6 Mart’ı 7 Mart’a bağlayan gece, saat 00:30… Bundan bir kaç gün önce Mahal Edebiyat ailesinden gelen iş bölümü sebebi ile bilgisayarımın başındayım.
Konu: “8 MART EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ”.
Görev: Film Analizi.
Bilgisayarımın başında kendinden geçmiş bir kahve ile oturuyorum. Aklımdan geçen onlarca film var tabii izlemediğim, onlarca film de sırtımda durmuş beni bekliyor.
Evde asayiş berkemal mi? Hayır! Beş yaşına henüz girmiş küçük kızımın yine uykusunda eşekler bağırıyor. O da hemen yanımda bozuk bilgisayar klavyesinin tuşları üzerinde minik parmaklarını dolaştırmak sureti ile beni taklit ediyor. Sekiz yaşındaki büyük kızım ise zorla yatağa girmiş oldukça suratsız… Bu hafta sonu çalışmıyorum. Çalışınca ne fark ediyor diyeceksiniz, H-İ-Ç-B-İ-R Ş-E-Y… Onları uyutmak, evi toplamak, yapılacakları aklında sıraya koymak, işle ilgili rutinleri planlamak, çocukların eğitimi ile ilgili okumak, kendin için okumak, izlemek, yazmak, araştırmak ve liste uzar gider. Neyse ki “YARDIM DEĞİL İŞ BÖLÜMÜNE” inanan bir eşim var. Peki ya bu anlayışa sahip olmayan diğerleri ve onların eşleri için hayat ne kadar kolay! Ki bunca iş bölümüne rağmen, üzerime biçilmiş rollerin içinde debelenirken, benim için hayat ne kadar kolay! Hayat bu dünyada varlığını ve üretkenliğini hiç bırakmayan her bir kadın için oldukça zor ve elbette taciz, tecavüz, şiddet, psikolojik şiddet, mobbing gibi hayatımızdan bezdiren, “Yeter” denilenlere hiç girmiyorum.
Saat: 01:00. Kızımı uyuttum. Şimdi tam da olması gereken yerdeyim. Bilgisayarım, kahvem, hemen arkamda duran şiirler, hikâyeler, kitaplar, katlanmayı bekleyen çamaşırlar ve daha niceleri.
Çeşitli isimlerde, farklı ten renklerinde, başka coğrafyalarda, farklı deneyimlerde kader motifine takılıp kalmış yalnızlıklarda binlerce sessiz, biz. Kimi zaman kendine başkaldıran kimi zaman susan, kimi zaman ellerinin arasından kayıp giden geleceğini sıkı sıkı tutmaya çalışan, fabrikalarda yanan, sokak aralarında tartaklanan, silme kaşık ucu hayatlarda “Hey burdayız” diyen.
Hangi film yeterince anlatır bizi, hangi şiir yeterince seslenir bize, hangi aşk yeterince sağaltır bizi. Hikmet, Süreya, Neruda, Kahlo, Parks, Woolf, Arif ve daha bir çokları anlattı bizi.
Yetti mi?
Hayır!
Vazgeçtiğimiz, durduğumuz, çoğalmadığımız her bir köşede baş gösteren kuraklık anlattı bizim güzelliğimizi. Kendimizi dört duvar arasında büyüttükçe dev sahnelere, konser alanlarına, sergilere, kamera arkalarına, sınıflara, meydanlara sığmıyoruz. Yetiştirdiğimiz onlarca çocuğun dünya güzelleşsin diye toprağa attığı her bir tohumda kalbimizin yolları var. Anne olmayı, eş olmayı, sevgili olmayı seçmediğimiz her bir günde başka bir dünyanın mümkünlüğüne daha berrak bakmışız. Yetmediği yerde işçi, olmadığı yerde patron, sevmediğimiz yerde terk eden olmuşuz. Terk ederken öldürülmüş sonra binlerce kez doğmuşuz. Bir sandıkta beton, sokak ortasında kaldırıma akan siyah kan, anne diye seslenilen feryat, dilde beddua, serde aşk, gökte yıldız, tarlada pamuk işçisi, sevgiliye yar olmuş sonra yine öldürülmüşüz. Ve yeniden dirilmiş, yeniden doğmuş yine vazgeçmemişiz.
“Kadın cinayetlerini durduracağız” dediğimiz mutfaklar, banyolar, iş yerleri, kulisler, sahneler, çocuk seslerinin yükseldiği salonlar, yalnız yaşamayı seçtiğimiz mum ışıklı, floresanlı evlerde sesimiz çınlarken içimize akan acı, yüzyıllar ötesine bıraktı kendini. Vazgeçmenin esamesi okunmazken gözümüzün önünde “Kadın kadının yurdudur” dediğimiz sokaklarda kadınlar tarafından vurulduk. Sonra döndük arkamızı ve anlamaya çalıştık!
Kendimiz olmaktan vazgeçmedik, vazgeçenlere karşı durduk, durmak istedik. Şimdi nerede bir haksızlık olsa, maşalı saçlarımız, ojeli parmaklarımız, kırmızı rujumuzla oraya yürüyoruz.
Anadolu’da köylü, şehirde hanım, kendi içimizde hep aynı olduk !
Uzadıkça akacak bu yazıyı hayata bırakıp yarın yapmam gereken işlerin büyük, sevimli, sıcakkanlı bakışıyla kapatıyorum sayfayı.
Ve inanmayana bir kez daha haykırıyorum; KADIN KADININ YURDUDUR.
8 MART EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜNE saygı sevgi ve minnetle!
- Polisiye Sesler: Alper Canıgüz - 20 Mart 2024
- Polisiye Sesler: Halis Dokgöz - 13 Mart 2024
- Polisiye Sesler: Timur Soykan - 6 Mart 2024