Yazar: 09:45 Kitap İncelemesi

1970’ler Türkiye’sine Bir Bakış: “Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek”

Giriş

Ayfer Tunç, çağdaş Türk edebiyatının önde gelen yazarlarından olmasıyla dikkat çekiyor. Son olarak 2020 yılında Can Yayınları etiketiyle Osman isimli romanı çıkmış olan yazarımız bu romanıyla 2021 Vedat Türkali Roman Ödülü’nün de sahibi oldu.[i] Bu kitabının yanında birçok roman, öykü de kaleme alan yazar aynı zamanda senaryo yazarlığı da yapmakta ve çevrimiçi ve yüz yüze yazarlık atölyeleri de düzenlemektedir.

Biz bugün yazarın kurgusal metinlerinden birini değil Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek isimli anı/anlatı türündeki kitabını incelemeye çalışacağız. Kitap “70’li Yıllarda Hayatımız” alt başlığıyla okurlarla buluşmuş. 2001 yılında Yapıkredi Yayınları etiketiyle çıkan ve ilk dört ayda 23. baskıya ulaşan bu eseri şimdilerde ise Can Yayınlarından okuyabilirsiniz. Kitap aynı zamanda 2003 Balkanika Ödülü’nün de sahibi.[ii] Kurgusal bir metin olmasa da hikâye etme üslubuna yakın bir üslupla kaleme alınan eser oldukça keyifli bir okuma serüveni vaat ediyor. Ayfer Tunç bu kitabı oluştururken kendi çocukluğunu ve gençliğini de kapsayan bu dönemle ilgili aldığı notları bir ayakkabı kutusunda biriktirmiş.[iii] Günler geçtikçe notlar ve kutular birikmeye başlamış. Ayfer Hanım sonraları notlarını/anılarını belirli başlıklar halinde toplamış olacak ki kitabın tasnifinde de bu gruplandırma dikkati çekiyor.

Kitap 1970’li yıllar Türkiye’si ile ilgili mahalle kültüründen eğitim sistemine, televizyonun hayatımıza girmesinden tekstil endüstrisine, Eurovision’dan yazlık sinemalara, köyden şehre göçten modern aile yapısına kadar birçok alanda bize bir bakış sunuyor. Ayfer Tunç’un kitapta izlediği yolu biz de sadeleştirilmiş bir şekliyle yazımızda kullanmaya gayret edeceğiz. Kitapta bahsi geçen olay ve olguları Toplumsal Hayat ve Kültürel Değişimler, Ekonomik Değişimler, Sanatsal Faaliyetler olarak gruplandırarak sizlere sunmaya çalışacağız.

Toplumsal Hayat ve Kültürel Değişimler

Ayfer Tunç, kurgusal metinlerinde de göze çarpan keskin gözlem yeteneğini bu kitapta da okurlarına hissettirmiş. 1970’li yılların toplumsal hayatına dair bizimle paylaştığı gözlemleri onun hayatı/insanı ne denli dikkatli bir şekilde izleyip analiz ettiğinin de bir göstergesi.

Hayatın daha yavaş aktığı, insanların kapalı mekânlarda değil de mahallelerde toplumsallaştığı yıllar olan 1970’lerde, aile yaşantısı ve komşuluk gündelik hayatın merkezini oluşturuyordu. Çat kapı gelen misafirler hayatın doğal akışının bir parçasıydı hele ki başka yerden gelen ve yatıya kalan misafirler evde büyük bir heyecan yaratırdı. Yazar bu konuyu, “70’lerin çocukları, televizyonun henüz hayata girmediği ve uzun gecelerin çok sıkıcı geçtiği yıllarda, eve yatıya gelen misafirler gitmesin isterlerdi,”[iv] cümleleriyle bize aktarıyor. Çocuklar okulda değilse neredeyse tüm günü sokakta geçirir, sokaklar şimdiye oranla çok daha güvenli görüldüğünden bu durum hiç de garip karşılanmazdı. Çocuklar ancak camdan seslenen annelerinin bin bir ısrarı sonunda akşam ezanı sırası evlere giderlerdi. O yıllarda çalışma hayatı daha çok erkeklerin tekelinde olduğu için ev işleri ve çocuk bakımı çoğunlukla annenin üstüne kalırdı ve bu durum da kadınları oldukça bunaltır, hiçbir işe yetişemeyen kadınlar kendilerini tamamen unuturlardı. Ayfer Tunç kitapta kadınlardan bahsettiği noktalarda, toplum tarafından kadına atfedilen görevler/üzerine oturup oturmadığına bakılmaksızın biçilen rollerden de eleştirel bir dille söz ediyor.

Zaman geçtikçe hem mahalli yapıda hem de aile yaşantısında çeşitli sebeplerden dolayı değişiklikler gözlenmiştir. Mahallenin kalbi sayılabilecek bakkalların yerini artık zincir marketler almaya başlamış, çocuğu bakkala göndermek adeta ortadan kalkmıştır. Ülkemizdeki kadınların artık çalışma hayatına atılmasıyla birlikte toplumun kadınlık görevleri farklılaşmış; eskiden yoğurt mayalayan, evde tarhana yapan anne figürü çeşitli sebeplerden ötürü değişime uğramıştır.

Kitapta ayrıca 1970’lerde evlilik, bayram, ölüm gibi önemli günlerde ne gibi ritüeller uygulandığından ve bu yapılanların insanlar arasındaki bağı ne denli güçlendirdiğinden de bahsediliyor.

Ekonomik Değişimler

Kitap, ülke insanının hayatında yaşanan çeşitli değişiklikleri ele almaya çalışmış ve bu değişikliklerin başında da ekonomik değişiklikler geliyor denilebilir. 1970’lerde ebeveyn olan insanların çoğu Cumhuriyet öğretileriyle yetişmiş, tutumluluğu hayatlarının ana düsturu olarak belirlemiş insanlardır. Bu yüzden de o yıllarda çocuklarına her daim tüketimi değil de tasarrufu, bir eşyayı son haddine kadar değerlendirebilmeyi öğretmeye çalışmışlardır. Fakat fabrikalaşmayla birlikte seri üretimin artması ve ülkenin kapılarını her alanda dünyaya açması toplumun dengelerini değiştirmiş, üretimin yerini tüketim almaya başlamıştır.

1970’lerde evlerde annelerin yaptığı turşular, salça ve tarhanaların varlığından bahseden yazar, zamanla hazır ürünlerin bunların yerini almaya başladığını da vurgular. Zamanın da hızlı akmaya başlamasıyla birlikte insanların bir ürün/iş üzerinde emek sarf etme çabası azalmış, hazır ürünler el yapımı olanların yerini almaya başlamıştır.

Yazar, eskiden mutfakların vazgeçilmezi olarak görülen tel dolaplardan bahseder. Fakat daha sonraları tel dolapların yerini buzdolabı almıştır. Buzdolabının evlere girişi bir devrim niteliğindedir. Babalar televizyonu bir masraf kapısı olarak görseler de buzdolabını yemeklerin bozulmasını önlediği için bir tasarruf aracı olarak algılarlar. Ayrıca yazar enflasyon kavramının Türkiye’ye girişiyle ekonomik sıkıntıların da arttığını ve dar gelirli ailelerin çok dar gelirli hale geldiğini belirtir.

Sanatsal Faaliyetler

Eserin en fazla materyal sunduğu alanlardan biri de sanatsal faaliyetler denilebilir. Kitabın sosyoloji ve sivil tarih araştırmalarına kaynaklık edebilecek bir yapısı olduğu da göz önüne alınırsa bu alandaki bilgiler daha da önem arz ediyor kanımca.

Ayfer Tunç’un üstünde durduğu, 1970’li yılların sanat yaşamının merkezi kabul edilen iki teknolojik alet var: radyo ve televizyon. Hem sanatsal hem de siyasi bağlamda ülke insanının ülkemizden/dünyadan haberdar olması ve sosyalleşmesi radyo aracılığıyla olmuş. Fakat toplumsal yapıyı asıl etkileyen, televizyonların evlere girişi denilebilir. Aile ve mahalle yaşantısında köklü değişikler yaşanmış, kendi küçük dünyalarından bambaşka dünyalar olduğunu öğrenen insanımızın hayattan beklentileri de gün geçtikçe farklılaşmıştır. Kadınlar Charlie’nin Melekleri dizisindeki karakterler gibi saçlarını kestirmişler, tüm erkekleri de Dallas’taki J.R. (nam-ı diğer Ceyar) gibi görmeye başlamışlardır. Televizyonun hayatımıza girmesi insanların eğlence anlayışını da değiştirmiş; daha önceleri haftada bir mutlaka sinemaya gidip sarı gazoz içen ama bundan da önemlisi sosyalleşen aileler, artık evlere hapsolmuş tüm akşam -tek kanallı da olsa- televizyon izler olmuşlar. Ayfer Tunç kitapta bu konudan, “Televizyon öyle bir eğlenceydi ki, sinemalar seyircisizlikten kapandı, tiyatrolar iflas etti,” diye bahsediyor. [v]

Müzik sektörünün yaşadığı değişimlere de kitapta sıkça değinilmiş. Önceleri bu sektöre yön veren plakların yerini zamanla kasetlerin alması ve kaset doldurtmak diye bir işin varlığı kitapta çok hoş anekdotlar eşliğinde ele alınmış. Ayrıca Türkiye’de arabesk kültürünün doğuşu ve uzun zaman kendine TRT’de yer bulamayışı, arabesk sanatçılarının devlet katında adeta yok sayılması bugünün Türkiye’sinden bakınca insanı şaşırtan bir durum olarak algılanabilir. Yazar, “TRT için Orhan Gencebay diye bir müzisyen yaşamıyordu,”[vi] sözüyle devletin arabeske bakışını kısaca özetliyor.

Kitapta çok merkezde olmasa da çeşitli konulardan bahsedilirken ülkenin o günkü siyasi atmosferine de değinmiş Ayfer Tunç. 1980 darbesine kadar yaşanan olayların toplumsal, kültürel yansımalarından da bahsetmiş.“12 Eylül 1980’e kadar sürecek olan, siyasetin hayatın her alanına nüfuz etme eğilimi, 70’lerde sıradan insanların bile yaşama biçimlerini değiştirmiş, giyim kuşamdan, arkadaşlık anlayışına, spordan müziğe kadar birçok alanı etkilemişti,”[vii] sözleriyle siyasi gelişmelerin sadece müzik değil her alanda birtakım değişikliklere yol açtığını belirtmiş.

Sonuç

Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek, gerek içeriği gerekse yazarın yaşananları anlatış biçimi açısından özel bir kitap. Kitapta dönem ile ilgili bilgiler verilirken bir çocuğun doğumundan başlayıp onu yetişkinliğe götüren yaşam çizgisine benzer bir kronoloji izlenmiş. Aslında Ayfer Tunç, bir sivil ansiklopedi inşa etmiş anlattıklarıyla. Kitap çocukluğunu veya gençliğini 70’lerde geçiren insanlar için bir hatıra niteliği de taşıyor fakat Türkiye’nin sosyolojik yapısı ve sivil tarihinde geçirdiği değişimleri incelemek isteyenler için de bir başvuru kaynağı özelliği gösteriyor. Kitabı okurken bir zaman makinesinde hissediyorsunuz kendinizi, Ayfer Hanım ele aldığı konularla ilgili ilginç görselleri, dönemin reklam afişlerini veya duruma uygun fotoğrafları da eklemiş kitabına. Bu da o dönemi yaşamış okurları o yıllara götürürken benim gibi yaşı daha küçük okurları da yer yer şaşırtıyor. Kitabı okurken bir yandan toplumun/ ülkenin kısa sürede ne kadar fazla değişiklik geçirdiğini düşünüyorsunuz bir yandan da bazı durumların hiç değişmediğini yer yer içiniz burkularak okuyorsunuz.

Kitap sadece nostalji tutkunlarının hoşlanacağı bir kitap olmaktan ziyade, Türkiye’nin son elli yılda yaşadığı siyasi, kültürel, sanatsal vs. kırılmaları anlayıp bugünün toplumunu ve dahası ailelerimizi, kendimizi daha iyi analiz edebilmek için de oldukça değerli bir çalışma olmuş. Her kütüphanede bulunması gereken bir eser olduğunu da sözlerimize ekleyip keyifli okumalar dileriz.


[i] www.t24.com.tr

[ii] www.wikipedia.org.tr

[iii] www.spotify.com

[iv] Ayfer Tunç, Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek, İstanbul: Can Yayınları, 2021, syf 385

[v] Ayfer Tunç, age, syf 104

[vi] Ayfer tunç, age, syf 133

[vii] Ayfer tunç, age, syf 176

Visited 14 times, 1 visit(s) today
Close