Çayımız bardakta öylece soğuyadursun. Bir kulağımız radyoda, diğeri ise telefonda. Gelecek olanı değil, gelmesini istediğimizi bekliyoruz. Kıpırtısız koca boşlukta yalnızca sessizliğin sesi. Bekliyoruz gelmeyecek haberi. Kaybedince anlaşılıyor demek ki biçilen değer. Sahipken dönüp bir defa bakmadığın o park şimdi paha biçilmez. Naralar atıp, hissiz, ukalaca yürüdüğün o yol özgürlüğün olmuş. Küstah davrandığın o deniz gözünde tütüyor şimdi. Böyledir, böyleydik, böyleyiz… Ambiyans hep değişir ve buna mahkûmdur. Fakat insanın  da yerinde durmadığı aşikâr. Buna rağmen yüzyıllardır değişmeyen tek şey şu: Hoyratlık. 

Yirmi birinci yüzyıl taşıyla, toprağıyla, genciyle, yaşlısıyla  hep bir hırpalayıcı.  Elinde olanı olmayanı hep  bir yakma hatta yok etme çabasında. Yoktur onların muhakemesi. Mutluluk diye bildiğimiz şey nasıl da boyut değiştirdi değil mi? Birden değerlendi eski değersizler. Ne güzel şeymiş dışarıda kahve içmek. Anlamlıymış meğer arkadaşlarınla yediğin o yemekler. Değeri, yeri, ederi varmış kapı dışarısının. Ne çok seviyormuşuz değil mi özgürlüğü ve hayatı. Mükemmel görünen her şeyin ardındaki karmaşayı böyle idrak ediyoruz maalesef. Kutsalı ve ruhu  hatır bilmemekten; kıymet bilmezlikten başka bir şey olmayan dünyalıya öğretiliyor şimdi işin aslı. Enine, boyuna idrak ediyoruz. Hangi ahvalde olursak olalım ders almamız gerekeni alıp,  heybemize pay olanı katlayıp yola devam etmek esas şimdi. Sahip olduklarımızı yitirebileceğimiz gerçeği yadsınamaz. Fakat umut hep var; okumak, müzik, kişisel bakım  bunlar bizimle ve yitirilmeyecek.

Yelkovanın akrebi yorulmadan takip ettiği , güneşin usanmadan görünüp kaybolduğu dünyada;  her şey zamanı geldiğinde görevini yapıp gitmekle yükümlüdür. Verilen dersi alıp alamamak kırk altı kromozoma kalmış.

Hasılıkelam: Meridyenler arasında İnsanlığın hikayesi hiç bitmez, bitemez. Ne mutlu kalemi hep yazanlara…

Visited 4 times, 1 visit(s) today
Close