Yazar: 19:15 Anlatı, Deneme

Sıfırın Başlangıç Noktası

Hayata kök salabilmek için yeni canlar dünyaya getiriyoruz. Biz o canın sorumluluğu ile uğraşırken, dünya bir bireye daha, “Merhaba,” diyor. Yeni bir nefes, yeni bir soluk ve yepyeni bir hayat serüveni başlıyor. Sıfırdan bir yaşam ile hayata gözlerimizi açıyoruz ve o anda sıfırın başlangıç noktasına adım atıyoruz. Bizi hangi sürprizlerin beklediğini bilmediğimiz bu dünyayla imtihanımız, tam da bu noktada başlıyor aslında. Yaşayarak, sınanarak, yanlışlarımızla dersler aldığımız bu evrende; yapmamız gereken ne varsa bu süreçte yapmaya çalışarak yolculuğumuzu başından sonuna kadar tamamlamış olacağız. Teslim olma duygusu, “Kaderimde bu var, o yüzden bu böyle.” gibi sitem cümleleri elbette ki değil. Değiştirebildiğimiz ve değiştiremediğimiz şeylerin bilincinde olup ona göre hareket etmemiz gereken bir teslimiyet bu. Salt duygularla çabaladıktan sonra sonuç ne olursa olsun kabullenme hali de diyebiliriz. Nasıl ki yaşananlara, yaşanacaklara müdahalede bulunamıyorsak ve geri alamıyorsak, pişman olup telafi edeceğimiz yerler de var bu hayatta. Ne ak yaşıyoruz ne de kara; her şey dört dörtlük de olamaz, ekside de olamaz. Ya ortasını bulursun ya da ikilemli hallerde gidip gelirsin. Lakin hayatın hızına da yetişemezsin. İkircikli olup arafta kalırsan eğer, hayat senin adına tercihini yapar ve savruk bir yaprak misali oradan oraya sürüklenmeni umursamadan akmaya devam eder. Akışta kalırsan, savaşırsın ve yaşamın için mücadeleye devam edersin. Aksi olursa da, zaten ne olduğunu bile anlamadan kendini bambaşka yollarda, bambaşka tercihler yaparken görebilirsin. Ucu bucağı belli olmayan, sapa yollar, hangi yöne evrildiğini bilmediğin o insanlar… Bir de bakmışsın ki, daha düzlüğe bile çıkamadan, hayatın belli belirsiz yörüngesinde kaybolmuşsun. Pusulasız bir gezginin yolunu kaybetmesi gibi bu, yürüyorsun ama gittiğin yerlerin sonu yok. Bingo! Yön yok, yol belirsiz ve pusulan da kayıp. O halde haritanı yeniden oluşturup, keşfini de kendin belirleyeceksin.

Sayı doğrusunda her sayı bir yere tutunup başlangıç durağı olan sıfır noktasına geri dönüyor. İki ileri bir geri de yapsa, uğrak noktası yeniden sıfır oluyor. Ne ilginç değil mi? Komşu sayılara misafir olsa da geldiği yeri unutmuyor sanki. Bizim de doğamızda bu var. Sayılar sıfır noktasına, insanlar ise başlangıçları neresiyse oraya geri dönüyor nihayetinde. Sıfır rakamının mistik bir havası da var. Sıfır, bazı kaynaklarda “hiçlik noktası” kabul edilmiştir. Bu hiçlik noktasından, varlık âlemine bir geçiş olduğu için de başlangıç noktası olarak görülmüştür. Varlıksal olarak da bir hiç desek yanlış olmaz. Çünkü hiçbir şeyin olmadığı yokluk halini çağrıştırır. Buna istinaden “yok edici, başlatıcı, boşluğu ve sonsuzluğu ifade eden” şeklinde tanımlamaları da yapılmıştır. Hatta kaosu simgelediği bile söylenmiştir. Evreni ve boşluğu belirten sözcükler arasında da yerini alır.

Sıfırı, insan karakterini tasvir ederken de kullanıyoruz çoğu zaman. “Sıfır bir insansın, ele alınacak bir tane bile doğru düzgün yanın yok.” cümlesini birine kurduğumuz zaman, o kişiyi noksan olarak eleştiriyoruz ve iyi yanının olmadığını açıkça belirtmiş oluyoruz. Bu durum karmaşa oluşmasına sebep olur; kendimizi tartmadan, boy aynasına bakmadan karşı tarafı direkt yargılamamıza da yol açar. Tartışma ortamı oluşur ve her şey bir anda karmaşık hale gelir. O anda tamiri mümkün olmayan olaylar silsilesine zemin hazırlamışız demektir. Belki bu da sıfırın yok edici anlamına bir örnek verilebilir. Duyguları, insanların gözündeki değerimizi ya da tahammül kelimesini yok etmiş oluyoruz. Yok eden ve yok edilen şeklinde iki unsur belirmiş olur bu durumda. Yok eden insan iken, yok edilen hisler olur burada. Duygular ölürken, başka hislere gebe kalmış oluyoruz. Kalbimizde, hatta tüm hücrelerimizde yeni bir ihtilal başlatmış sayılıyoruz. Böylelikle, yeni tohumlar ekiyoruz benliğimize.

Hiçbir şey baki kalmasa bile sıfırı yan yatırdığımız zaman sonsuzluk işaretinin oluşumuna da engel olamayız. Duygularımıza ket vuramadığımız ve hayal gücümüzün sınırlarını zorladığımız anlarda, sonsuza kadar sürmesini istediğimiz şeyler oluşuyor kafamızda. Gerçeğe döndüğümüzde, bunun imkânsızlığını da aynı anda kavrıyoruz. O nedenle, sonsuzluk hissi hem gerçeğe yakın, hem de gerçeklikten epey uzak bir duygu. Düşlerimizin, belki de en özel konuğu. Ortak duyguların buluşma noktası, hayal dünyasının insandaki en güzel payı. Nasıl örneklendirirsek örneklendirelim; sıfır, maneviyatı yüksek bir rakam. Başlangıçlar, yeni doğuşları beraberinde getirir; yenilikler de başka kapıları açar bazen. Başladığımız noktaya dönüşümüz ise bir döngü misali. Bu döngüyle birlikte; yenelim eksik taraflarımızı, yenilenelim, evren işleyişini sürdürürken.

Editör: Melike Kara

Sude Yenin
Latest posts by Sude Yenin (see all)
Visited 48 times, 1 visit(s) today
Close