Yazar: 12:00 bi' onluk, Film İncelemesi, İnceleme, Sinema

Onur Ünlü Sineması ve 10 Onur Ünlü Filmi

24 Haziran 1973 tarihinde İzmit’te hayata gözlerini açan Onur Ünlü; yönetmen, senarist, şair, yapımcı ve biraz da müzisyendir. Eskişehir Anadolu Üniversitesi iletişim sanatları bölümünden mezundur sonrasında Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi iletişim bilimleri anabilim dalında yüksek lisansını tamamlamıştır. 1990’lardan itibaren şiir yazmaya başlamış olan usta yönetmen sonrasında daha çok medya alanında yer almış, çeşitli dizi ve filmlerin yönetmenliğini üstlenmiştir. İlk olarak 2006 yılında ‘‘Polis’’ filmiyle bizlerle buluşmuştur. Filmlerinin yanı sıra ‘‘Gidiyorum Bu’’ isimli bir şiir kitabı ve ‘‘Kız Çocuğu’’ isimli bir romanı vardır.

Onur Ünlü sinemasına baktığımızda vizyona giren ilk filminden başlamakla beraber daha önce sinemanın ve seyircinin aşina olmadığı ne tam anlamıyla art house ne de günümüz popüler sinemasının içine yerleştirebileceğimiz kendine özgü bir tarzı ve farklılıklarıyla, izlediğimizde bu filmi Onur Ünlü’den başkası çekmiş olamaz diyebileceğimiz kadar diğerlerinden ayrılarak bir Onur Ünlü Sineması halini aldığını söyleyebiliriz.

Bütün filmleri aynı çerçevede olan yönetmenlerin aksine Ünlü Sinemasında resmin çerçevenin dışına taştığını, sağa sola savrulduğunu görebiliriz Ayrıca sinemanın parayla olan ilişkisinin sinemayı zehirlediğini ve bu yüzden de sinemanın çok değerli bir şey olmadığını söyler Ünlü. 

Filmlerindeki genel tema melankoli ve ölüm temasıdır bununla beraber sosyal meselelere de kayıtsız kalmayan, izlerken orta sınıfın bunalımını hissettiğimiz konular yoğunluktadır. Orta sınıftan yola çıkar filmlerinde ulaşmak istediği yere varmak için. Bundandır ki patolojik bir bireyin sıkıntılarından çok sıradan insanların sıkıntılarını ve sorunlarını ele alır.

Yaşamda var olan tezatlardan beslenen, gerçek olma ihtimali hem çok yüksek hem de bize çok uzak olan kenarda kıyıda kalmış insanlardan hakikatin ölüm olduğuna doğru uzanan bir anlatı yolunu filmlerinin hemen hemen hepsinde görebiliriz.

Hiçbir makul sebebi yok dünyada bulunmamızın, zaten hayat da sürekli bu makul sebebi aramakla, burada neler olduğunu anlamaya çalışmakla geçip gidiyor.

Onur Ünlü

Bu sinemada kalıpların yerinin olmadığını, kalıpları bizim oluşturduğumuzu ve oluşturduğumuz kalıbın içine girdiğimizde de özgür olma isteğinin ivedilikle bedenimize ve zihnimize korkunç derecede hükmetmeye başladığını görebiliriz. Aslında tek hakikat olan ölümü ve ölümün saçmalığını, yaşamın bir anlamı olmasının gerektiği (ya da bizim öyle zannettiğimizi) ve yaşamın anlamlı olmamasını, sıradanlığın içindeki absürdü (absürt burada uyumsuz olarak kullanılmıştır) absürdün içindeki sıradanlığı, genelde görünenin saf gerçekliği yansıtmadığını ve saf gerçekliğe ulaşılıp ulaşılamayacağı konuları Onur Ünlü Sinemasının genel meseleleri adı altına yerleştirebiliriz.

Filmlerindeki karakterlerine baktığımızdaysa yukarıda bahsettiğimiz gibi hem bizden olan ve asla bizden olmayan, melankolik, ne yapmakta olduğunu ve ne yapacağını bilmeyen, varlığını ve varlığının önemini sorgulayan bireyleri görebiliyoruz. Örnek vermek gerekirse seyyar satıcılık yapan eski hukuk fakültesi öğrencisi amatör şairinden, satranç meraklısı ve bir anda kendisini dedektif olarak bulan imamına; bağlamayla Ahmet Kaya türküsü söyleyen polisinden, genç ve çok güzel bir kadına aşık olan bir ihtiyara; karısından özür dilemek için Shakespeare’den bir sone okuyan berberinden, genç karısını kıskançlığı yüzünden öldüren bir anayasa profesörüne kadar baktığımızda sıradan olmakla beraber bir o kadar da aşırı ve absürt karakterleri görebiliyoruz.

Ölüme karşı koyabilmenin en iyi yolu onu ciddiye almamaktır.

10 Onur Ünlü Filmi

1.Polis (2007)

Senaryo: Onur Ünlü

Yapım: Eflatun Film

Oyuncular: Haluk Bilginer, Özgü Namal, Ragıp Savaş…

‘‘Musa’nın yıllardır yer aldığı polislik müessesesi, liyakata dayanan ve meşakkatli bir kurumdur. İşte bu yapıya senelerini veren ve kazandığı başarılarla cinayet masasında gerçek bir efsaneye dönüşen Musa Rami, 63. doğum gününü kutlarken artık mesleğinin doruklarına çıkmış ve iş tatminini doyasıya yaşayan bir polistir. Uzun zamandır cinayet masası gibi belalı bir bölümde çalışmış olmanın bir sonucu da doğal sebeplerle başının beladan pek kurtulamamasıdır.
Uzun zamandır aman vermediği mafya teşkilatı, ailesini ciddi olarak tehdit etmektedir. Bir yandan ailesini koruyabilmenin mücadelesini verirken bir yandan da, kendisinden 40 yaş küçük olan üniversite öğrencisi Funda’ya karşı beslediği güçlü duygular, Musa’yı yiyip bitirmektedir. Hayatı tüm bu çelişkilerin arasında devam ederken doğum günü partisinin hemen sonrasında tuhaf ve korkunç bir gerçekle yüz yüze gelecektir: Yüz yılın illeti kansere yakalanmıştır ve çok az ömrü kalmıştır. Hayatındaki bunca derde, şimdi bir de zamanın sürekli işleyen yelkovan ve akrebin tiktakları dahil olmuştur.’’

Filmin ilk sahnesinde bir kahraman olarak karşımıza çıkar Musa Rami. Mesleğinde başarılı, ailesiyle ilişkileri güçlü, örnek teşkil eden bir insan olarak görürüz onu. Fakat kapıyı açıp içeriye girdiğimizde Musa Rami’nin kansere yakalanmış, mental ve fiziksel anlamda acılar yaşayan, bir kadına aşık ve ölmeden önce tek isteğinin aşık olduğu kadının ona seni seviyorum demesi olduğunu görürüz. Aşkın ve tutkunun beraberinde taşıdığı riskli davranışlar ve sonuçlarına katlanır Musa Rami hikayenin sonunda. 

Ödüller: 

18. Ankara Uluslararası Film Festivali

Ulusal uzun metraj film yarışması en iyi erkek oyuncu ödülü (Haluk Bilginer)

2.Güneşin Oğlu (2008)

Senaryo: Onur Ünlü

Yapım: Eflatun Film – A. Taner Elhan

Oyuncular: Haluk Bilginer, Özgü Namal, Köksal Engür, Hümeyra, Ahmet Kural…

‘‘Güneşin Oğlu olmak kulağa hoş gelse de Fikri Şemsigil’in başına gelen bu mucize çok da umduğu gibi olaylara gebe olmaz. Tüm yaşamı bu büyük güne endekslidir ve hayatı bu “büyük” anın gerçekleşmesinin heyecanı ile yanıp tutuşmaktadır. Bu mucizenin sonuçları Fikri’yi hayal kırıklığına uğratacaktır. Ruhu diğer insanların bedenlerine girip çıkıyordur ve bu durum Fikri’nin hayatını alt üst eder. Bu mucizeden kurtulmak için Fikri mucizenin gerçeğini araştırmaya başlar. Olaylar git gide daha çok karışıyordur ve bir de apartmandaki komşu kız vardır.’’

Emekli edebiyat öğretmeni Fikri Şemsigil karşı penceresindeki genç ve güzel üniversite öğrencisi bir kıza aşıktır. Fikri Şemsigil bir memur sıradanlığıyla yaşanmış hayatında bir gün olağanüstü şeylerin olacağına ve hayata neredeyse o bir gün için gelmiş bulunduğuna inanmaktadır. Bu düşüncenin üzerindeki tozu üflediğimizde aslında Fikri Şemsigil’in hayata bu kadar sıradan, değersiz ve önemsiz meseleler için gelmiş olduğumuzu kabullenemeyişini aynı zamanda yaşadığı iç çatışmayı bastırma yöntemi olarak gelecekten umudu kesmemeyi yani bir gün mutlaka dünyaya işte bunun için geldik cümlesini kurdurtabilecek olaylar yaşayacağına inanmaktadır. Böyle bir olay filmde gerçekten de başına gelir ve Fikri Şemsigil bu olayın sonucunda büyük bir hüsrana uğramakla birlikte hakikati bulamaz.

3.Beş Şehir (2009)

Senaryo: Onur Ünlü

Yapım: Eflatun Film

Oyuncular: Bülent Emin Yarar, Tansu Biçer, Beste Bereket, Ege Tanman, Ahmet Rıfat Şungar, Şebnem Sönmez…

‘‘Aydın, büyük şehre tayin olur olmaz, bir şekerci dükkanında çalışan tezgahtar kız Mehtap’a aşık olur. Daha dün Anadolu’nun ücra bir kasabasında mecburi hizmetteyken artık İstanbul’da bir polistir. Tabi Mehtap’ın aklını çelmekte zorlanır. Bir yandan da yeni taşındığı bu şehre alışmaya, uyum sağlamaya çabalarken benzer bir kaderi paylaşan eski hukuk öğrencisi Şevket gibi karşılıksız aşktan muzdarip hayatını sürdürmeye çalışır. Şevket de aynı dükkanda çalışan Dilek’e gönlünü kaptırmıştır. Dilek ise boğuştuğu bir belayla baş edemeyince; memleketine, Eskişehir’e döner. Fakat burada, babası Tevfik Öğretmen’in sebep olduğu öyle büyük bir aile buhranıyla karşılaşır ki, bir an önce ölmenin en iyisi olduğunu düşünmeye başlar. Tam bugünlerde Dilek’in karşısına, İstanbul’da tutunamayıp memleketine dönen Aydın çıkar ve kontrolsüz arzusunu Dilek’e yöneltir.’’

Film; aydın, şevket ve kedi, osman, tevfik öğretmen, dilek olmak üzere beş bölümden oluşmaktadır. Başlangıçta hikayeler birbirinden bağımsızmış gibi aktarılsa da beş hikayenin hepsi birbiriyle ilişki içindedir. Bu karakterlerin tümü kendine ait bunalımları ve çatışmaları olan problemli bireylerdir. Beş şehir isminin de her insan bir alemdir, bu şehirler de o insanları yani alemleri temsil ederden geldiğini söyleyebiliriz. Trajedinin ve absürdün harmanlandığı bir filmdir; örnek olarak Heidegger okuyan, çay ve sigara içen, sahibiyle şiir tartışan bir kedi de filmin kilit karakterlerindendir. Meşhur olan ‘‘aşık adam sınanmaz’’ repliği de bu filmde geçmektedir. Beş Şehir’e genel bir bakış yaptığımızda orta sınıf insanının sorunlarını, ölümün ağırlığını her an hissettiğimizi ve bu ağırlığı taşıyabilmenin ciddi derecede güç istediğini, acizliğimizin üzerini örtecek bir örtü bulamayıp onunla yüz yüze geldiğimizde yaşadığımız savaşı ve kaybedişi görebiliyoruz.

Ödüller: 

Antalya Altın Portakal Film Festivali 

En iyi senaryo ödülü (Onur Ünlü)

Jüri özel performans ödülü (Tansu Biçer)

Adana Altın Koza Film Festivali

En iyi senaryo ödülü (Onur Ünlü)

En iyi erkek oyuncu ödülü (Tansu Biçer)

En iyi yardımcı erkek oyuncu ödülü (Bülent Emin Yarar)

En iyi yardımcı kadın oyuncu ödülü (Beste Bereket)

İstanbul Film Festivali 

En iyi erkek oyuncu ödülü ( Tansu Biçer)

4.Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi (2011)

Senaryo: Onur Ünlü

Yapım: Eflatun Film

Oyuncular: Selçuk Yöntem, Bülent Emin Yarar, Ezgi Mola, Tansu Biçer, Köksal Engür…

‘‘Tanınmış anayasa profesörü Celal Tan, çevresi ve ailesi tarafından sevilen, örnek gösterilen önemli simadır. Eşini kaybetmesinin ardından hayatını kurtardığı genç öğrencisiyle evlenmiştir. Ailesi Celal Tan’ın 65. doğum gününü kutlamak için kendisine sürpriz bir doğum günü partisi düzenler, fakat kutlama öncesi yaşananlar tüm ailenin hayatını değiştirecektir…’’

Anayasa profesörü Celal Tan genç karısını kıskandığı için öldürür ve kanser olan ve üç ay ömrü kalmış meslektaşı Turan Altaylı’dan suçu üstlenmesini ister. Meslektaşı ölümden korktuğunu ve sorgu meleklerinin sorularının cevabını kendisine öğretmesi halinde suçu üstlenebileceğini söyler. Sonrasında meslektaşı Celal Tan’ı ihbar eder ve bu sürece kadar Celal Tan’ın dışarıdan kusursuz görünen fakat berbat olan aile ilişkilerini ve düşüncelerini seyrederiz. Geleneksel aile yapısına sert ve yerinde eleştirel bakış açısıyla bakılan filmde sahteliğin içinde neredeyse bir hiç haline gelmiş hakikate ulaşmak imkansızdır.

Ödüller: 

18. Adana Altın Koza Film Festivali

En iyi film ödülü (Onur Ünlü)

En iyi senaryo ödülü (Onur Ünlü)

Jüri oyunculuk özel ‘‘toplu performans’’ ödülü (Tüm oyuncular)

5.Sen Aydınlatırsın Geceyi (2013)

Senaryo: Onur Ünlü

Yapım: Eflatun Film

Oyuncular: Ali Atay, Demet Evgar, Serkan Keskin, Damla Sönmez, Ahmet Mümtaz Taylan, Ercan Kesal, Cengiz Bozkurt…

‘‘Cemal, Manisa Akhisar’ın bir kasabasında babasıyla yaşayan ve kendi berber dükkanlarında çalışan bir adamdır. Kendi halinde gibi görünen Cemal’in içine bir sıkıntı çöker, kendisi bile ne olduğunu bilemez… Öte yandan hemen hemen herkesin birbirini tanıdığı bu kasabada, gayet sıradan gibi görünen insanların olağanüstü güçleri vardır. Kimi zamanı durdurur, kimi duvarların ardını görür, kimi ölümsüz. Ama hiçbiri de süper kahraman değildir. Herkes her şeyi bilir ve normal hayatına devam eder…’’

Olağanüstü güçleri olan insanların kendi sorunlarına bile çözüm bulamamalarının çaresizliği genel konudur. Bir yangında babası hariç tüm ailesini kaybeden Cemal o kazadan sonra normal hayatını sürdüremeyecek raddeye gelir ve hayalin içindeki gerçeklikte aynı zamanda gerçekliğin içindeki hayallerde kaybolmuştur. Yaşadığımız kültürün, verdiğimiz kararların neredeyse tamamına hükmettiği ve özgür olamamamızı görebiliyoruz filmde. Çarpım tablosunu bilmeden integral çözmeye çalışmak gibi aşkın içinde bocalamanın hikayesini de görüyoruz aynı zamanda. Filmde dikkat çeken sahnelerden biri de bir türlü ölemeyen Dündar’ın Cemal’e ‘‘Bu insanların bundan yüz sene önce neye inandıklarını bilsen çok gülersin, ben biliyorum, yüz sene sonra neye inanacaklar onu da biliyor olacağım, her şeyleri biliyorum ben Cemal ama her şeyleri bilmekle hiçbir şeyi bilmemek arasında hiçbir fark yok.’’ dediği sahnedir.

Ödüller:

32. İstanbul Film Festivali

Altın Lale en iyi film ödülü

En iyi senaryo ödülü (Onur Ünlü)

FIPRESCI ödülü

En iyi kurgu ödülü (Emre Boyraz)

6.İtirazım Var (2014)

Senaryo: Onur Ünlü, Sırrı Süreyya Önder

Yapım: Eflatun Film

Oyuncular: Serkan Keskin, Hazal Kaya, Osman Sonant, Büşra Pekin, Öner Erkan…

‘‘Selman Bulut, bir zamanlar antropolojiyle ilgilenmiş eski bir boksör, şimdilerdeyse bir camide görev yapan sıra dışı bir imamdır. Bir gün camide namaz kıldırdığı sırada caminin içi silah sesleriyle yankılanır. İçeride bulunan kişilerden biri yere yığılır ve hayatını kaybeder. Olay yerine gelen polis ilk delilleri toplar ve araştırma süreci başlar. Selman Bulut bu olay sonrasında harekete geçer ve şüphelendiği kimi kişi ve durumların üzerinden davayı çözmeye karar verir. Her ipucu işleri beklemediği bir noktaya götürür ve olaylar gittikçe daha gizemli bir hal almaya başlar…’’

Tanıdığımız imam profiline uymayan, kalıplara sıkışıp kalmamış, meraklı, sorgulayan, siyaset felsefesiyle ilgilenen, bağlama çalabilmeyi öğrenmek için tayinini Sivas’a aldırmış garip bir imamın hikayesi genel bakışta. Hikayenin altı çizili yerlerine baktığımızdaysa çocukluk travmaları olan birkaç gencin hayatları boyunca bu travmanın ıstırabını çekmemek için katillerini katletmesini ve acılarının dinmesi beklentisi bizi karşılıyor. İmam nikahından, haram olan faize; en ihtilalci sahabe Ebu Zerr’den, günümüz toplumundaki din algısına; karısını döven polislerden, tefecilere; emekli edilmiş askerinden, sokakta büyümüş çocuklara sıkıntılı ve aynı zamanda ‘’basit’’ karakterlerin hikayelerine de tanık oluyoruz. Absürtlüğe örnek olarak da imam Selman Bulut’un rakı masasında olan sahnesini ele alabiliriz. 

Ödüller:

33. İstanbul Uluslararası Film Festivali

En iyi erkek oyuncu ödülü (Serkan Keskin)

20. Sadri Alışık Tiyatro ve Sinema Oyuncu Ödülleri

Yılın en başarılı erkek oyuncusu (Serkan Keskin)

7.Kırık Kalpler Bankası (2017)

Senaryo: Onur Ünlü

Yapım: Ay Yapım

Oyuncular: Haluk Bilginer, Taner Ölmez, Hazal Kaya, Ahmet Mümtaz Taylan, Fatih Artman, Öner Erkan…

‘‘Filmin hikâyesi Shakespeare’in ünlü eseri Romeo ve Juliet’e dayanır. İstanbul’da geçen yapım olmayacak bir hayalin peşinden koşan üç kahramanın trajikomik öyküsünü temel alıyor. Galata amatör futbol takımında oynayan Enis ve Osman’ın planı takım arkadaşlarıyla birlikte bir banka soymak ve takımın ligden düşmesini engellemek için önlerindeki son maçı kazanmaktır. Takımın antrenörü imam Yusuf’un ise bu plandan haberi yoktur. Maç, çıkan kavga sebebiyle yarıda kalır. Ancak Osman karşı takımın organ mafyası olan antrenörü Rüstem’in zorla alıkoyduğu Aslım’ı görür ve ona aşık olur. Zaman içinde banka soygunu planı gelişip işler karıştıkça Osman’ın Aslım’a olan aşkı da büyür.’’

Vizyona girmemiştir.

Ödüller:

7. Malatya Uluslararası Film Festivali

En iyi müzik ödülü (Korhan Futacı)

8.Aşkın Gören Gözlere İhtiyacı Yok (2017)

Senaryo: Onur Ünlü 

Yapım: Limon Film

Oyuncular: Demet Evgar, Fatih Artman, Ezgi Eyüboğlu, Hare Sürel…

‘‘Cinayet masası dedektifi olan Salim, 30’lu yaşlarında olan içine kapanık bir adamdır. Eşinden ayrılan ve 3 yaşında bir kızı olan Salim, bir süredir devam etmekte olduğu göz tedavisinin sonuç vermediğini ve zamanla tamamen kör olacağını öğrenir. Bu sorunla baş etmeye çalışırken üzerinde çalışmaya başladığı yeni cinayet davasında öldürülen kişinin karısı Handan Hanımın da kör bir piyanist olması, Salim’in durumunu daha da ilginç kılar. Dava süreci ilerledikçe Handan Hanıma fena halde gönlünü kaptıran Salim, ondan yüz bulamayınca ilgisini cinayetin bir numaralı katil zanlısının kör karısı Leyla’ya yöneltir. Ama şüphesiz en tuhafı, Salim’in canından çok sevdiği annesinin yaşlı ve kör bir fahişe olmasıdır. Olaylar geliştikçe Salim daha da körleşir.’’

Dışarıdan baktığımızda gayet normal bir memuriyet hayatı sürdüren Salim’in çelişkileri ve patolojik yönünü görüyoruz. Annesi genelevde çalışan bir fahişe olan Salim, günden güne körleşiyordur ve bu süreçte yakın ilişkiler kurmaya çalıştığı insanlar da doğuştan kör olan insanlardır. Bu durumu Salim’in hazin sona yaklaşırken neyle karşılaşacağını öğrenmek istemesi ve sosyal destek oluşturmak için benzerlik ilkesine başvurduğunu söyleyebiliriz. Var olduğumuz günden bu yana sosyal varlıklarız ve bizi en iyi anlayanlarla iletişim içinde olmayı tercih ediyoruz yani her zaman için bir güvenli bölgeye ihtiyacımız var. Salim farkında olamadan bu güvenli bölgeyi oluşturmak isterken işler daha da kötüye gitmiştir, benliğinin ağırlığı altında kalmıştır ve aşağılık kompleksine yenik düşerek uyumsuz adı altına kendi adını yazdırmayı başarmıştır.

Ödüller:

24. Uluslararası Adana Film Festivali

En iyi film ödülü (Onur Ünlü)

En iyi yönetmen ödülü (Onur Ünlü) 

En iyi erkek oyuncu ödülü (Fatih Artman)

En iyi yardımcı kadın oyuncu ödülü (Hande Sürel)

9.Cingöz Recai (2017)

Hikaye: Peyami Safa

Senaryo: Kerem Deren, Pınar Bulut

Yapım: Limon Film

Oyuncular: Kenan İmirzalıoğlu, Meryem Uzerli, Haluk Bilginer, Boran Kuzum, Meriç Aral…

‘‘İyiliksever hırsız Cingöz Recai yıllar sonra yeni bir soygun için ekibiyle sahalara döner. Ama bu soygunu kendi ekibiyle yapmayacaktır. Karanlık bir çeteye dahil olur ve bir teknoloji dehasının evini soymak için kılıktan kılığa, oyundan oyuna geçerek, kimsenin bilmediği gerçek hedefine yaklaşmaya başlar. Yıllardır aradığı, kişisel bir kin güttüğü Hayalet, artık ona nefesi kadar yakındır. Tabi ki belası Baş Komiser Mehmet Rıza da peşinde.’’

Peyami Safa’nın eserinden uyarlama olan film Cingöz Recai’nin ve Musa Rami’nin iki zıt kutbun tarafları olmasına rağmen aynı insanlar olduğunu daha en başında ele veriyor. Bir suçlu ve bir polisin zeka yarışı gibi olarak algılanabilmektedir bazen. Mühim olan da gelecek hamlede hangi taşın hangi karede olacağıdır aslında. Bu hamleyi önce fark eden mata biraz daha yaklaşır. Egolarımızın altında ömrümüzü heba ettiğimizi izlediğimizi söyleyebiliriz.

10.Put Şeylere (2017)

Senaryo: Onur Ünlü

Yapım: Murat Özgüllü, Bülent Özcan

Oyuncular: Türkü Turan, Erkan Kolçak Köstendil, Öner Erkan, Öykü Karayel, Beril Kayar…

‘‘Bir grup sanatçının hayatı, hayatlarına giren bir el kamerası nedeniyle bambaşka bir hal alır. Kablo ile birbirlerine bağlı iki ev arkadaşı, ölüleri dirilten bir hemşire, bir torbacı, narsist bir yönetmen gibi birbirinden farklı karakterlere sahip olan gruptan kamera sayesinde kiminin şansı dönecekken kiminin de hayatı kararacak.’’

Filmin biraz bilinçaltına indiğimizde senaristin kendinde bulundurduğu farklı ve çatışan yönlerinden karakterler ortaya çıkardığını; bu karakterlerin birbiriyle çatışırken bir yaratıcı yansıması karakter sayesinde de hepsini tek tek ele alma ve sorgulama kapısını araladığını söyleyebiliriz. Hiçbir şey göründüğü gibi değildir.

Süleyman Emre Kızak
Latest posts by Süleyman Emre Kızak (see all)
Visited 30 times, 1 visit(s) today
Close