Yazar: 18:30 Öykü

Kar mıydı Sesini Yutan?

Gözlerini açıyorsun, tam karşında bir çift kırk dört numara kahverengi, kareli terlik. Terliğin içinde, üstünde siyah kıvırcık kıllar olan beyaz, taraklı ayaklar. Kapana kısılmış bir hayvan gibi hissediyorsun, kaçamıyorsun, gözlerini kapatıyorsun.

Dün nasıl da kar yağmıştı, ev boyuna varmıştı yığınlar. Odandan sessizce çıkmıştın. Terlikler salondaydı, yan yana düzgünce bırakılmıştı. İçi boştu ama sen içinde bir çift hayalet ayağı görmüştün. Korkup geri çekilmiştin. Elin, böğründen çıkacak kalbini sımsıkı tutmuştu. Odanın kapısından yavaşça uzatmıştın başını, hayalet gitmişti. Tahsin kapının önünde seni bekliyordu. Sekiz otobüsünün gelmesine on beş dakika kalmıştı.

Gözlerini açıyorsun, terlikler hâlâ aynı yerde. Terliklerin içindeki gerçek mi yoksa hayalet mi diye düşünüyorsun, ucunda kıpırdanan başparmağın bombeli görüntüsünü fark ediyorsun. Gözlerini kapatıyorsun, açınca gitmiş olmasını dileyerek.

Kapıyı yavaşça açmıştın, suç ortağıymışçasına sessizce gıcırdamıştı kapı. Ayaklarını dünden ıslak kaldığı için donmuş olan botlarının içine sokmuştun. Sekiz otobüsüne on dakika kalmıştı. Tahsin karşında durmuş ellerini hohluyordu. “Haydi, çabuk!” demişti. Kar, ev boyunda yağmıştı. Evdeki sesleri yutmuştu. Kareli terliklerin içi sıcaktı, beyaz ayaklar üşümüyordu. Sen üşüyordun. Kar kimseye bakmıyordu, canı nasıl isterse öyle yağıyordu. “Nasıl gideceğiz?” demiştin. “Ben yürüyeceğim, sen arkamdan ayak izlerime bas,” demişti Tahsin. Dediğini yapmıştın. Kar hiç durmuyordu, daha delice yağmaya başlamıştı. İkinci adımını atmadan Tahsin’in ayak izleri kapanmaya başlıyordu. Tahsin, arkasına bakmadan ilerliyordu.

Gözlerini açıyorsun, terliklerin yanında aşağıya sarkmış kahverengi, deri bir kemerin tokası sallanıyor. Gözlerini kapatıp kirpiklerini sıkıyorsun düşten çıkmamak için.

Sekiz otobüsüne beş dakika kalmıştı. Tahsin kar yığınlarının üstünde, sokağa varmak üzere olan küçücük bir karınca gibi görünüyordu. Ayak izleri yoktu, batmaktan korkuyordun. “Gelemiyorum!” diye bağırmıştın arkasından. Sesin yere yapışmıştı, yığınların arasına gömülmüştü. Tahsin artık görünmüyordu, belki de hiç gelmemişti. Beyaz ayaklı hayaletten kaçmak isterken, kafanda kurduğun bir hayale sığınmıştın belki de.

Ya terlikler de hayalse diye düşünüyorsun, gözlerini açıyorsun, hayal değil, kapatıyorsun.

Adımını yığınların içine atmıştın. Patır patır bir sesle yuvarlanmıştın, evinin önüne doğru. Sekiz otobüsünün korna sesi yığınların arasından zayıflayarak gelip kulaklarına çarpmıştı. Kapı, suçlanan kişiyi ihbar eden bir hain gibi hışımla açılmıştı, kar korkudan geri çekilmişti. Kalın parmaklarıyla bir el kavramıştı yakandan. Senin parmakların neden bu kadar kalın, diye sormuştun. Cevabını, yanağında yeşile çalan bir renk olarak almıştın. Yeşili sevmemiş, üstünü fondötenle kapatmıştın. Yanağını dışardaki kar gibi, beyaz bir renkle sıvamıştın. Yanağındaki sesi yutmuştu beyazlık, aynalar duymuyordu. Mutfağa gidip çay koymuştun, masanın üstünde günün gazetesi vardı. Köşesindeki başlığa takılmıştı gözün: Viktorya Döneminde Kadın. Annenin birinci kuralı gelmişti aklına, sesini yutmalısın, yutmuştun, kardan önce. Kalın parmaklar masadaki gazeteyi kavramıştı. Viktorya döneminde, kadın erkeğe hizmet etmeliydi. Yazısını okumuştun. Kalın parmakların önüne tavşankanı bir bardak çay koymuştun. “Soğumuş lan bu!” demişti. Hizmette sınır tanımamış, içindeki ateşle ısıtmıştın çayı. İçine karlar yağmaya başlamıştı sonrasında. İçindeki sesleri yutsun diye beklemiştin. Yutmamıştı. Sadece senin sesinin üstüne yağıyordu, zaten onu da yutmuştun. Kar, canı nasıl isterse öyle yağıyordu.

Gözlerini açıyorsun, terlikler aynı yerde, beyaz ayakların mavi damarları pörtlemiş. Kalbin avdan kaçan bir tavşan gibi hızlanıyor. Başını yavaşça yorganına gömüyorsun. Deve kuşlarını anlıyorsun, bazı gerçekleri görmek istemiyorsun, gerçekleri sevmiyorsun.

Isıttığın çayı masaya koymuştun. Gazetedeki başlık yine gözüne ilişmişti. Annenin ikinci kuralı gelmişti aklına, iffetini korumayan kadının kanı helaldir. Kapı çalınmıştı, açmıştın, postacı soğuktan morarmış burnunu yeşil eldiveniyle kapatmıştı. Çapraz taktığı sarı çantasından bir fatura çıkarıp vermişti. Mutfaktan, parmakların yeşile çalan cevabına benzerlikte sert bir ses yankılanmıştı. “Kim gelmiş?” Postacı, diye cevap vermiştin, faturayı uzattığın kalın parmaklar açıp incelemişti. Aranan numara dokümanı yazısını okumuştun. Kalın parmakların üzerinde gezindiği numarayı tanımıştın. “Bu numara kimin?” demişti, “Bilmiyorum,” demiştin. Yanağına sormuştu, sesi çıkmamıştı. Sırtına, bacaklarına, kasıklarına, saçlarına sonra, kanayarak kopmuştu ses telleri. “Ben kim olduğunu bulurum şimdi,” demişti. Salondaki televizyon vitrininin kitaplık rafından Altın Rehber’i almıştı. Sen odana gidip pencereden karı seyretmiştin, evi yutacak gibi yağıyordu. Dışarda belediyenin kar küreyicileri yığınları sokağa itiyordu, bağıra çağıra çalışan bir kepçenin önüne doğru. Senin içinde yağan karlar da şiddetlenmişti, göz gözü görmeyen bir tipiye takılmıştı düşüncelerin, ilerleyemiyorlardı. Kalın parmaklar sayfaların üzerinde gidip geliyordu, hızla çevrilen sayfaların hışırtısı aklını deliyordu, deliriyordun. Dışarda kar küreyicilerinden biri çığlık atmıştı. Kalın parmakların sahibi, “Buldum!” demişti. Kar yığınlarının içinden Tahsin’in donmuş bedenini çıkarmışlardı. Sen yatağına girip gözlerini kapatmıştın. “Gözlerini aç!” diyor karşındaki kırk dört numara kareli terlik, açmıyorsun. “Tahsin kim lan?” diye bağırıyor. Bir kemer yaklaşıyor sırtına doğru, zehirli yılan derisinden yapılmış, “Tahsin kim lan?” diye soruyor, sırtın susuyor. Sonra kafana, böğrüne, yüzüne soruyor, hepsi tek tek susuyor. Kalın parmaklar yoruluyor, tamamen susturma işini sonraya bırakıyor. Kırmızı lekeli yataktan çıkıyorsun. Dışarıda, donmuş cesedi taşıyan ambulansın siren sesleri yükseliyor. Mutfağa giriyorsun, sendeleyip masaya tutunuyorsun, masanın üstündeki gazetedeki başlığa takılıyor gözün: Viktorya Döneminde Kadın. Burnundan akan bir damla kan başlığın üstüne düşüyor.

Editör: Hatice Akalın

Hicret Birik
Latest posts by Hicret Birik (see all)
Visited 12 times, 1 visit(s) today
Close