı.

Oxford Times yazarının kitaba yazdığı yazı ise muazzamdır;

“Tamamen mantığa göre hareket edenlerin kitaba ayıracak zamanları olmayacaktır. Harekete geçebilecek bir hayal gücü olanları ise alıp götürecek, onları olaylarla dolu bu maceranın bir parçası yapacaktır. Ve bundan sonra sadece iki kitabın daha gelecek olmasına üzüleceklerdir.”

Kitabın yayınlanmasından altı hafta sonra ikinci baskı emri verildi. Tolkien şöyle diyecekti; “Eleştirilere gelince, korktuğumdan çok daha iyiydiler.”
İkinci kitap yani “İKİ KULE” Kasım 1954’te yayınlandı. Üçüncü kitabın baskısı bekleniyordu, hem de dört gözle, yalnız yine ufak bir sorun vardı, üçüncü kitaba eklenecek haritalar ve bilgiler Tolkien tarafından bir türlü tamamlanmıyordu, yayıncı bunları bekliyordu. 1955 yılına gelindiğinde, ekler hala hazır değildi. Hayranlar o kadar sert mektuplar geliyordu ki, Allen & Unvin baskı altındaydı, kitabın baskısı değil, aslında Tolkien’in ekleri bitirmesi bekleniyordu, 20 Mayıs’ta nihayet tamamlanmıştı ve baskıya hazırlanıyorlardı. Kitaptaki son harita oğlu Christopher tarafından çizilmişti. Ve nihayet sorunlar ortadan kalkmıştı, kitap baskıya girecekti, lakin bir yanlışlık vardı, kitaptaki rünlerin çizelgesi hatalı tasarlanmıştı ve Tolkien o sırada İtalya’da tatildeydi, kendi deyimiyle “Hıristiyanlığın kalbindeydi”

Tüm sorunlara rağmen “KRALIN DÖNÜŞÜ” 20 Ekim’de tüm kitapçılarda satışa çıkmıştı ama bir eksikle, yayınevinin söz vermiş olduğu indeks kitaba eklenememişti. Kitap çıktıktan sonra yine övgüleri üzerine almıştı, aynı zamanda sövgülerde gelmeye başlamıştı. Kitabın sevenleri ya da sevmeyenleri üzerinde gri bir alan yoktu, ya seviyorlardı, ya da acımazsızca eleştiriyorlardı, kılıçlar çekilmişti.

Durum böyle iken Tolkien’in Yüzüklerin Efendisi ile ilgili şu sözünü şuraya eklemek istiyorum;

“Yüzüklerin Efendisi şunların ikisinden biri: seversin, seversen: yuhalarsın sevmezsen!”

Daha başka ne denebilir ki?

Kitabın yayınlanış şekli ve yolculuğu kısaca, belki de uzunca böyleydi, benim aktardığım kısımlar elbette daha uzun bölümlerden oluşuyor fakat daha fazlası için kitap yazmak gerekiyor, bu bir inceleme yazısı olmasına rağmen oldukça uzun bir hale büründü.

Kitap ile ilgili Yüzük Kardeşliği şunu anlatıyor, İki Kule bunu anlatıyor, Kralın Dönüşü de bunları anlatıyor şeklinde bir inceleme yazmadım, filmlerden izleyen, öyle ya da bu kitapla tanışan okurun buna İHTİYACI OLDUĞUNU DÜŞÜNMÜYORUM. Bu nedenle inceleme bir yolculuktu, nasıl ki kitap bir yolculuktu, incelemede kitabın yazılmasının yolculuğuydu. Bu kitabı okumak isteyen okura ise tavsiye vermeye gerek yoktur, bir şekilde Tolkien ile tanışacaktır.

Kitap Amerika’da yayınlandı, o kadar çok sevildi ki, herkes ceplerinde taşıyıp okuyabilsin diye avuç içine sığacak şekilde küçültülmüş kitaplar basıldı, bu kitaplar korsan kitaplardı ve bir korsan kitap savaşı ortaya çıktı, olay o kadar büyüdü ki, hayranlarda olaya dahil oldu, 1965 yılının ilk günlerinde yetkili yayıncı bu kitapları basmayı başardı ve kitapta Tolkien’in şu ifadeleri yer aldı;

“Sadece ve sadece bu cep kitabı benim rızam ve iş birliği ile çıkmıştır. Yazarlara hürmet edilmesi (en azından) gerektiğini düşünenler başkasını değil, sadece bunu alırlar.”

Yalnız kitabın korsanı, telifli olandan daha ucuzdu, istedikleri sonucu hızlı alamadılar, hala ucuz olan kopya daha çok satıyordu. Tolkien’in hayranlarıyla olan mektuplaşması oldukça fazlaydı ve bu konuda onlardan yardım istedi. “Amerikan Tolkien Cemiyeti” kurulmuştu ve bu cemiyet bu savaşta büyük rol oynadı, korsan baskının satışı iyice azalmıştı.

Amerika piyasası kendi kültürü dışından gelene -hangi kültür diyebilirsiniz- pek kapalıdır, Levis’in olduğu dönemde Beatles’ın gelmesi ve tepkiler, daha sonra ise büyük bir çılgınlık başlamıştı, Yüzüklerin Efendisi Amerika’da satmaya başladığında o dönemde Sineklerin Tanrısı en çok satandı, hızlıca işler değişti, Tolkien Amerika kitap piyasasını alt üst etmişti ve artık Best-seller Yüzüklerin Efendisi’ydi.

Yüzüklerin Efendisi dünya çapında yayınlanmaya başlandı, tek sorun kitabın içindeki isimlerin çevirileriydi, aynı mı kalacaktı, yoksa her dile uygun bir çeviri mi olacaktı? Tolkien burada devreye girdi ve çeviri yayınların hepsine müdahale etti, sıkıntılar olmadı mı, oldu, lakin istediğini yapmakta ve eserine sahip çıkmakta kararlıydı ve bunu da başarmıştı.

Tolkien artık inzivaya çekilmiş ve şöhretin getirdiklerine pek kulak asmamaya başlamış, günün büyük bir bölümünü hayran mektuplarına harcamaya başlamıştı, elbette Tolkien’in evini öğrenen hayranlar büyük sorun yaşatmaya başlamıştı ve bu aşırı sevgi onu biraz bunaltmıştı. Ve taşınma kararı aldılar, Bournemonuth’a. Tek neden bu değildi elbette, birden fazla neden vardı.

Tolkien’in kitaplarından kazandığı parayı bir kenara bırakırsak, hiç alışamadıkları elektrikli ev gereçlerine bile sahip değillerdi, parasını hala dikkatli harcıyordu, çünkü o buna alışmıştı. Mal varlığını ise dört çocuğuna bağışlamıştı.

Tolkien bu sahil kasabasında insanlardan uzaktı, Silmarillion’u bitirebileceğini düşünüyordu yalnız ortada şöyle bir sorun vardı, tekrar, tekrar ve tekrardan gözden geçirdiği, yeniden yazdığı Silmarillion hazır bir metin değildi. Kendiyle çeliştiği bölümler vardı, metinler o kadar fazlaydı ki fikirleri dahi karışmaya, yazdıklarını hatırlamamaya başlamıştı.

1971 yılının sonralarında sevgili eşi Edith rahatsızlandı ve hastaneye kaldırıldı, 29 Kasım günü de vefat etti, Tolkien’ın hem eşi, hem arkadaşı artık yanından ayrılmıştı. Edith’i kaybetmek onu çok üzmüştü, artık yalnız bir adamdı ve Silmarillion hala yazılmamıştı. 1972 yılında Merton Caddesi No:21’deki eve taşındı, bu taşınma fikri bir teklifti aslında, teklifi yapansa Merton Koleji’ydi. Merton Koleji yerleşik onursal üye olması için bir davette bulundu ve Tolkien bunu kabul etti, artık kendisine bakacak birileri olacaktı, hademe ve eşi ona bakacak, ihtiyaçlarıyla ilgilenecekti.

Silmarillion yazılmadı, çünkü Tolkien kitabı tamamlayamadı, kitabın tamamlanmasını ise oğlu Christopher Tolkien’e vasiyet etti. Tolkien kendisini iyi hissetmiyordu, kendisiyle ilgili bir sorun olduğunu biliyordu. Rahatsızlandı ve hastaneye kaldırıldı, durumu ilk başta ümit verici olmasına karşın daha sonra kötüleşti ve 2 Eylül 1973 yılında vefat etti. En büyük mirası olarak bizlere Orta Dünyayı ve diğer bütün eserlerini bıraktı. Yaşamı ayrı, vefatından sonraki dönemi ayrı incelediğimizde büyük bir isimle karşı karşıya kalmaktayız, yarattığı dünya günümüzde dahi faydalanılan bir maden gibidir, taklitleri olduğu gibi ondan feyz alıp çok iyi kitaplar yazan yazarlarla doludur.

Silmarillion, oğlu Christopher tarafından 1977 yılında yayınlanmıştır. Silmarillion’dan sonra, 16 farklı kitap daha yayınlanmıştır, oğlu babasının mirasına sahip çıkmış ve bu evreni büyütmüştür. Christopher Tolkien 16 Ocak 1920 yılında 95 yaşında vefat etmiştir, bize bıraktığı son Tolkien eseri ise 2018 yılında yayınlanan Gondolin’in Düşüşü’dür.

Bu incelemeyi John Ronald Reuel Tolkien’e armağan ediyorum, bir kitap incelemesinden daha çok, kitabın yazılış evresine ve Tolkien’e odaklanmış olsam da bunun faydasını görecek okurların olacağı düşüncesi beni mutlu etmektedir.

“Günlerimiz karardı, sayımız azaldı; ama Kılıç hep bir sonraki nesle aktarıldı. Ve son söz olarak size şu kadarını söyleyeceğim Boromir. Biz yabanın Kolcuları yalnız adamlarız, avcıyız, ama avımız daima Düşman’ın uşaklarıdır; çünkü bu uşaklar sadece Mordor’da değil, pek çok yerde bulunurlar.”

Yaşadığı yıllarda yayınlanan eserleri;

1925 – Sir Gawain And The Green Knight (editör, E.V. Gordon ile birlikte)
1936 – Beowulf: The Monsters And The Critics
1937 – Hobbit
1939 – Fairy Stories
1949 – Farmer Giles Of Ham
1957 – Yüzüklerin Efendisi
1962 – The Adventures Of Tom Bombadil
1967 – Smith Of Wootton Major, The Road Goes Ever On

Vefatından sonra oğlu tarafından derlenip yayınlanan eserleri;
1976 – The Father Christmas Letters
1977 – Silmarillion
1980 – Unfinished Tales
1981 – The Letters of J.R.R. Tolkien
1982 – Mr. Bliss
1983 – The Monsters And The Critics And Other Essays, Kayıp Öyküler Kitabı 1
1984 – Kayıp Öyküler Kitabı 2
1985 – The Lays Of Beleriand
1986 – The Shaping of Middle-Earth
1987 – The Lost Road and Other Writings
1988 – The Return Of The Shadow
1989 – The Treason Of Isengard , The War Of The Ring
1998 – Roverandom
2007 – Húrin’in Çocukları
2008 – Tehlikeli Diyardan Öyküler
2012 – Bitmemiş Öyküler
2016 – Beren ve Lúthien’in Hikâyesi
2018 – Gondolin’in Düşüşü

Tolkien Hobbit’e başlarken bir kağıda şunları yazmıştı, ben de bu yazıyı bitirirken yazmak istiyorum;

“Topraktaki bir oyukta bir Hobbit yaşardı.”

Visited 71 times, 1 visit(s) today
Close