Yazar: 20:00 bi' onluk, Kültür, Tarih

Bugünün 10 Parkı – Geçmişin 10 Kraliyet Bahçesi

Günümüzde yoğun bir yaşam içerisinde, insanlar kentin kendilerine sundukları ile hayatlarını geçirmek zorundalar. Kent içinde geçirilen zaman boyunca iş ve ev arasında tekrarlanan gidiş gelişler, kentten uzaklaşıp kırsala gidebilme yetisini engelliyor. Bu döngüden sıyrılabilmek ve yaşam kalitesini arttırabilmek için ise yeşil alanlara ve bu alanlarda konforlu zaman geçirebilmeye ihtiyaç duyuyoruz.

Tarihi süreç içinde yaşam biçimleri ile birlikte yaşam alanları da fazlasıyla değişime uğradı. Bunu bariz bir şekilde kamusal açık alan olan yeşil alanlar ile görebiliriz. Geçmişte sadece bir aileye, birkaç kişiye ait olan yaşam alanı ve yeşil alanlar, şu an binlerce kişinin ortak alanı.

Dünya üzerinde çeşitli yerlerde bulunan, bugünün 10 devasa parkı, aslında geçmişte kraliyet ailelerine ait arazi ve bahçelerdi.

Bir gün bu yeşil alanlarda keyifli vakitler geçirebilmek dileğiyle.

1.HYDE PARK – LONDRA

Hyde Park 1536 yılında 8. Henry tarafından etrafı çevrilerek av alanı olarak ayrılmış ve 1. Elizabeth dönemine kadar sadece av alanı olarak kullanılmış. 1637 yılında ise halka açılmış.

Hyde Park’ın birçok mimari- peyzaj özelliği Kraliçe Caroline’ın 18. yüzyılda yaptıklarından oluşuyor. Kensington Sarayı’nın bahçelerini genişletmek için Hyde Park’tan büyük bir alan alınmış ve ortadan bir su kanalı geçirtilerek iki bölge tasarlanmış. Bunlara ek olarak o dönemlerde İngiltere’nin ilk yapay göletleri arasında olan Serpentine Gölet’i yine Kraliçe Caroline tarafından Westbourne Deresi’ne bir set kurularak yaptırılmış.

Uzun bir süre (yaklaşık 100 yıl) aynı şekilde kalan Hyde Park, 1820’lerde Kral 4. George tarafından verilen emir ile değişime uğramış. Görevlendirilen mimar ve bahçe tasarımcısı Decimus Burton, Hyde Park’ın Corner kısmına bir anıtsal giriş tasarlamış.

En güncel değişiklik ise Prenses Diana için yapılmış olan su pınarıymış.

Yürüyüş ve spor yapanlar, piknikçiler ve diğer tüm misafirleri için geniş yeşil alanına ek olarak, 100 seneden fazladır kayın, meşe, ıhlamur, at kestanesi, kavak ve akçaağaç türlerine de ev sahipliği yapıyor.

2.RETİRO PARKI – MADRİD

Kristal Saray

İspanyolca ismi ile El Retiro ya da Parque del Buen Retiro 1868’te halka açılmadan önce İspanyol monarşisine aitmiş. İçerisinde birçok anıt, heykel, çeşme ve bahçe barındıran park Madrid şehir merkezinin bir köşesinde konuşlanmış.

Parkın göz bebeği olan ve en çok ilgi gören yapısı, Kristal Saray. 1887’de mimar Ricardo Velázquez Bosco tarafından yapılan bu yapı o dönemde İspanyol sömürgesinde olan Filipinler’e özgü bitkilerin sergilenmesi için yapılan cam ve metal ile inşa edilmiş. Daha sonra ise sanatçılar için bir sergi merkezi haline gelmiş.

Bir diğer önemli yapı ise Velazquez Sarayı. 1881-1883 yıllarında mimar Ricardo Velázquez Bosco, mühendis Alberto Palacio ve seramikçi Daniel Zuloaga tarafından inşa edilmiş. Saray, Demircilik Sergisi olarak kullanılmak için yapılan bir dizi pavyonun günümüze kadar ulaşabilmiş tek binası.

Bu mimari özelliklere ek olarak Retiro Parkı birçok farklı bahçeye ev sahipliği yapıyor. Gül bahçelerinin yanında ve Cecilia Rodriguez Bahçeleri’nde tavus kuşları insanların arasında geziniyormuş.  Ayrıca 400 yaşında olduğu söylenen Madrid’in en eski ağacı olan ‘El Abuelo’ (Dede) adındaki ağaç da parkta bulunuyor.

3.YAZ SARAYI – PEKİN

Red Pavilion Lotus Pads Garden Summer Palace Park, Beijing China Willow Green Trees

Pekin’de bulunan Yaz Sarayı ilk kez 1750’de Qing Hanedanı’nın 4. İmparatoru tarafından yaptırılmış. Tarih boyunca iki kere savaşlar sebebiyle yıkılmış. 1912’de 3.kez Qing Hanedanı’nın son eylemlerinden biri olarak tekrar inşa edilmiş. 1924 yılında ise halka açılmış.

Dünyanın en iyi korunmuş imparatorluk bahçesi olarak kabul edilen Yaz Sarayı, 1998 yılında Unesco Dünya Mirası listesine alınmış. Unesco, Yaz Sarayı’nın Çin Peyzaj Bahçe tasarımının bir şaheseri olduğunu bildirmiş.

Peyzajı ve mimariyi, suyu ve toprağı, bitkileri ve patikaları bir araya getiren Yaz Sarayı arazisinin en önemli parçalarından bazıları da Kunming Gölü, Long Koridor, Longevity Tepesi, Mermer Tekne ve Virtue and Harmony Bahçesi. Kunming Gölü parkın dörtte üçünü kaplayarak Longevity Tepesi ile birlikte parkın temel peyzajını oluşturuyor. Longevity Tepesi ön ve arka olarak ikiye ayrılmış ve bu bölgelere yıllar içinde çeşitli yapılar yapılmış.

Marble Boat on the Kunming Lake, Summer Palace complex. UNESCO World Heritage.

En önemli yapılardan biri olan, Budist Tütsü Kulesi, 41 metre yüksekliğindeki tapınak, 20 metrelik bir taş kaide üzerine inşa edilmiş. Mermer Tekne, parkın içindeki tek Batı tarzındaki yapı, 1860 yılında yanmış ahşap teknenin yerine yapılmış. İmparatorların yaşam alanları, mahkeme salonları, anıtlar; birçok salon, kütüphane, tapınak, köşk ve 3 katlı büyük bir opera salonu park içinde korunmuş. 728 metre uzunluğundaki Long Koridor ise Çin mitolojisi ve halk hikâyeleriyle sanatsal dekorasyonlar içeriyor.

Yaz Sarayı’nın tapınakları, bahçeleri ve çardakları doğa ile iç içe geçebilmek için tasarlanmış.

4.İMPARATORLUK SARAYI DOĞU BAHÇELERİ – TOKYO

1603 ve 1867 yılları arasında Edo Kalesi’nin bulunduğu yere 1888’de bir İmparatorluk Sarayı inşa edilmiş. Japonya İmparatoru ve ailesinin hala yaşam alanı olan İmparatorluk Sarayı’nın bahçesinin bir kısmı (Doğu Bahçeleri), halka açık bir halde.

Edo Kalesi’nin iç binalarının bulunduğu yere konuşlandırılan bahçeler kalenin temelini de içerisinde bulunduruyor. Bahçenin bir kısmı, Japonya’nın her ilinden o ili temsil eden bir ağaç getirilerek yapılmış, 30 çeşidi kapsayan 260 ağaçtan oluşuyor. Aynı zamanda arazi içerisinde bir müzik salonu, bir çayevi, müze ve muhafızlar için yapılar yer alıyor.

5.MONZA PARKI – MONZA

Monza Parkı 1805 yılında Napolyon tarafından avlanma alanı ve tarım arazisi olarak kurulmuş. 1806 yılında, Kraliyet Sarayı’nın kuzey bölge valisi, Versay’dan daha büyük bir park alanı oluşturmak amacı ile çalışmaları başlatmış. Luigi Canonica tarafından tasarlanan parkın içerisinde tarlalar, yollar, evler, bahçeler ve avcılık için ormanlık bir alan bulunurken etrafı eski şehir surları ile çevrili.

1841 yılında sadece pazar günleri kullanılabilmek üzere halka açılmış. 1864’te Monza Savoie Krallığı’nın bir parçası olduktan sonra park halka açılmış. Parkın, Kral 1.Umberto’nun oğlu tarafından Opera Nazionale Combattenti adlı hayır kuruluşuna bağışlaması sonrası, parka bir golf alanı ve yarış pisti eklenmiş.  

Parkın yaklaşık üçte biri ormanla kaplıyken geri kalan kısmı açık bir yeşil alan olarak bırakılmış, güney sınırını ise Lambro Nehri oluşturuyor. Parkın içerisinde ise park oluşmadan önce yapılmış, 18.yüzyıldan kalma iki villa, 16.yüzyıldan kalma köprü ve değirmenler, 19.yüzyıldan kalma çiftlik evleri var. Bunlara ek olarak spor tesisleri, yüzme havuzu ve 1922’den beri bir yarış pisti bulunuyor.

6. SAKSON BAHÇESİ – VARŞOVA

Sakson Bahçesi’nin arazisi en başta Varşova tahkimatlarının, daha sonra ise bir aristokratın sarayına ev sahipliği yapmış. 1713 yılında bu saray ve bahçesi, Polonya’nın ilk Sakson Kralı olan 2.Augustus tarafından satın alınılarak, ‘Sakson Ekseni’ adı verilen bir sizi saray ve bahçeden oluşan mahalleyi Vistül Nehri’ne bağlayacak şekilde genişletilmiş. 1727 yılında halka açılan park dünyanın ilk halk parkı olarak anılıyor.

Tomb of The Unknown Soldier

Versay Bahçesi’nden esinlenilerek Barok tarzı ile tasarlanmış olan park 19.yüzyılda İngiliz estetiklerine uyacak şekilde dönüştürülmüş. Brühl Sarayı ve Mavi Saray, Kilise, manastır, opera ve tiyatro salonu, bir mermer güneş saati, su kulesi ve sera dışında park çiçek tarhları, ağaçlar ve çitlerden oluşan bir barok çiçek bahçesi, parkı oluşturuyor. Bunlara ek olarak parkın içinde 1745 yılında 70 heykelin bulunduğu bilinirken günümüze 20 tanesi ulaşabilmiş. Sakson Sarayı’nın günümüze  ulaşabilmiş tek bölümü ise Tomb of The Unknown Soldier isimli anıttan ibaret.

7. PHOENIX PARK – DUBLİN

Wellington Monument in Phoenix Park, Dublin, Ireland.

12.yüzyılda Dublin’in Normanlar tarafından fethedilmesi ile Phoenix Parkı’nı da içeren geniş arazi şövalyelere verilerek bir manastır inşa edilmiş. 1537 yılında şövalyelerin topraklarını kaybetmesi sonrasında, İngiltere Kralı 2. Charles dönemindeki Dublin Ormond Valisi 1662 yılında arazi üzerine bir av parkı kurmuş. 1680 yılında İrlanda Kraliyet Ordusu için yapılan hastane sebebiyle park şu anki boyutlarına küçültülmüş. 1745’te halka açılmış. 19.yüzyılda İngiliz peyzaj mimarı Decimus Burton parkın kamusal alanlarını tasarlamak üzere görevlendirilmiş. Tasarlanan parkın patikalar, ağaç dikimleri, kapı-çardaklar ve Phoenix Sütununun tekrar konumlandırılarak hayata geçirilmesi 20 yıl sürmüş.

Park birçok alageyik sürüsüne ev sahipliği yaparken içerisinde dünyanın en eski 4.hayvanat bahçesini, İrlanda’nın en eski kriket kulübünü, çeşit çeşit heykelleri ve 62 metre yüksekliğindeki Wellington Anıtı’nı barındırıyor. Wellington Anıtı Avrupa’nın en büyük dikili taşıymış. Anıt Robert Smirke tarafından tasarlanmış, Waterloo Savaşı’nda ele geçirilen toplardan 4 bronz levha dökülmüş; üçünde Wellington’un kariyeri resmedilmişken, dördüncüde bir yazıt var.

8. BOBOLİ BAHÇELERİ – FLORANSA

1458 yılında Pitti ailesi kasaba rezidansı olarak adlandırılabilecek Pitti Sarayı’nı inşa etmeye başlamış ancak yüksek maliyet sebebiyle tamamlanamayan saray 1549 yılında Medici ailesine satılmış. Boboli Bahçeleri Pitti Sarayı’nın arkasına Medici’nin hanımı Eleonora di Teleodo için tasarlanmış. Niccolo Tribolo’nun başlattığı tasarıma onun ölümü sebebiyle Bartolomeo Ammanati devam ederken, Giorgio Vasari parkın içindekileri mağaraları, Bernardo Buontalenti ise heykelleri tasarlamış.

Boboli Bahçeleri 16.yüzyılın ilk ve en bilinen İtalyan bahçelerinden biriymiş. 16.yüzyılın bahçe tasarımı burada geliştirilirken, geniş çakıl bulvarlar, geometrik uygulamalar, yapay mağaralar (Grotto), Antik Yunan ve Roma Anıtları, bahçe tapınakları ile zenginleştirilmiş.

Bunlara ek olarak Boboli Bahçeleri 16. yüzyıldan 17. yüzyıla uzanan bir heykel koleksiyonu ve bazı Antik Roma eserlerini barındırıyor.

9. VERSAY SARAY BAHÇESİ – VERSAY

Kral 13.Louis Versay Sarayı’nın bulunduğu araziye küçük bir av köşkü yaptırmış. 1630’lu yıllarda ise av köşkünü bir saraya dönüştürmek için Mimar Philibert Le Roy’u görevlendirmiş. 14.Louis tarafından yaptırılan değişimler ile sarayın şimdiki hali oluşturulmuş.

Sarayın bahçesi yine 14.Louis tarafından peyzaj mimari Andre Le Notre’ ye yaptırılmış ve bahçenin oluşturulma süreci 40 yılı bulmuş. Bahçe barok dönem anlayışına bağlı olarak geometrik ve matematiksel kurallara göre oluşturulmuş. Merkezde olan kanal bütün bahçe boyunca devam ederken; labirent, tiyatro ve gezinti alanları ile birlikte Grotto, fıskiyeli havuzlar ve heykeller bahçenin önemli ögelerinden. Güneşi kendine sembol olarak belirleyen kral için bahçede Apollo’nun tasvir edildiği heykeller, çeşmeler ve Grottolar bahçede konuşlanmış. Versay Sarayı’nın bahçesinin merkezi pürüzsüz bir yeşil doku ve onun etrafında ise çalı ve ağaçlar olacak şekilde tasarlanmış.

10. KEW BAHÇELERİ – LONDRA

Kral 3.George, bahçe ve çiçeklere büyük ilgi duyan annesi Prenses Augusta’nın anısı için, 18.yüzyılda Richmond semtini de içerisine alan Kew Bahçeleri’ni oluşturmak amacı ile mimar William Chambers’ı görevlendirmiş. Chambers Viktorya dönemi mimarisi ile Uzak doğu mimarisini harmanlayarak Kew Bahçesi’ni tasarlamış.

Bahçe Kew Sarayı, 10 katlı sekizgen bir yapıya sahip Büyük Pagoda ve Viktorya döneminden kalma birkaç sarayı içinde barındırırken 38 bine yakın bitki çeşidine de ev sahipliği yapıyormuş. 19. yüzyılın başında Sir Joseph Banks (İngiliz Natürist) bütün kıtaları gezerek ülkede görülmemiş bitkileri toplayarak Kew Bahçeleri’ne getirmiş. Bu sayede bahçe botanik bir kimlik kazanmış. Yine aynı dönemde tropik bitkiler için de bir sera açılmış.

1841 yılında Kew Bahçeleri halka açıldığında Sir William Hooker bitkileri dağınıklıktan kurtarmak amacı ile bitkileri türlerine göre gruplandırarak sergilemeyi planlamış.  1844-1848 yılları arasında Palm House ve 1860 yılında Temperate House isimli seralar bu sebeple inşa edilmiş. Palm House Viktorya dönemi mimarisinin en güzel örneği iken, Temperate House geleneksel bir mimariye sahip denilebilir. 1865 yılında Jordell Laboratuvarı bahçenin içine kurulurken, 1882 yılında Marianne North’un parktan esinlenerek yaptığı 832 botanik resim için, The Marianne North Gallery açılmış.

Pagoda

Botanik ve egzotik seralar dışında büyük bir ormanlık alana sahip olup aynı zamanda müzeleri, bir oyun merkezini, Minka isimli bir Japon evini ve farklı türlerin bulunduğu bir Açelya Bahçesi’ni içerisinde barındırıyor. 2003 yılında ise Unesco Dünya Miras listesinde yerini almış.

KAYNAKLAR

https://www.plantdergisi.com/keyif-yeri-hyde-park.html

https://gezimanya.com/londra/gezilecek-yerler/hyde-park-0

https://www.renkliyolculuk.com/madrid-buen-el-retiro-parki/

https://www.tarlasera.com/fotohaber-29-madrid%E2%80%99in-kristal-bitki-sarayi

https://www.chinahighlights.com/beijing/attraction/summer-palace.htm

https://www.japan-guide.com/e/e3018.html

https://www.seemilan.com/houses/parco-di-monza-monza-park-monza-699558

https://en.wikipedia.org/wiki/Saxon_Garden

https://en.wikipedia.org/wiki/Phoenix_Park

https://tr.wikipedia.org/wiki/Boboli_Bah%C3%A7elerihttp://londraasfalti.blogspot.com/2008/01/kew-baheleri.html

Visited 17 times, 1 visit(s) today
Close