Yazar: 22:22 Makale, Şiir Eki, Şiir Eki 3

Okyanus Güncesinde Kayıp Dinleti: Bana Hevesli üzerine

“Yaşam, ilk şaşkınlıkları çabucak eskitir. Kaldı ki ‘canlı’ bir kabuğa karşılık ne çok ölü kabuk vardır! İçinde yaşanan bir kabuğa karşılık kaç boş kabuk vardır!” (G. Bachelard)

Şairin duygularını, ruhsal yaşamının bütününü yalın, özlü ve akıcı anlatımla dile getirdiği yapıtlar lirizmin en belirgin özelliklerini oluşturur. Coşkulu, duru bir anlatıma eşlik eden az sözcükle çok anlam dile getirme tekniği okura etkili bir müziğin tınısıyla tesir eder. Bu açıdan bakıldığında Yiğit Kerim Arslan, şiirini birinci ve ikinci tekil kişi anlatıcı aracılığıyla yaşadığı çağın deneyimleri ve geleneğin birikiminden besliyor. Yeri geldiğinde şiirinin canlı kabuğunda poetik el yordamıyla bireyi araştırıyor. Şairin dizelerinde her daim cesur imgelerin belli belirsiz ışığında yenilik arayışının adım sesleri duyuluyor.

“Şiir çoğunlukla dikkati kendine çeken, kendine odaklanmış veya (göstergebilimsel jargondaki deyimle) gösterenin gösterilen üzerinde ağır bastığı dil olarak karakterize edilir. Bu teoriye göre şiir, anlamı tapınağın en iç tarafına gizlemek yerine onun maddi varlığını övünerek sergileyen bir yazı türüdür. Yükseltilmiş, zenginleştirilmiş, yoğunlaştırılmış konuşmadır.” (Terry Eagleton, s. 71)

Yiğit Kerim Arslan’ın Mahal Edebiyat tarafından yayımlanan “Bana Hevesli” adlı yeni kitabında üzerlerine her yönüyle bilinçli bir işçilikle çalışılmış ve sağlam dayanakları olan şiirler okuyoruz. Yapıtta ön plana çıkan izlekler aşk, zamansızlık, ölüm, özlem, çocukluk ve varlık.  Şair, şiirlerinin gövdesinden hareketle incelikle çalışılmış söyleyiş biçimleri kuruyor. Coşku öğelerine karşılık gelen bazı dizelerin; iç içe geçmiş, içinden çıkılamaz, aklı yer yer geri plana iten sesi net biçimde duyuluyor. İnsandan şiire doğru evrilen düşüncelerin, duyguların, özlemlerin buz kesmiş sesleri imgelerin özgün yapılarında hayat buluyor. Yeri geldiğinde toplumsal meselelere de değinmeyi de ihmal etmiyor Arslan. “…Divan şiirinden halk şiirine geniş bir göndermeler sahasında ilerleyen şairin, Bana Hevesli’ de bu şiirsel yapıyı derinleştirdiğini söyleyebiliriz. Akışkan ve okudukça açılan bu şiirler okuru, üstünde yükseldiği kültürel ve edebi dayanakları araştırmaya çağırıyor…” deniyor haklı olarak kitabın arka kapak yazısında.

 “…/eskiden ikimize arzulu ölüm vardı

artık ona karşı yalnızım: ne yer ne yar

bu kötücül seyre kara bir perde gerekli

Yiğit kalmayan dünyada kalmak lekeli

şimdi sadece bana hevesli bir mezar

 şimdi sadece bana hevesli.” (Yiğit Kerim Arslan, s. 55)

Bana Hevesli
Yiğit Kerim Arslan
56 sf.

Arslan’ın ilk okumada hemen dikkat çeken biçem arayışı takdire değer bir çaba. Okuru içine çeken giriş bentlerinin ardından gelen bir ya da iki dizeyle şiiri sonlandırarak farklı bir yaklaşımla soneyi yeniden üretiyor. Bu dizelerin her biri bir önceki bölüme göndermeler yapıyor ve aynı zamanda kaynağı kendinde olan çağrışım ağına, bağımsız bir iple tutunmayı başarıyor.

“…/saat de geç oldu diyen bir misafir

gibi kalbimizden uzaklaşanlara

ve o varlık hiç durmadan eskir

yastık kokuyu siler eskirse, oysa

sararan eşyanın tılsımıdır hafıza (s. 24)

Arslan, dilin sınırsız olanaklarından yararlanmayı biliyor. “Bana Hevesli” deki şiirler için; az sözcükle çok şey anlatan, perdeleri içe doğru açan bir şairin kurduğu sahneler ve okurla paylaştığı yoğun konuşmalar diyebiliriz.Anlatıcı, yeri geldiğindeateşli sızıların yakıcı sınırını zorluyor ama defalarca ölüp dirilmekten de geri durmuyor. Nesnelerin kuru çatırtısını, duyguların karşı konulamaz sağanağına teslim ediyor. İnsan ruhunun rutubet kokan tavan aralarında dolaşıyor, görünür olmayan ancak varlığı hissedilen iç çekişleri şiirin verimli toprağında güneşlendiriyor.

“…/belki de eşyalar eşlik etti terk ettiğin odada

bir hırkadan ibaret artık anıları giyindiğim

asılıdır sandalyenin günlerdir tuttuğu yasta

neyi arasam onun beni aramadığı…” (s. 33)

Kitabın daha ilk şiirinde mutlu sona ulaşamamış bir aşkın bireysel tınısı ışığında, okurun belleğini hemen dalgalandırabilecek Narkissos miti aracılığıyla, âşıkların cambazlığı ölüm korkusu eşliğinde sergileniyor.

“…/celladı yaklaştığında gözyaşıydım ona

şimdi başımı koyamayacağım bir yersin

ölüm dizindeki sığınağımı da yıktığında

bastığım yer nergis, adımlarımda nergis…” (s. 14)

Arslan’ın şiiri öte yandan okyanusta kayıp dinleti tadında, derinlere indikçe amfora arayışı sürüyor vurgun tehlikesi her daim olsa da.

“…/ansızın yalnızlaştım okyanusta

burayı ilk omzunda yüzdümdü/…

odamda gür bir sesin dinletisi

olarak doğuyorsun yeniden/…” (s.21)

“Bana Hevesli”deki şiirler dünyayı anlayamamaktan doğan karamsarlık ve bunalım halini anlatan varoluşçu edebiyat geleneğinden izler de taşıyor.  Yiğit Kerim Arslan bu açıdan bakıldığında gelecekte daha da olgunlaşacak şiirlerinin temellerini atmayı başarıyor aslında.

Yiğit Kerim Arslan
Fotoğraf: Kadir İncesu


Arslan, Y. Kerim, Bana Hevesli, Mahal Edebiyat Yayınları , 1. Baskı, Ankara, 2023.

Bachelard, Gaston, Mekanın Poetikası, çev. Alp Tümertekin, Minotor Kitap, 1. Baskı, İstanbul, 2023.

Eagleton, Terry, Şiir Nasıl Okunur? , çev. Kaya Genç, Ayrıntı Yayınları, 1. Baskı, İstanbul, 2015.


Ek Editörü: Melike Kara

Visited 56 times, 1 visit(s) today
Close