Yazar: 17:01 Deneme

İtici Tasvir

Yağmur yağmıyordu ve rüzgâr esmiyordu…

Küsüp gitmişti ikisi de, Kaf dağının ardındaki eski kasabalara. 

Uzun vakitlerdir aynıydık… Solgunduk, bekleyişlere dahi yabancıydık. Ellerimiz adamakıllı iş tutmuyor, gözbebeklerimiz parlamıyordu. Ve hissetmiyordu kederlerimiz, ağır suçluların savurdukları amansız kırbaçları. Bilmem kaç sene olmuştu bu böylece geçip giden… Sevdiğimiz kadınlar ve adamlar vefasız çıkmış,  günü gelince artlarına bakmadan topuklamışlardı. Günü gelince bölüşmelerin…

***

Uzun vakitlerdir aynıydık…

Gece bültenlerinin ardından hep biraz daha fazla gömülüyorduk karanlıklara. Ve günler ilerledikçe hep biraz daha fazla arsızlaşıyor, biraz daha fazla susuyorduk zavallı halimize. Jose; “Kötü kader diye bir şey yoktur,” demişti. “Yirmi birinci yüzyıl vardır yavrucuğum, bir kelebeği bile intihar ettirebilir.” 

Haklıydı…

Soru: acep ederi nedir mutlu uyanmaların?

Boş veresin evladım! Su kıyılarında küflenenlere göre değil mutluluk dedikleri.

***

Çoğu kimse, yaşamın karşısında konumlandırmıştır ölümü. Biri diğerinin karşıtıymış gibi… Oysa ölüm dediğimiz tam da kendisidir yaşamanın. Onun bir parçasıdır, ona dâhildir. Lakin bizim yok oluş hikâyemiz başka bir biçimdeydi. “Böyle de ölünür mü birader!” diyemedik bir türlü. Çünkü uzun vakitlerdir aynıydık. Ne düş vardı dünyamızda ne de aşkı çağrıştıran bir gülüş… Sırf âdet yerini bulsun diye bakıyorduk pencerelerden. Laf ola beri gele benzeri ezberlenmiş hayata. 

Yedikçe daha çok şişen ve şiştikçe daha çok yiyen bir düzenin orta yerindeydik ya! Ama cılızdık, çelimsizdik, bir deriydik bir iskelet. Adım atmak bile zor geliyordu. Temmuzda üşünür mü? Üşüyorduk. 

Ve galiba dış mandallarıydık

Dış kapıların…

***

Bir de şu var ki; toplu mezarlara ihtiyaç duyulmuyordu.

Herkesin zihninde bir çukur kazıp, oraya gömüyorlardı insanları. 

Evet, herkesi kendi zihnindeki o lanet çukura… 

Nice ölüler dolaşıyordu evlerimizin içerisinde, gazetelerde, sokaklarda, ekranlarda ve en işlek bulvarlarında şehrin. 

Uzun vakitlerdir aynıydık… Yorgunduk, usanmıştık.

Öksürüyorduk sabah akşam. 

Ve ödümüz patlıyordu, tütüne yeni bir zam daha gelecek diye… 

Gökhan Vural Kızılkuş
Latest posts by Gökhan Vural Kızılkuş (see all)
Visited 4 times, 1 visit(s) today
Close