Yazar: 22:00 İnceleme, Kitap, Kitap İncelemesi, Roman

Biz Tutsak Özgürleriz

“İnsan son sayfasına kadar ne olacağı bilinmeyen bir roman gibidir. Başka türlü olsaydı okunmaya değmezdi…”

Yevgeni Zamyatin’in Biz’i, bu türün miladı kabul edilir. O yüzden beklentisi çok olan, bu kadar ünlü olmasına rağmen ülkemizde az bilinen bir eserdir.

Kitabı okumaya başladığım andan itibaren birçok distopik ve bilimkurgu filmi zihnimde sahne aldı. Bu türü herkes sevmez çünkü konular farklı işlenir ve giyim kuşamdan tutun da, karakterler, konuşma tarzları, verdiği üstü kapalı ya da görünürde olan olan ama biraz düşünmeyi gerektiren mesajlar ve mekanlar çok farklıdır. Her veri gözümün önüne geldiğinde kitabın zevki daha da artmaya başladı haliyle. Ben kitabı ikiye ayırdım. İlki anlatılanın ta kendisi, ikincisi ise kitap bittikten sonra Zamyatin’in son sözü.

Şimdi bir bilimkurgu filmi ya da dizisi hayal edin… Genellikle şöyle başlarlar, dünya yok olur ya da olmaya yakındır, yaşamak için dünyadan başka gezegenlere gidilmesi gerekir. Yeni “X” bir gezegen bulunur, yeni bir koloni kurulur. Artık insanlık burada hayat bulacaktır. Geçmişten aldığımız dersler sayesinde, daha farklı bir uygarlık olacak ve en önemlisi atalarımızın yaptığı o ilkel hataları yapmayacağız, her şey bir kurala tabii olacak, yemek saatinden önce yemeyecek, biz demiyorsak ilişkiye girilmeyecek, ikili ilişkiler kurulmayacak… Böyle başlayan toz pembe hatasızlık, filmin ortasında bocalar, sonlarında ise farklı tat bırakır ağzımızda. Senaryosuna göre sonu da değişir tabii ki.

Benim yakınlık kurduğum film ise Tom Cruise’un Azınlık Raporu filmi. (İzlemeyenler için ufacık spoiler içerebilir.) Bu filmde suçlular, suç işlemeden bilgisayara bağlanmış üç kahin tarafından olasılıklar hesaplanarak belirlenir. Ve bu raporu alan ekip, olaya zamanında müdahale ederek, yaşanacak olan cinayetin ya da suçun önüne geçer. Lakin bu tarz durumlara insan eli değdiği için iş değişir. Ayrıca kahinlerin kararları bir olayın gerçekten olup olamayacağı ihtimalini tam olarak belirleyemez. İnsan her zaman kendisini etkileyen ve seçeneklerini değiştirebilen ruha sahiptir. Ne yapacağı kestirilebilir gözükse de bilinmez bir yapıdır. Bizim eserimizde her şeyi alt üst eden şey tamamen RUH. Ne olursa olsun, ister yapay zeka olsun, ister başka bir şey olsun. İnsani bir dokunuş ya da insandan bir etken var ise, o bir yolunu bulup, insanın duygusal yapısını ortaya çıkarır ve devrime, karşı devrim uygular. Bu filmi izlediyseniz, hikayenin nasıl geliştiğini ve sonuçlandığını biliyorsunuz zaten. İzlemediyseniz ve bu tarz kitap ve filmler seviyorsanız acilen izleyin. 2001 yapımı olmasına karşın, eski bir film havası vermeyecek ileri bir teknoloji ile çekilmiştir. Şimdi konumuza yani kitaba dönelim.

BİZ!! Yapmayız, Onlar yaptırırlar!
BİZ düşünemeyiz, Onlar Düşünürler!
BİZ hissetmeyiz, Zaten ne yapacağımız bellidir!
BİZ fikir yürütemeyiz, kurallar bellidir!
BİZ yazamayız, fikirler yasaktır!

Duygudan yoksun, kişilikten uzak, insani değerden mahrum bir yapıdır BİZ.
Tek Devlet bir integral inşa ediyor. Bu inşa edilen şey, tek çizgi, tek düşünce üzerinedir. D-503 ise bu yapıyı inşa eden Tek Devlet’in matematikçilerinden biridir. D-503’ün yazdıkları sayesinde, Zamyatin BİZ’i, bize ulaştırıyor. Bir kart al, akşam seçtiğin kişi ile birlikte ol; Tek Devlet’in istediği saatte, istediği zamanda, istediği şekilde.Sonuçta Devlet ister sen yaparsın.

“…onlara göre itaat erdemdi, gurur ise kusur,
“BİZ” Tanrı’dan, “BEN” ise şeytandan geliyordu.”


Günümüz dünyasındaki devletler ve toplumlar şu davranış şekillerini kendilerinde toplamışlardır;

İstediğini giyemezsin,
Düşünce özgürlüğü vardır ama düşünceni söyleyemezsin,
Yanlışa yanlış diyemezsin,
Özgür bir yaşam seçemezsin,
Para kazanmak zorundasın, yoksa yaşayamazsın,
Adalet kavramı karşına çıkar ihtiyacın olduğunda bulamazsın,
Kendi tanıdıkları kayırır;
Seni ayırırlar,
Güçlü ile güçsüz ayrımı vardır, güçsüzsen ezilirsin,
Eski şeyler giyersen ayıplanır, yeni şeyler giyersen sevilirsin,
İyi bir işin varsa gözdesindir, iyi bir işin yoksa fakirsindir,
Devletine bağlı olman sana yetmez, devlet sana bağlı değildir, devlet çoğula bağlıdır. Çoğul ses çıkarmazsa TEKİL tek başına ölür gider. Yeni bir çoğul doğar ve tekiller yine ölür gider.
Ne demişler Devlet bir sobadır…!

BİZ’e ait Tek Devlet tüm bunları kaldırır… Seni tek tip bir hayata mahkum eder. Ne yiyeceğine ne giyeceğine karar verir. Dışarıda ne kadar kalacağına, kiminle ilişki kuracağına, ne zaman yatıp ne zaman kalacağına karar verir! Tek Devlet seni sen olmaktan alıp, sen olmayan bir makineye dönüştürür. Özünde ki Ruhu parçalar ve seni düşünemeyen bir varlık adında ki yokluğa dönüştürür.

1920’lerde yazılmış bir kitaba göre oldukça yüksek seviyede ironi ve bilimkurgu içeriyor. Düşünemeyen toplumu himayesine almış bir devleti temsilen anlatılan hikaye günümüzde hala geçerliliğini koruyor. Yapılan birçok filme alt yapı sağladığını söylersem yanlış bir tespit yapmış olmam. Tam olarak nokta atışı bir tespit olur. Bu kitabın ardından bir çok distopik eser çıkmıştır. Hatta yazarları, örnek olarak BİZ’i göstermiştir. Bunların en başından Ursula Le Guin ve George Orwell var. BİZ yüksek seviyede önemli bir eserdir.

Şimdi gelelim konunun işleniş, anlatılış ve hissediliş şekline. Öncelikle şunu söylemeliyim, uzun cümlelerde kaybolacak çok okur var ve sıkılma ihtimalleri yüksek. Çünkü adı üzerinde türü distopya. Hayalinizin ve düşünce yapınızın oldukça geniş olması gerekmektedir. Karakterlerin adları, birçok bilimkurgu filminden aşina olduğumuz şekilde kısaltmalar ve rakamlardan oluşmaktadır.

Yaptığımız her şeyin yasak ve kontrol altında olduğunu, kendi irademiz ile yapamadığımızı hayal edin. Ne hissederdiniz? Okurken bile canınız sıkıldı biliyorum. Bazı arkadaşlar daha iyi diyecek olmasın, insan zincir altında yaşayacak olursa çıldırır, delirir. İnsanın ruhu bilinç ile yaşam bulur. Özgürlük insanlığın en temel ihtiyacı ve ruhunun gıdasıdır.

İncelemenin başında da dediğim gibi kitabı ikiye ayırdım. İlki kitabın konusu yani kendi ana teması, bir de Zamyatin’in son sözü.

Açıkçası kitabı okuduğunuzda beğendiniz ya da beğenmediniz, bir şekilde kitabın sonuna geldiğinizde sizi harikulade bir anlatımla vurucu bir son bekliyor. Ve o on sayfa size ilaç gibi geliyor. Eğer kitabı yarım bırakmaya yani yüzüstü bırakmaya eğiliminiz varsa hemen bu son söz kısmını okuyun. En azından ana fikrin ve yazarın kendi dilimiz ve dünyamızdan, kendi ruhsal bilginliğinden yararlandırdığı bir sahneye kavuşmuş olursunuz. Açıkçası kitabın beni en çok sarsan ve kendisine hayran bırakan kısmı bu. Artık bu düşünce yapıları 1920’lere ait bu kitaptan alınıp, çoktan yenilip içilmiş ve haliyle suyu sıkılmıştır. Bu son söz, Zamyatin’in bize sunduğu sarsıcı bir finaldir.

Hür doğduk, hür yaşayamadığımız dönemlerimiz oluyor, olacaktır. İnsanı kontrol eden Devletler, insanı özgürlük adı altında, tam tersi tutsak yaşatmaktadır. Aslına bakarsanız, özgürlük dediğimiz şey ilk insanların tattığı duygu ve yaşam şeklidir. Özgürlük budur. Bizim özgürlüğümüz ise; okuduğumuz kitaplar, gezdiğimiz sokaklar, giydiğimiz marka giysiler, taktığımız saatler/gözlükler, yaptığımız saçlar, bindiğimiz arabalar, yaşadığımız evler, zamanı öldürdüğümüz AVM’ler… Bizim özgürlüğümüz bu ve benzeri türevlerin çeşitleridir. Benim düşünceme göre ilk insanların özgürlüğü gerçek özgürlüktür. Bu söylediğimi daha iyi anlayabilmek için, Yuval Noah Harari’nin Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens kitabını önerebilirim.

Biz Tutsak özgürleriz, bunu asla unutmayalım.
Bu özgürlük, kitabın ana temasına baktığımızda toz pembe bir güzelliktedir.
Kendi kontrolümüzün dışında yaşayacağımız bir dünya, bizi, biz olmaktan çıkarır.

İnsan, ona dayatılanı bilmeli, anlamalı, düşünmeli, fikir beyan edebilmeli, her şeye evet veya hayır yerine böyle olsa, şöyle olsa diyebilmelidir.
İnsan düşünür; düşünen insan üretir, üreten insan gelişir, gelişen insan neye ihtiyacı olduğunu bilir, bilinçli insan, bilinçli bir toplumu oluşturur. Buna çok ama çok uzağız, hepimiz farkındayız.

Kitabın bize iletmek istediği mesaja istinaden, diyeceğim son sözler şunlardır;

Dayatılan değil, düşünebilen insanlar olun,
Sorgulayın,
İtaat etmeyin,
BİZ olmak istiyorsak, tutsak bir yaşam sürmeyin,

İnanmayın yalanlara, kafanızın içindeki organı kullanın, uyuşturulmuş olabilir, kendinizi zorlayın ve “biz söyleriz, sen yaparsın” esaretinden kurtulun.

“Ancak dostlarım, biraz düşünmek lazım, çok faydalı oluyor.”

Sağlıklı ve düşünebildiğimiz günlere…

Visited 7 times, 1 visit(s) today
Close