Yazar: 14:42 Film İncelemesi, İnceleme, Sinema

Kefernahum Film İncelemesi

Mevcut Düzen dahilinde ne çocuğu?

Nadine Labaki yönetmenliğinde, Jihad Hojeily, Khaled Mouzanar, Michelle Keserwany senaristliğinde Cannes’da Jüri Ödülü kazanan Kefernahum, aynı yıl katıldığı Yabancı Dilde En İyi Film kategorisinde Oscar’ın dokuz adayı arasına, Altın Küre’de de son beşe girmeyi başarmış, 2018 yapımı bir film. 

Filmde fakirliğin diz boyu sürdüğü gecekondu semtlerindeki yozlaşma, şiddetin ve istismarın içinde kendine yol bulmaya çalışan bir erkek çocuğun yaşadıkları direkt olarak ana karakterle yansıtılıyor. Belgesel tadındaki film, sessizliğin bile anlatmak istediği derin detaylarla işlenmiş çocuk istismarı, kadın hakları, sokağa terk edilen çocuklar, nüfusta yeri olmayan çocukların perişanlıkları, göçmen sorunları ve insan kaçakçılığındaki insanların dolar için insanlıktan çıkarak nasıl yeşile büründüklerini konu alıyor. 

***YAZIMIZIN BUNDAN SONRAKİ KISMI SPOİLER İÇERMEKTEDİR.***

Hâkim çocuğa sorar: “Neden anne – babana dava açtın?” 12 yaşındaki Zain’in cevabı: “Beni dünyaya getirdikleri için…

Filmin açılış sahnesi ana karakterimiz olan Zain’in bu cevabıyla başlar. Davacı ve aynı zamanda ayrı bir suçtan dolayı hapis cezası alan Zain’in yaşadıklarını filmde geriye dönüş tekniği ile izliyoruz. Zain bir mahalle bakkalında çalışıp evin ihtiyaçlarına katkı sağlamaya çalışır ancak ondan daha çok şey yapması beklenir. Mahalle kadınları Zain’e eczaneden uyuşturucu ilaç aldırıp giysilere emdirerek hapishaneye sokarlar. Böylece içeri ve dışarı arasında ekonomik bir bağ kurulmuştur ve Zain’den istenilen ek geliri ailesi, Zain’i kullanarak yapar. Bu kenar mahallede hükmü veren yetkili merci mahkemeler değil yoksulluktur. İnsanlar hapishanelerde daha rahat beslendiğini ve yaşadıklarını düşünerek, özgürlüklerini bir nevi satma mecburiyetinde bırakılmışlardır.

Zain kız kardeşi Sahar ile çok iyi anlaşır. Aile yoksulluktan kırılırken iki kardeş birbirlerinin tek dayanağı haline gelirler. Beyrut’ta küçük yaşta evlenme ve cahillik o kadar benimsenmiştir ki Zain, Sahar’a âdet görmeye başladığını anlayıp evlendirirler çekincesiyle kanlı çamaşırlarını saklatır. Kaygısından yana haksız çıkmaz ve Sahar çok geçmeden Zain’in çalıştığı bakkalın sahibi olan Assaad ile evlendirilir. Aile sofradan bir baş eksildiği için mutlu olsa da Zain bu durumu sindiremeyerek evden kaçar. Zain’in evden kaçışı yoksulluğun ne kadar yayıldığını daha iyi görmemiz için sokaklara taşınır. Zain otobüste tanıştığı yaşlı adamın peşinden lunaparka girer ve orada tuvaletçilik yapan Etiyopyalı göçmen Rahil ile tanışır. Rahil de hamile kaldığından dolayı işinden kovulup çalışma iznini yitirmiştir. Sahte bir kimliğe kavuşma umuduyla hayata tutunan bu kadın Zain’e güvenip evine alır ve çocuğunu emanet eder. Zain ile bebek Yonas arasında sıcak bir dostluk gelişir. Siyah ile beyaz iki çocuğun kardeşçesine birbirlerine sıkı sıkı tutunması ve kalpten bir bağ oluşturması üzerinde durulması gereken bir mesaj niteliğinde. Filmden çıkarılacak “mevcut düzen içinde ne çocuğu?” fikri hem doğru bir tema hem de doğru bir soru olacaktır. 

Bir lunapark olarak görülen eğlence merkezinin arkasındaki hayatları beyaz perdeye taşıyan filmde anlatmak istenen neredeyse hiçbir olumlu taraf olmadığı ve orta doğu düzenindeki plansız sevişmelerin önünü değer verilmeyen çocukların aldığı saklanılamaz bir gerçek. Böyle bir ortamda büyüyen Zain, hayattan o kadar çok darbe almıştır ki ona uzatılan sandviçi ilk önce koklayacak  zararlı olmadığını gördükten sonra da yemeye başlayacaktır. 

Filmin kötü karakterlerinden bakkal Assaad ise onu yaralama suçundan içeride olan Zain’in olayları mahkemeye taşımasıyla on bir yaşındaki kızla evlendiği için ifadeye çağrılmıştır. Burada Assaad verdiği ifadeyle aslında kültüründe böyle bir şeyin olabileceğini söyleyerek, Ortadoğu coğrafyasındaki karakteristik tiplemeleri göz önüne seriyor. Bu bakımdan kültüre bağlı yaşanılan hayatlarda, istemsiz bir şekilde sıkışmışlık, geçimsizlik ve yoksulluk ortaya çıkıyor.

O halde filmden yola çıkarak soralım: Mevcut düzen dâhilinde aşkı geçmiş kişilere soruyorum: “Ne çocuğu?” Böyle bir dünyada, özellikle Ortadoğu coğrafyasında her ailenin en az on iki çocuk dünyaya getirip onlara bakabilmesi ne kadar mantıklı? Veya ebeveynlerin bakabileceği kadar çocuk doğurması daha doğru değil mi? Aile ile ebeveyn aynı iki kavram mı? 

Muhtemelen filmi izleyip de ağlamayan bir insan yoktur. Tabii akmayan gözyaşlarından biz sorumlu değiliz. Ama yaşadığımız dünyada hepimize bir düşmanlık bulaştırıldı ve yayıldı. Savaştan kaçmış bir halk ile aynı ülkede yaşıyoruz. Kadınlara ayrı bir gözle bakmaya başladık, erkeklere hep cahil muamelesi yapıyoruz, çocuklara ise kötü bakışlar atıyoruz. Filme ağlıyoruz ama filme ağladıktan sonra gerçek hayatta, sahiden bu acıları çeken insanlara kötü davranıyoruz. Peki, kötü gözle baktığımız insanların bir Zain olmadığını nereden biliyoruz.

Mert Çalhan
Latest posts by Mert Çalhan (see all)
Visited 50 times, 1 visit(s) today
Close