Sana başladım bugün avuçlarımı kanatarak
Hınçlı bir kelimeydin boğuyordun harflerini
Olsun dedim toprak çirkin hikâyeleri de çürütür
Ayrıcalıklı olmak için girdiğim sıradan
Kimsenin hatırlamadığı bir günde çıktım
Düz de yürüsem ters de dünya peşimden koşuyordu
Ucuz bir törenle ayaklarımı küçülttüm
Büyük adımlar atmak bana yaramıyordu.

Sana başladım bugün dilimin bütün bağlarını çözerek
Uyumsuz bir geceydin açıyordun hayatın üstünü
Bense elleri koynunda merdiven boşluklarının
Annem olduğunu kimseye söylemeden ve sezdirmeden
Örtüp durdum sırtımın kambur donmuşluğunu
Ölüm döşeği olmayanlara gözlerimi vaat ettim
Ben inkâr ettikçe içimin kuş seslerini
Çocukların daha çok kalası geldi dizlerimde
Dizlerim ki yirmi yıl evvelime methiyeler dizen ağaç izleri.

Sana başladım bugün kendime tuzaklar kurarak
Bozuk bir hayaldin, tanımıyordun mutluluğu
Aynam buğulanıyordu sen içinden konuşunca
Parmağımda yanlış yollardan kalma bir yaşanmışlıkla
Anla işte, çok uzaklara gidemedim.
Gel seni kendime vereyim dedim, yerin belli olsun
Hep kırmızı ışık ihlâli yapan kayboluşları
İtina ile giydiğin elbiseden bir gün kovulma olasılığını
Görmezden gel ve arkama saklan
Kemiklerim genişler varsa bir ihtimal
Gölgen tutup pencerelerimi kapatır bir bir
Ve ben her gece taşla ezdiğim hafızamı
Belki bir sabah güneşle yeniden severim.

Visited 7 times, 1 visit(s) today
Close