Bu izi tanıyorum. Dün gibi, üzerinde otuz senenin tozu birikmemiş gibi. Tutunduğum merdivenin işlemeli tırabzanı şahitlik etti basamaklardaki yaraların oluştuğu güne. Şimdi yaşanmışlıkları besleyen ellerimle dokunuyorum sunturlu yüzeyine. Her hücreme…
Yazıların kategorisi: “Mahal Dergi 5. Sayı”
Tik tak tik tak… Kaç dakikadır bu sese odaklıyım bilmiyordum. Sanki düşüncelerim, bu ritme kendini kaptırmış, zihnimin içinde bir köşeden diğer köşeye yol alıp duruyordu. Bencillik miydi bu yaptığım? İnsan…
Başkomiser Ercüment Çıkmaz, olay yerine vardığında bir süre apartmanın giriş kısmında durdu. Maktulün yattığı yerin hemen yanında aldığı cephesini uzun bir süre terk etmedi. Son zamanlarda karşılaştığı intihar vakalarını düşündü.…
Yağmura saklıyordu gözyaşlarını… Kara bulutları silkinerek geldi Bahar. Sesindeki hırçınlığa hiçbir kurşun yetişemezdi. İçinde olup bitenler yüzünde gül bahçesine dönüşürdü. Onun katıldığı her ortam bir iken iki olurdu, yollar genişler,…
Antikacı Kazım Bey’in Dükkanındaki değerli, zarif eşyaların başında geliyorduk ikizimle ben. Esasında çok yaşlıydık, çok şeyler yaşamıştık. Yüz elli yılı aşkın bir geçmişimiz vardı. Bakmayın şimdi İstanbul’un Balat semtindeki bir antikacıda…
Karanlığın ortasında, öylece duruyorum. Tutunacak bir dayanaktan mahrumum. Çünkü sandalyeyim ben. Ahşap bir sandalye. Sınırlarımı varlığım değil, biçilen değer belirliyor. Ve bittiğim yerde başlıyor kara delik. Varoluşum, yokluğu mecbur kılıyor.…
Geceleyin paralı asker Çağrıştırır şapkasında bir Düzine insan ve hepsinde birer Bira ölünün kemiğinde içiyorlar MEZAR KOKUSU YAYILIYOROrtaya ve inleyen semenderSimyacının bir şapkası Ç ı k t a k …