Yazar: 22:00 İnceleme, Kitap

Nâzım Hikmet’in Mimarlığa Bakışı Kitap İncelemesi

2016 Büyük Mimar Sinan ödülünün sahibi olan Cengiz Bektaş’ın bu kitabı, aynı yılda, Nâzım Hikmet’in 53. ölüm yıl dönümüne özel olarak, YEM yayınevi tarafından, basılmış. Cengiz Bektaş’ı 20 Mart 2020’de kaybettik. Kendisi çok değer verdiğim bir mimarken, aynı zamanda bir mühendis, bir ozan, bir eğitmen ve Evrensel gazetesinde bir yazardı.

Bir yüksek mimarın kaleminden, Nâzım gibi büyük bir üstadın, genellikle bilinmeyen bir yönü olan mimari düşüncelerini okumak çok heyecan vericiydi. Kitaba daha başlamadan, arka kapağında Nâzım Hikmet’in dizeleri karşılıyor bizi.

“… Ellerinize, gözlerinize,
Kâğıdınıza, pergellerinize selam
Selam taşçılara, dülgerlere, montörlere
Demiri dövenlere, betonu dökenlere,
Ağacı biçenlere, camcılara,
Ve bu işte bir tutam olsun,
Emeği geçenlerin topuna selam…”

Cengiz Bektaş, Nâzım Hikmet’in mimari ile ilgili olan bütün düşüncelerini, yazılarını bu eser altında toplamış ve çok doğru noktalara parmak basarak irdelemiş. Önce, Nâzım Hikmet’in sanata genel bakışını irdeliyor yazarımız. Büyük üstadın dizelerinden, satırlarından, alıntılar yapıyor. Nâzım Hikmet, sanata hep bir bütün olarak bakmış ve anlamlarını sorgulamış. Kitapta bulunan bir alıntısında: …ben her sanat eseri için, edebiyat olsun, mimari olsun, musiki olsun, hepsi için şu suali soruyorum. ’Ne demiş? Nasıl demiş?’ Bu iki soruyu birlik halinde soruyorum, öyle bir birlik edası ‘Ne demiş?’ Yani tayin edici unsur bu soru olmak üzere, ne ve nasıl demişi soruyorum. Aldığım karşılığa göre de o sanat eserini kendimce değerlendiriyorum… diyerek bunu belirtmiş.

Nâzım Hikmet’in, mimarlığı sadece binalardan ibaret olarak görmediğini, mimariye çok farklı açılardan baktığını, kitapta alıntı olarak kullanılmış bütün satırlarında görebilmek mümkün. Ayrıca, Nâzım Hikmet’ e göre, mimari, bütün güzel sanatları kapsayan bir niteliğe sahip. Mimarisi olmayan bir musiki, resim, edebiyat, kemiksiz, iskeletsiz bir insana benzer cümlesi ile mimarlığın, hem her güzel sanat dalını kapsadığını, hem de her biri için bir zorunluluk olduğunu belirtmiş. 

Kitabı okurken, Nâzım Hikmet’in Mimar Sinan’a olan hayranlığını da öğreneceksiniz. Eserlerine padişah isimleri verilmesine rağmen, Sinan’ın halkın çocuğu olduğundan bahsetmiş. Eserleri ne biçimde olursa olsun, cami, köprü, kervansaray gibi, hepsinin bir ortak noktası olup, bu ortak noktanın da halk olduğunu söylemiş. Hatta Sinan’ın anıtı dikilmek istendiğinde, yine halkı düşünerek, onun adına bir hastane yapılması düşüncesini paylaşmış. Bir halk ozanı olarak, mimarlığı da, sanat toplum içindir ana fikri altında değerlendirmiş, mimarlığın halk, halkın mutluluğu ve halkın ihtiyaçlarını esas alması gerektiğini düşünmüş.

Uzun bir süre boyunca vatanından uzak olup, bir sürü mimari eser görmüş olmasına rağmen, Mimar Sinan’ın Süleymaniye’sini, ayrı tutmuş Nâzım Hikmet. Şu sözleriyle de bunu gözler önüne sermiş. Sinan’ın evi, maddenin ve aydınlığın mabedidir. Ben ne zaman Sinan’ın Süleymaniye’sini hatırlasam Türk emekçisinin yaratıcılığına olan inancım artar.  

Nâzım Hikmet’in evler, çevre ve kent üzerine yazdıklarından örnekler de kitapta alıntılanmış. Büyük Üstat, mimaride modernizm konusunu da ele almış bu yazılarında. Modernizmin nasıl anlaşılması gerektiği hem Nâzım Hikmet, hem de yazarımız tarafından kitapta tartışılmış. Nâzım, evlerin bir canı olduğundan, ağaçların adama benzediğinden, parkların bakımsız ve daracık olduğundan ve müzelerin halkın olduğundan öyle içten bahsetmiş ki, yazarımıza dediklerinde sonuna kadar katılmadan edemiyorum. Nazım, insancıl açıdan, sağlam kültür altyapısıyla eleştiriyor mimarlık işlerini.

Kitabın son kısımlarında yazarımız Cengiz Bektaş, Nâzım Hikmet’le alakalı bir kişisel anısından bahsediyor. Nâzım’ın kendi döneminde çağdaşlığı yakalamış bir sanatçı oluşunu, sanatının halkın dilinden olduğunu ve kaynağının hem geleneklerimize, hem de modernizme dayandığını dile getiriyor.

Kitap usta ve sıcak bir dille yazılmış, Nâzım Hikmet’in yazıları ve yazarımızın kendi düşünceleri sohbet havası ile kaynaştırılmış. Bu, sayfaları bir an önce çevirmek, daha fazlasını öğrenmek istemenize sebep oluyor. 

Kitapta alıntılanmış olan, Nâzım Hikmet’in Hayal Ediyorum adlı metninden birkaç satırı aşağıya bırakarak bitiriyorum.

…Ben yazarım ve mesleğim gereği mimariyle aramda sıkı bir bağ var. İster müzik, ister resim, isterse edebiyat olsun, her türlü sanat eserinin temelinde mimari düşünüş ve kompozisyon prensibi yatar…

…yapıların yeşil alanlar içinde kaybolduğu değişik biçimli komplekslerin mimarisi olacak bu. Mimarlar yapıları yaparken balkonlara gereken dikkati gösterecek ve balkonların insanların küçük ama gerçek bahçelere çevirebilecekleri şekilde projelendirecekler…

…İnsanı ileri taşıyorsa hayal kurmak iyi bir şeydir…

Visited 21 times, 1 visit(s) today
Close