Yazar: 20:15 Film İncelemesi, İnceleme

Kalanların Hikâyesi: Kar (Snijeg)

Savaş, tarih boyunca insanlığın karşı karşıya kaldığı en acı olgu olmuştur. Nedenleri değişse de sonuç hep aynıdır. Her savaş, ardında açtığı kapanmaz yaralarla enkaza dönüşen insanlar bırakır. Her bir enkaz ise derinlerinde yarım kalmış bir hikâye saklar. Gidenler şanslıdır, kalanlar ise yarım kalmışlıkları tamamlamak zorundadır. Çünkü gidenler için biten hikâyeler kalanlar için devam etmektedir. Bosnalı yönetmen Aida Begiç, ilk uzun metrajlı filmi Kar ile yakın tarihin en acı savaşlarından birini yaşamış ülkesinin yarım kalan hayat hikâyelerini beyazperdeye yansıtır. Begiç, kayıpların ardından devam edebilme mücadelesini anlattığı filmde, bir köyde yaşayan kadınların yaşamına konuk eder bizleri.

Senaryosunu Aida Begiç ve Elma Tataragiç’in kaleme aldığı 2008 yapımı Kar (Snijeg), savaşın izlerinin hâlâ canlı olduğu Bosna’nın köylerinden birinde, reçel ve turşu yaparak geçimlerini sağlayan bir grup kadının yaşamına odaklanır. Başrollerini Zana MarjanovicJasna Ornela BerySadzida Setic gibi isimlerin paylaştığı hikâye,  1997 Bosnasında Slavno adında küçük bir köyde geçer. Dağılmış ailelerin savaş sonrası hayatlarını yeniden inşa etme süreci ve bu süreçte yaşadıkları zorluklar, filmde enkaza dönmüş bir köyde yaşayan bir grup kadının yaşadıkları üzerinden izleyiciye anlatılır.  Gidenlerin yarım bıraktığı hikâyeleri tamamlamak kadınlara düşmüştür. Savaş sonrası yarım kalmışlıkları odağına alan yönetmen, Bosna’nın kapanmayan yaralarına rağmen mücadeleyi elden bırakmayan güçlü kadınlarının hayatlarına götürür seyirciyi.

Yakın tarihin en kanlı savaşlarından biri sona ermiş, Yugoslavya paramparça olmuştur. Topraklar bölünmüş, ülkelerin sınırları yeniden çizilmiştir. Bölünen yalnızca toprak olmamış, yüzyıllar boyu bir arada yaşayan insanlar arasına da sınırlar girmiştir. Savaşın üzerinden iki yıl geçmiş, Slavnolu kadınlar yaşadıkları travmaları henüz atlatamamıştır.  Savaşta neredeyse tüm erkek nüfusunu yitirmiş bu köyü ayakta tutmak kadınlara kalmıştır. Diğerleri gibi bu köye de uğrayan ölüm, yalnızca erkekleri değil geleceğe dair umutları da alıp götürmüştür. Buna rağmen köyün kadınları kendi aralarındaki dayanışma sayesinde köydeki sosyal ve ekonomik yapıyı canlandırmaya çalışarak varlıklarını adeta haykırmaktadırlar. Boşnak kadınların verdiği varoluş mücadelesini, filmde yer alan ikonik sahnelerde görürüz. Başkarakter Alma’nın her sabah abdest alarak yıkık camide namaz kılması buna örnektir. Begiç, bu sahne ile savaşta yok edilmek istenen Boşnakların savaş sonrası her şeye rağmen ayakta kalışı ve hayatlarına devam edişini izleyiciye anlatmak ister. Filmde her kadın mücadelesini farklı çizgilerde vermektedir ve yaşanılan köy bu mücadelenin adeta sembolüdür. Her biri benzer acılar yaşamış kadınların acıyla mücadelesi farklı yollardan geçmektedir. Yaşadığı topraklara ve değerlerine gönülden bağlı Alma’nın mücadelesi köyünü kalkındırmak üzerine kuruluyken, Sabrina karakteri için yeni bir hayatın başlangıcı köyün terk edilmesiyle mümkündür. Bu anlamda film, hem umuda kaçışın farklı yollardan geçtiğini gösterir hem de hayata dair bambaşka beklentilere sahip bir grup kadının aynı acıya sığınarak verdikleri ortak mücadelenin hikâyesini bize aktarır. Bu, öyle bir mücadeledir ki dışarıdan müdahaleyi kabul etmez. Bunun en bariz örneğini köyün satışa çıkmasıyla görürüz. Günün birinde çıkagelen iki Sırp, mücadelenin simgesi haline gelmiş köylerini onlara vermeleri karşılığında kadınlara para vermeyi teklif eder. Kar tehdidi altında reçel yaparak geçimlerini sağlamaya çalışan köy kadınları için bu, büyük bir tekliftir. Fakat köyün satılması yalnızca yıkık dökük evlerin terk edilmesi değil, geçmiş ile gelecek arasındaki son bağın da kopması demektir. Doğup büyüdükleri ve savaş öncesi mutlu anılar biriktirdikleri bu küçük toprak parçasını kaybetmek, gidenlerin bıraktıkları hatıraları da kaybetmek olacaktır. Sevdiklerinden zorla koparılan kadınlar, onlara kalan son şeyin, köylerinin de ellerinden alınmasına müsaade etmez. Tüm ekonomik zorluklara rağmen ortak acılarına tutunarak köylerini kaybetmemek için dayanışma halinde hareket ederler. Çünkü yaşadıkları köy yalnızca geçmişin anılarını saklayan ortak hafıza değil geleceklerine yön veren mücadelelerinin de sembolüdür. Begiç her bir karakterin ayrı ayrı öznelliğine vurgu yapsa da söz konusu yaşadıkları topraklar ve sahip oldukları kimlik olduğunda tüm farklılıkların bir kenara bırakıldığı ortak bir mücadelenin hikâyesini anlatır film boyunca. Kayıpların ayırıcı değil birleştiriciliğine değinen yönetmen, ne kadar farklı olursa olsun ortak bir mücadele etrafında toplanan kadın dayanışmasının kıymetini hepimize gösterir. Her şeye rağmen acıyla yoğrulan toprakların kadınları yaşam mücadelesinden vazgeçmemiş, gidenlerin ardından yarım kalan hikâyelerini tek başlarına yazmaya çalışmışlardır. Bosna’nın yarım kalan hikâyeleri Bosna’nın kadınları tarafından tamamlanacaktır artık.  Umut etmeyi bırakmadan yaşamaya devam etmek için verilen bir kadın mücadelesinin filmi Kar (Snijeg), sakin bir kış gününü Balkan sinemasından esintilerle geçirmek isteyen herkes için güzel bir tercih olacaktır.

Editör: Hatice Akalın

Visited 105 times, 1 visit(s) today
Close