Yazar: 19:00 İnceleme, Kitap İncelemesi

Yüze Kadar Say – Ayça Erkol

İlk öyküsü yayımlanalı 14, ilk öykü kitabı yayımlanalı ise 7 yıl olmuş olan günümüzün başarılı öykücülerinden Ayça Erkol, en son 2020’de Bir Kış Gecesi Misafiri’ni okuyucularıyla buluşturmuştu. Şimdi ise 2 yıl aradan sonra Everest Yayınları etiketi ve Elif Yeşilkaya editörlüğüyle okuyucularla bir araya getirdiği dördüncü öykü kitabı Yüze Kadar Say’da yaşanıp bir de üzerine gazetelere haber olmuş çeşitli trajik ve ilginç olaylardan ilham alıyor.

Kitaba adını veren “Yüze Kadar Say” uzun bir öykü; bu özelliğiyle Erkol’un bir önceki kitabına ismini veren ve kitabın en uzun öyküsü olan “Bir Kış Gecesi Misafiri”ni de hatırlatıyor. “Yüze Kadar Say” aslında bir Novella olarak da ele alınabilecekken kitabın genel fikri açısından ayrı bir şekilde yayımlanmaması tabii ki bu durumu haklı kılıyor. Bütün karakterlerin -ki buna kedi de dahil- arka planı ve iç düşünceleri farklı bir bilinç akışı şeklinde veriliyor. Öğretmen Neriman’ın her gece gördüğü rüyanın aslında annesinin rüyası olması ve ona o rüya aracılığıyla seslenmesiyle başlayan öykü;

“Rüyalarla ilişkisi kopuk, çok da güçlü olmayan hafızasının insafında ve sıkıntılıydı. Ta ki kızlarının dertle dağlanan yüreklerinden, sıkıntıyla verilen nefeslerinden, dudaklarından dökülen dualardan bir tutam ona ulaşana, bol tereyağlı helva kokusu kadar olmasa da Hanife Hanım’ı rüyalar aracılığıyla yaşayanlar âlemine karışmaya, boncuk gözlü, altın saçlı yavrularına kol kanat germeye mecbur bırakana kadar.”[1]

kız kardeşi ve eniştesinin ona bir borç meselesiyle sığınmasının getirdiği çaresizlik ortamı, rüyada dediği gibi evindeki hazineyi bulmak için kazmaya başlamasıyla şekillenen günler, geçen zamanla birlikte beklenmedik bir şekilde gizli kalan bazı duyguların ortaya çıkması ve kıskançlık doğrultusunda ilerleyen bir sona doğru gidiyor. Ustalıklı bir kurgu ve film örgüsüyle bağlanmış olan öyküde öte yandan klasikleşmiş olaylardan alınan referanslar da dikkat çekiyor.

İkinci öykü “(Nedensiz) Bir İntihar Girişimi”nde intihar etmeye kalkışan bir genç, Erkol tarafından, iş için mülakata gittiği sırada aklına intihar düşüncesi gelen ve hayatında fazlasıyla -intiharı kendince haklı bulacak kadar- düş kırıklığı yaşamış bir genç haline getiriliyor. Öykü, kısa ancak derinlikli bir arka plan anlatımına sahip.

Üçüncü öykü “Ve Bu Böyle Olsun” oluyor. Dava sonucundan hareketle yazılan bu öykü, kadının köy hayatı içerisindeki eşiyle olan mutsuzluğunu kadın merkezli bir şekilde anlatıyor. Kadın yıllar sonra eski aşkını görerek mutsuzluğunun farkına varıyor. Bu öykü de kitabın dikkat çeken çarpıcı öykülerinden biri.

Dördüncü öykü olan “Barış”, birbirine benzeyen haberlerin ilhamıyla yazılmış. Sakinliğini ve iyi niyetini hayat boyu korumasından dolayı insanları çileden çıkarıp kaosa sebep olan bir gencin zaman içinde içine yerleşen öfkesini ve hoşlanmadığı öfkesinin kurbanı oluşunu anlatırken; sonuncu öykü “Tezcan” ise üşengeçliğiyle haber olan bir adamın hayatını nasıl da üşengeçlikle geçirerek yaşlı bir edebiyat öğretmeni halini aldığını anlatıyor. Son olarak kitap, Erkol’un kitabın yazılma sürecine değindiği “Nereden Çıktı Bu Öyküler”le tamamlanıyor.

Belki çoğumuzun okuyup geçtiği, bir dakika bile üzerinde durmadığı ya da ibret olsun diye aklında tuttuğu haberleri zamanla kendi merakı doğrultusunda biriktirmiş olan Erkol, incelikli kurgularla birlikte o küçük haber metinlerinin açmazlarını güzel bir şekilde kullanarak okuyucuya tam kıvamında bir okuma zevki veriyor.

Editör: Buse Karabulut

Kaynakça

Erkol, A. (2023). Yüze kadar say. İstanbul: Everest Yayınları.


[1] Erkol, a.g.e., s. 31.

Emre Siyahoğlu
Latest posts by Emre Siyahoğlu (see all)
Visited 26 times, 1 visit(s) today
Close