Yazar: 22:06 Kitap İncelemesi, Makale, Roman • 2 Comments

Yaşar Kemal’in Ağrı Dağı Efsanesi Romanına Realist Bir Yaklaşım

Öz: Çoğu edebi eser kurgu ve gerçek arasında bir yerde kalır. Yaşar Kemal tüm anlatılarında okuyucuyu gerçek ve hayal arasında bir yerde bırakır. Yazdıkları ne tam manası ile gerçektir ne de düş. Yazdıklarında elbette güçlü bir sözlü kültürün etkisi kaçınılmazdır. Büyüklerinden dinlediği destanlar, eşkıyalık hikâyeleri, türküler onun sanatının şekillenmesinde büyük rol oynamıştır. Âşık Rahmi’nin daha onu küçücük bir çocukken âşık tutmak istemesi, onun halktan alıp beslendiği bu sözlü geleneği eserlerde işleme eğiliminin ve yeteneğinin kanıtıdır. 

Bu makalede Yaşar Kemal’in duyup dinlediklerini okudukları ve hayal gücü ile süslediği ilk defa 1970’de yayımlanan Ağrı Dağı Efsanesi romanı realist- gerçekçi bir bakış açısı ile ele alınacaktır.  

Giriş: 

Ağrı Dağı Efsanesi: Destansı bir roman özelliği bulunan bu eser 1970 yılında kaleme alınmış olup 119 sayfadan oluşur. Kitap; içerisinde çizimi Abidin Dino’ya ait olayların gidişatına göre 29 görselle desteklenir. Ağrı dağında kaval çalan çobanlarla başlayan hikâye, Ahmet’in evinin önüne gelen Mahmud Han’ın atının sebep olduğu olaylar silsilesi olarak devam eder. At üç defa evin kapısından götürülür, üç defa da tekrar aynı yere gelir. Atın Hak’tan geldiği ve gerekirse baş verilir at verilmez düsturu ile Türkler arasında atın kutsallığı okuyucuya at motifi ile aktarılır. Atın teslim edilmemesi üzerine Osmanlı’dan olan zalim Mahmud Han; Ahmet, Sofi ve Musa Bey’i zindana attırır. Romanda diğer önemli bir motifte; Ağrı Dağı’nda ve zindanda çalınan kavaldır. Sofi zindanda kaval çalar. Mahmud Han’ın diğer çocuklarına benzemeyen bir kızı vardır Gülbahar o halkın arasına karışmayı ve onlarla beraber olmayı onlar gibi giyinmeyi sever. Zindana gelip -gidip Sofi ile görüşürken bir gün Ahmet’e âşık olur. Aşkı karşılıklıdır. Zindancı Memo’nun yardımı sayesinde görüşüp hasret giderirler. Zindancı Memo’da Gülbahar’a âşıktır, fakat söyleyemez bir gün Gülbaharın saç telleri avucunda kendini kayalıklardan atar. Zindandan Ahmet’le diğerlerinin kaçmasına yardım eden ve yaptıklarını çekinmeden Mahmud Han’a söyleyen tek kişi O dur. Bu arada halk bu aşkı duymuş ve aşk dillere destan olmuştur. Ahmet ve Gülbahar Hoşap Kalesi beyine sığınırlar. Romanın sonunda oradan da ayrılırlar. Fakat Ahmet’le Gülbahar arasında soğuk rüzgârlar esmektedir. Aralarında kılıçla yatma sebebini soran Gülbahar’a Ahmet; Zindancı Memo’ya ne verip özgürlüklerini aldığını sorar. Ahmet’in Gülbahar’dan soğuyup vazgeçmesi ve bir gün Küp gölü etrafına ikisinin de yitmesi ile yazar ilk sayfadaki betimleme olan kuşun Küp gölündeki suya bir kanadını daldırması ile roman bitirir.  

Romandaki Gerçek Yaşam İzleri: Roman; Ağrı dağında bulunan Küp gölü etrafından çevrelenip kaval çalan çobanların tasviri ile başlar. Yaşar Kemal bu romanın da gerçek ve kurguyu harmanlamış olup halk hikâyesi tadında bir aşk hikâyesi anlatır. Olaylar Ağrı dağı ve Beyazıt sarayı etrafında gelişir. Yazar olayları anlatırken Ağrı dağını her ne kadar mitik bir unsur gibi anlatsa da bu dağ ve dağda bulunan Küp gölü gerçektir.  

“Ağrı dağının yamacında, dört bin iki yüz metrede bir göl vardır, adına küp gölü derler. Göl bir harman yeri büyüklüğündedir. Çok derinlerdedir. Göl değil bir kuyu”(Kemal, 2019:9 ) Romanda 4200 metrede anlatılan küp gölü gerçekte 3600 metre yükseklikte bulunur.  

Büyük   ve   Küçük     Ağrı  dağları;   Türkiye,  İran  ve  Nahcivan   devlet  sınırlarını birleştiği  bir  noktada yer alır Küçük Ağrı doğuda,  Büyük   Ağrı   Dağı   batıdadır.   Her   ikisine   birden  Ağrılar denir. Doğubayazıt ovasının  kuzeyinde,  ilçe   merkezine   15 km.  uzaklıktadır.   Ana  kütleyi Büyük     Ağrı  oluşturmaktadır…….Ağrı  dağının   kuzey  batısındaki   Iğdır  ovasından  yüksekliği   4.500  m.. güneyindeki  Doğubayazıt  düzlüğünden nisbi yüksekliği 3.400 m.’ dir. 1 Yaz- kış karla örtülü olan tepesi ve tepe etrafında yaz aylarında bile yağmur ve kar yağmaktadır. Bu da romandaki çobanların neden dağa çıktıklarını haklı bir sebebe bağlar. Dağdaki sular ve otlar yaylaya çıkan göçebeler, evcil ve yabani hayvanlar için oldukça önemlidir.  Dağ; Iğdır, Nahcivan, Van, Erzurum, Kars, Ermenistan ve İran gibi pek çok yerden görülebilir. Ayrıca romanda Beyazıt sarayının gördüğü bir yerde kervanların geçişi: 

 “Az ilerden büyük kervan yolu geçerdi. Arabistan’dan, Trabzon’dan, bütün Anadolu’dan gelen yollar burada birleşir, İran’a, Turan’a, Hindistan’a, Çin’e, Maçin’e buradan giderdi.” (Kemal,2019: 57) diye bahsedilir. Bu tasvir kaynağını gerçek yaşamdan alır. Ağrı dağı olmak üzere ipek yolu güzergahında kurulu tarihi Kervansaray, Karakale,  Tuz mağaraları, Ahura vadisi, Melekli Kültepe üzerinde bulunan yontma taş devri dönemi ve Urartulardan kalma kalıntılar…. Bulakbaşı ve Aras Cıyrıklı su vadisi, açık hava müzeleri, bugüne kadar yapılan çeşitli arkeolojik ve prehistorik (tarih öncesi) araştırmalar, bölgedeki yerleşmelerin insanlık tarihi kadar eski olduğunu, bölgenin birçok medeniyete ve uygarlığa beşiklik ettiğini ortaya koymaktadır.2  

Beyazıt sarayı Beyazıt sancağında bulunur. 16. yüzyılın sonlarında burası Van ve Revan’a, 17. yy yarısından Cumhuriyet’e kadar Erzurum’a bağlanır. Bölge Osmanlı-İran-Rusya devletleri için stratejik bir öneme sahiptir. 19.yy giderek zayıflayan Osmanlı Devleti bu uç bölgede istikrarını sağlayamaz. Romanda Osmanlı’dan ve Mahmud Han’dan iyi sıfatlarla bahsedilmez. Mahmud Han zulümkardır çünkü o Osmanlı’dır. Yusuf; Gülbahar ve Ahmet’in gönül ilişkisini duyunca babasından korkar ve ondan şöyle bahseder: “Babamdan herkes korkar. İran Şahı, Osmanlı Padişahı, herkes herkes korkar.”(Kemal,2019: 75) Bu cümle Osmanlı Devleti’nin bölgede nüfuz sağlayamadığının bir göstergesidir. Bölgede yaşayan Zilan ve Haydaran gibi aşiretler 3Osmanlının içinde bulunduğu durumdan istifade edip kendilerine göre siyasi politikalar belirlerler. Romanda birçok Kürt aşiretinden bahsedilir. Bunlar kurgu değil gerçek aşiretlerdir.  Hayderan aşireti4,Milan aşireti5,Zilan Beyi6. 

Romanda; “… dağın güney ucundaki düzlükte, bir kayanın üstüne kurulmuştu. Altı derin bir uçurumdu ve uçurumun dibinden ova başlıyordu.(Kemal,2019: 51) diye bahsedilen saray İshak Paşa sarayıdır. İshak Paşa sarayının yapımı; IV. Murat’ın, İran Seferinde (1634) Osmanlı ordusuna cesaret ve kahramanlık göstererek, sağ kolunu kaybeden ‘Çolak’ lakaplı Abdi Paşa ile başlamış, İshak Paşa tarafından tamamlanmıştır. İshak Paşa Sarayı, Doğu Beyazıt ilçesinin 5 Km. doğusunda, bir tepe üzerine kurulmuş, saraydan öte bir külliyedir. İstanbul Topkapı Sarayından sonra ikinci teşkilat saray sistemidir. Ayrıca saray, Osmanlı İmparatorluğu, Lâle Devri’ndeki son büyük anıt yapısı sayılmaktadır. 18. yüzyıl Osmanlı mimarisinin en belirgin ve şaheser örneklerinden olduğu gibi, tarih ve sanat tarihi açısından da önemlidir.  mükemmel koordineye sahip sarayın Ahıskalı ustalarca yapıldığı söylenmekle birlikte, ustasının kim olduğuna dair bir kayda henüz rastlanılmamıştır. Sarayın tamamlanmasında Beyazıt bölgesinin, önceki dönemlere oranla az savaş görmesi ve doğu batı arasındaki kervan ticaretinin yoğunlaşmasına bağlı olarak gelişen bölge ekonomisindeki refah etkili olmuştur.7 Sarayda birçok bölüm bulunmakla birlikte romanda bu bölümlerden zindan kullanılır. Ahmet, Musa Bey ve Sofi, Mahmud Han’ın atı yüzünden zindana atılır. Sarayın yapıcı başısı bir Süryani’dir ve sarayı yaptıktan sonra bir mektup bırakır. Mektupta: ‘ Kim ki’ diyordu, ‘bu delikleri kapatır, o kişi bu sarayı temelinden yıkar. Bu sarayı ben o deliklerin ışığı üstüne kurdum”(Kemal,2019:34) “…. Kurulduğu günden bu yana bu ışık ocaklarına kimse dokunamadı. Beyazıt Sarayı zindanı işte bundan dolayıdır ki dillere destan oldu” (Kemal,2019: 36) Romanda bu şekilde kurgulanan zindandan gerçek yaşamında Yaşar Kemal mutlaka haberdar olmalıdır. Çünkü İshak Paşa Sarayının zindanlarında ışık oyunları ile karşılaşılır. Suçu hafif olanlar daha aydınlık zindanlarda, ağır olanlar ise daha karanlık alanlarda tutulmuşlardır. 

Romanın başkarakterlerinden biri de Mahmud Han’dır. Hikâyede anlatılan Mahmud Han’ın gerçek hayattaki karşılığı farklı zamanlarda yaşamış,3 farklı kişidir, üçünün de ortak noktası Osmanlı devleti zamanında yaşamış olmalarıdır. 

1. Mahmud Paşa: Bölge de idare sahibi olan Abdi Paşa ile aralarında kan bağı bulunan ve ondan sonra yerine gelen Abdülfettah Efendi’nin oğlu Mahmud Paşa’dır. Babasının 1711 de vefatından sonra 1767’ye kadar Sancak Beyliği görevine devam etmiştir Romandaki sarayın inşası işte Abdi paşa ile başlamış ve Mahmud Paşa’nın babası tarafından devam ettirilmiş II. İshak tarafından 1784 yılında tamamlatılmıştır. Erzurumda Aşağı Habip Efendi Mahallesi’ndeki Mahmut Paşa türbesinde bulunan iki mezardan birisi Mahmut Paşa’ya diğeri babası Abdülfettah Efendi’ye aittir. Mezar taşlarında her iki şahsında Bayazıt Sancak Beyi oldukları belirtildikten sonra Abdülfettah Efendi’nin Miladi 1711 yılında, Mahmut Paşa’nın ise 1764 yılında öldükleri yazılıdır.8 Buradan Abdülfettah Efendi ve Mahmud Paşa’nın Bayazıt sancak beyliğini halef-selef olarak devam ettirildiği görülür. Romanda da Mahmud Han’ın akrabalarının çevre bölgelerde bulunduğu ve babasının sarayı yaptırdığından bahsedilir.  

2. Mahmud Paşa: İshak Paşa’nın oğlu olan Mahmud Paşa’dır.1799’ da babasının ölümünden sonra 7 yıl görev yapıp 1806 yılında vefat etmiştir. İshak Paşa’nın vefatından sonra Bayezid Sancağı oğlu Mahmut Paşa’ya İshak Paşa’nın muhallefatı bedeli olarak 500kise akçe yani 250 bin kuruş ödeme taahhüdü karşılığında tevcih olundu.9 Eskiden Osmanlı Devleti uç bölgelerde gücünü elde tutmak amacıyla yurtluk-ocaklık sistemini uygulamıştır. . Adana, Çıldır, Trabzon, Şam, Rakka, Tunus, Bosna, Şehrizor ve daha çok İran sınırına yakın bölgelerde Ekrad Sancağı (Yurtluk-Ocaklık) ve hükümet diye adlandırılan bir tür babadan oğula geçen sancak beylikleri oluşturmuşlardır.(Özgül,2018: 415) Romanda da Mahmud Han’a paşalık babasından kalmıştır. Bölge üzerinde güce sahip olan Mahmud Han atı kaybolduğunda ve Gülbahar’la Ahmet kaçtığında çevredeki beylere haber salar ve onlardan yardım ister. Gerçekten de Uç beyleri bölge halkı üzerinde büyük güce sahiptir göçebe aşiretlerin askeri güçlerinden faydalanır. Mahmud Paşa’nın varisleri oğlu ve kardeşi İbrahim’dir. Mahmut Paşa’nın muhallefatı kabzı için daha önce Defterdar Mektupçusu olan Divan-ı Hümayun Haceganlarından Yusuf Efendi tayin olundu.10Romanda Mahmud Han’ın varisi gerçekteki varisi ile aynı ismi olan Yusuf’tur.  

Romanda Mahmud Han zorbacı, merhametsiz ve kötü bir karakter olarak karşımıza çıkar. Kızı Gülbahar’ı bile öldürmeyi düşünür fakat halk ayaklanınca isteklerini gerçekleştiremez. 1804 yılında Bayezid mutasarrıfı Mahmud Paşa Haydaranlı ve diğer aşiretlerden yüklü miktarda mal ve hayvan gasp etmiştir.  1814 yılında 60- 70 haneyle kışlak olarak Bayezid’de kalan Zilanlı aşireti üzerine Bayezid mutasarrıfı İbrahim Paşa asker göndermiş, 6000 koyun ve 5000 kadar büyükbaş hayvanlarını ve eşyalarını gasp etmiştir. Ayrıca 100’den fazla Celali aşireti mensubunu da hapsetmiştir. Bu durum merkeze (İstanbul) bildirilmiş ve paşanın hakkından gelinmesi istenmiştir. Paşanın böyle bir yönteme başvurmasının nedeni otoritesine karşı gelebilecek kişileri denetim altına almaktan kaynaklanmış olabilir11 

3. Mahmud Paşa: İstanbul’da bir semt adı olarak kullanılan bu ismin sahibi II. Mehmed döneminde yaşamış ve İshak Paşa’nın yerine gelen 13. Osmanlı sadrazamı olan ilk yeniçeri yetişmesidir.  

Gerçekte hangi Mahmud Paşa olduğunu tam tespit edemezsek de 1. ve 2. Başlıklar altında incelenen kişinin romandaki Mahmud Han olduğu ihtimali yakındır. İkisi de halef selef olarak görev almış kişilerdir. Romanda 3 yerde bu konuya açıklık getiren cümleler yer alır. 

“Akrabaları, aşireti Iğdır Ovasında oturuyorlardı” (Kemal,2019: 25) 

“Paşa çok okumuş bir adamdı. Osmanlıya, Osmanlının ününe şanına çok bağlıydı. Onun dedesi,dedesinin dedesi de bu dağlardan olurdu.” ” (Kemal,2019:23) 

“Babası yaman, kartal gibi bir adamdı. Beyazıda, şu kayalıkların üstüne bu koca sarayı yaptırmış,….  Paşa da babası gibi önce Erzurum’da okumuş, sonra İstanbul’a gitmiş, saraya kapılanmış, orada kendini göstermiş, Padişahın ordusuyla savaşlara katılmış, yiğitliği, gözü pekliğiyle ün salmıştı.” ” (Kemal,2019: 25) 

Ayrıca romanda Ahmedi Hani’nin mezarı çeşitli aktivitelerin ve duaların yapıldığı kutsal bir mekândır. Gülbahar burada dua eder. Gerçekte de var olan Hoşap kalesinden; Van Gölü’nün doğusunda bir ovadan yükselen, büyük kervan yolunun üstünde, yüksek, duvar gibi inen sarp kayalarla kurulmuş iç içe muhkem surla çevrilmiş, güzel bir kaleydi. ” (Kemal,2019: 86) diye bahsedilir. Ağrı dağı ve saray etrafındaki yerler gerçekte de var olan mekânlardır. “Ağrı dağı, ,Van gölü, Karakilise, Iğdır ovası, Başköy, Ahuri yaylası, Esrük dağı, Süphan dağı, Hakkari dağları, Eleşkirt, Şemdinan(Şemdinli) 

Sonuç: Yaşar Kemal bu eseri yazarak aslında kendi yaşamından izleri de gerçekçi bir yaklaşımla okuyucusu ile paylaşmış olur. Bayezid, eskiden Van’a bağlı bir vilayettir. Yaşar Kemal’in ailesi de Van gölüne yakın bugün Ünseli olarak geçen köyden 1. Dünya savaşı sırasında Osmaniye’ye göç etmiş bir ailedir. Roman her ne kadar bir aşk hikâyesini konu alsa da Osmanlı ve halk arasındaki fark gülbahar ve kardeşlerinin giyimi ve Mahmud Han’ın zorbalığı üzerinden okuyucuya aktarılır. Romanda aşk temi dışında Türklerdeki at kültürü, halk hikâyesi ve masal unsurları gibi bir çok unsurlar karşılaşırız. Yazar;  Ağrı dağı- öfkesini ve Ağrı dağı etrafındaki yerlerin sözcüklerle haritası çıkartır. Roman her ne kadar bir kurgu etrafında birleşip oluşturulsa da;  mekânlar ve Mahmud Han karakterini gerçek yaşamdan alınmış ve romanın kurmaca dünyasına realist çizgilerle yerleştirmiş olarak okuyabiliriz. Yazar bu eserinde kurmaca ile gerçeği harmanlayarak okuyucusu ile buluşur. 

Kaynakça 

Kemal Yaşar, Ağrı Dağı Efsanesi, Yky, İstanbul, 2019 

Kaya Hakan,19. Yüzyılın Birinci Yarısında Aşiretler Ve Demografik Yapı: Bayezid Sancağı, İnsan Ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, Cilt / Vol: 6, Sayı/Issue: 5, 2017 Sayfa: 2594-2612 

Özgül İbrahim, Bayezid Mutasarrıfı Mahmut Paşa’nın Merkezle İlişkileri Hakkında Bir Değerlendirme, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı/Issue: 40 – Sayfa / Page: 413-428,Mayıs 2018 

Http://Www.İgdirozelidare.Gov.Tr/Turizim 

Https://Csb.Gov.Tr/Askin-Ruhu-İshak-Pasa-Sarayi-Makale

Http://Www.Dogubayazit.Gov.Tr/İshak-Pasa-Sarayi 

Merve Usta

Visited 177 times, 1 visit(s) today
Close