Yazar: 18:30 Öykü

Siyasi Faruk veya Vatanını En Çok Seven Ümit Besleyenlerdir

0

Siyasi Faruk derlerdi adına. Ümitli, genç bir delikanlıydı.

I

seçimden önce

Banyoda siyasi şarkılar söyleyecek ve rüyasında siyasi mesajlar paylaşacak kadar siyasallaştı, Siyasi Faruk. Uyandıktan sonra veya duşun ardından aynaya bakınca, “Yaşasın haklı mücadelemiz,” diyor. Çok ümitli. Halkın nabzını yakından tutuyor. Herkeste bir değişim isteği görüyor. Bazısını argümanla bazısını sevimliliğiyle kandırdığı halkını çok seviyor ve onlar için yapamayacağı bir şey yok. “Halkımızın mücadelesi,” diyor arkadaşlarına. Birçok hayali var. Kavuşmayı beklediği. Görüyor, duyuyor ya. Liderleri gençlerin hoşuna giden pek çok vaatlerini ardı ardına sıralıyor. Uzay istasyonu. Yurtdışına çıkış. Eğitimler. Vergisiz araba. Telefon. Kendi telefonu beş yıllık. Fotoğraf çekemiyor artık. Ara sıra gülüyor. Bıyığının altından kendi kendine gülüyor. “Çıkar lan telefonunu.” Bazen bu espriyi arkadaşlarının yanında da yapıyor. Ona Siyasi Faruk diyen arkadaşlarının. Ne var. Ülkesini en çok seven en çok ümit besleyendir. Ümit çalıştırır da ondan. Her gün bildirimler, halk toplantıları, ev ziyaretleri. İlçe başkanının sağ kolu gibi. “Siyasi Faruk yakında gençlik kolu başkanı olursun,” diyen arkadaşları da var ama pek kulak asmıyor buna. Koltuk ona göre değil. O sokakta olmayı seviyor. Lideridir, gidilmedik ev, gezilmedik sokak kalmayacak, vatanını seven herkes çok çalışacak diyor. Derslerden sonra hemen teşkilata koşuyor. Arkadaşları, yoldaşları bazen bira arası veriyor. O bira içip zaman kaybetmek yerine çalışıyor. Çünkü lideridir, o dediyse emr u ferman. Yerini bulmalı.

II

iki seçim arası

Umudunu yitirmedi Siyasi Faruk. Sadece sevinç narası atmayı, paylaşımlar yapmayı, güzel sandığı günleri yaşamayı erteledi. O kadar. Ne demişler, her şey vaktiyle güzeldir. Bir arkadaşına, “Halkımız her şeyin farkında. Kazanamayacağımızı düşünenler kazanabileceğimizi gördü,” dedi. Aslında o da farkında zor olduğunun. Daha çok çalışmak, daha çok insanın aklını çelmek gerekiyordu. Gerekiyordu. Ama yoldaşlarında bir ümitsizlik, bir mahvolmuşluk, bir yıkılmışlık görüyordu. Hani bizim mücadelemiz. Hani bizim ümidimiz. Bunu soruyordu esasen. Yok arkadaş, diyordu. Biz pes edersek liderimiz yalnız kalır. Lider. Liderine çok inanıyordu Siyasi Faruk. Var gücüyle ona inanıyordu. İçinde kalan son inanç kırıntılarıyla. Kırıntıları bir araya getirip bir puzzle gibi birleştiriyor, sonra liderine olan inancını inşa ediyordu. Yoldaşlar. Etmeyin. Ümitsizliğe, kırgınlığa, küskünlüğe yer yok. Şu an için. İkinci turda da kazanamazsak. Yok. Buna ihtimal vermiyor. Ya hep beraber, ya hiçbirimiz.

Daha ilk günden teşkilatta. Arkadaşlarını bekliyor. Gelenler pek az. Gelenlerle bir plan hazırlamanın derdinde. Anlatıyor. Yine ümit aşılamaya çalışıyor. Sanırsın o aday. Sanırsın o iktidar olacak. Böyle çalışıyor. Sanki pes edenler onun cılız bedenine can katıyorlar. O derece inat ve hırsla mücadele ediyor. Annesi ve babası çok kızıyor ama zapt edemiyorlar.

III

seçimden sonra

Her şeyden nefret ediyor. Dünyadan, ülkelerden, kırlardan ve kentlerden, insanlardan ve dahi tüm mahlûkattan. En çok da kendisi gibi düşünen, ama bu düzeni değiştirebilecek gücü olmayan insanlardan nefret ediyor Siyasi Faruk. Böyle olmamalıydı. Seçim zamanı sabahın ilk saatlerinden gecenin bir vakitlerine kadar seçim otobüslerinde, römorklarda çalışıp durdu. Polisin bile. Polisin bile korktuğu sokaklarda, apartmanlarda seçim çalışması yaptı. Köylerde, tarlalarda. Geniş caddelerde. Çoğu kez rakipleriyle karşı karşıya gelip yumruğunu olası bir kavgaya hazırladı. Ama yine de bırakmadı seçim broşürlerini, afişleri. Bayrakları. O ki. Şimdi tam karşısında bayrak kolisi. Masanın üstünde lideriyle bir fotoğrafı. İlçeyi ziyaretinde çektirmişti bu fotoğrafı. Heyecanı ellerinden belli. Fotoğraftan bile anlaşılıyor. Nefret ediyor Siyasi Faruk. Liderinden de. Onu oraya koyanlardan da. Ona inanan kendinden de. Siyasi Faruk şimdi ne yapacağını bilmiyor. Onca vaat, gelecek günlerin inandırılmış güzelliği. Elinden alınmış, çalınmış gibi hissediyor. Salt bu mu. Birileri ümidini, heyecanını, inancını, sevgisini, insanlığını tümden çalmış gibi. Yaşamak için utanıyor. Kendisini utandıranların yerine, onların adına.

Siyasi Faruk, “Halkımızın mücadelesi,” diyor. Bir bira açıp yarısına kadar dikiyor kafasına. Bir de sigara yakıyor. “Halkımızın mücadelesi,” diyor yine. Kalan birayı yudumluyor tekte. Siyasi Faruk gülerek, “Halkımızın mücadelesi,” diyor. Bir bira daha açıyor. Nasılsa ümidi yok. İçebilir. Ayıp değil ya. Sigaranın külünü boş şişeye fiskeliyor.

Her şeyden nefret ediyor.

Bu ülkeden kaçmak istemiyor. Ama mücadele de etmeyecek.

Bir birayı, bir bira daha kovalıyor.

Editör: Melike Kara

Mete Karagöl
Visited 8 times, 1 visit(s) today
Close