Halil Yörükoğlu’nun İletişim Yayınlarından çıkan ve on yedi hikâyeden oluşan ikinci öykü kitabı Keşke Yüzüme Baksanız, yazarın edebiyatımızda kendine sağlam bir alan yarattığını bir kez daha kanıtlıyor. Yazarın ilk kitabı, Sel Yayınları etiketiyle çıkan Kaçış Rampası’ndaki gibi bu kitabında da erkek anlatıcılar fazlasıyla dikkatimizi çekiyor.
Keşke Yüzüme Baksanız, altı çizilip, panoya iliştirilecek bir dolu sade fakat tokat gibi cümleyle donatılmış. “Unutsam hatıra olmazdı, unutmayınca dert oluyor.”[1] Anlatıcımızın sakince dile getirdiği bu cümleler, hepimizin -aslında haber değeri olmayan- dertlerine bir kez daha bakmamızı sağlıyor.
Öyküler yaşanmayan, öylece duran hayatlar süren, dertlerini kısacık cümlelerle, ünlemsiz anlatmayı farz edinmiş erkek anlatıcıların dünyasına bakmamızı salık veriyor.
Yörükoğlu, kendine acımayı bilen, sevgisizliği saklamamayı, arzuların yükünde ezilmemeyi başarmış karakterleriyle bizi kurmaca ile gerçek arasındaki o görünmez ipte ustalıkla yürütüyor. Bunu yaparken, son zamanlarda hemen herkesin diline yapışan mağdur olmak kozunu ise kullanmıyor. Aksine, Yörükoğlu’nun karakterleri mağdur olsalar bile, bu halden prim yapalım oyununa düşmüyorlar. Karakterlerin içlerinde büyüttüğü -her şeye rağmen- yaşayabilme arzusunu ve bu arzunun nasıl da dört koldan söndürülmeye çalışıldığı gerçeğini tertemiz bir Türkçe ile okuyucunun önüne seriyor.
Yazar, karakterlerin içindeki karanlık odalara dalıp çıkarken okuyucunun varoluş sancılarında boğulmasına meydan sağlamıyor. Yaşanamayan hayatların dertlerini, kırılmaların içerlerde olduğunu fakat sahneyi çok da karartmamak gerektiğini, bunun bir tek senin başına gelmediğini, gelmeyeceğini, körüklü bir otobüste ya da iş görüşmesi için girdiğin ve hiçbir şekilde ait olmadığını bildiğin bir odada benzer dertlere sahip bir dolu yüz görebileceğini usulca okuyucunun kulağına fısıldıyor. Özellikle “Annem Hâlâ 47 Kilo” öyküsünde ana karakterin iş görüşmesi için girdiği odada takıldığı detaylar, hepimizin zaman zaman durup düşündüğü hatta bazen de düştüğü noktalar. Yüzümüze bakılmadan verilen selamlar, cevabı beklenmeden arka arkaya sorulan sorular, hep beklenen ama hiç gelmeyen o telefonlar. Yazar, bunu yaparken de anlatıcıyla okuyucuyu baş başa bırakıp, yazar olarak mesafesini de korumayı başarıyor. “Annem Hâlâ Kırk Yedi Kilo” isimli öykünün bir diğer güçlü yönü ise kitapta ana karakterin kadın olduğu nadir öykülerden olması. Yazar, doğru ve sade gözlemleriyle kadın karakteri canlı bir şekilde önümüze yerleştiriyor. “Ayakta olsam yıkılırdım, oturuyordum çakıldım.”[2] cümlesini okuduğumuz öyküsünde ise karakterin iç sesi okuyucunun sesine karışıyor. En çok da buradan bakıldığında Yörükoğlu’nun yarattığı karakterlerin karton olabilme tuzağına uğramadığını net bir şekilde görüyoruz. Yazar, sağlam gözlem yeteneği, endişeye ve aceleye getirilmemiş cümleleriyle metinlerini okuyucunun önüne bırakıyor.
Bireysel olan dertlerle toplumsal boşlukların kesişim kümesine aile derdini yerleştiriyor. Seçim yapma şansı verilmeden içine doğduğumuz, yaşamayı veya yaşayamamayı tecrübe ettiğimiz o ilk kurumun, ailenin, bireyin toplumsal varlığa geçişinin ilk sınavını verdiği bu yerde yaşamanın hiç de kolay olmadığını görmemizi sağlıyor. Yörükoğlu’nun her iki öykü kitabında bu geçişin açtığı yaraların izlerini sürdüğü birçok hikâyesi bulunuyor.
Anlatıcıların erkek egemen olduğu gerçeğini bir kenara koyarsak, hikâyelerdeki anne karakterlerinin sıkı bir gözlem ve ince bir çalışma ile işlenmiş olduğunu okuyucuya hissettirebiliyor. Yazar, okuyucuyu küstürmeyen, zorlamayan akıcı diliyle ben anlatıcı olmaktan da pek vazgeçmiyor. Farklı teknikleri denediğini görebileceğimiz en kuvvetli öyküleri ise “Annem Hâlâ 47 Kilo” ve “Her Şey”.
2017 yılında Yaşar Nabi Nayır Ödüllerinde ‘‘Dikkate Değer’’ bulunan Yörükoğlu, 2020 yılında Kaçış Rampası, 2022 yılında son kitabı Keşke Yüzüme Baksanız’ı yayımladı. Kendisinden insana dair, yormayan, ardında sakin gülümsemeler bırakacak daha çok öykü okuyacağımıza inanıyorum. Herkesin derdinin kendine büyük olduğunu söyleyen Yörükoğlu’nu daha başka öykülerde de okumak güzel olacaktır. Keyifli okumalar dilerim.
[1] Yörükoğlu Halil, Keşke Yüzüme Baksanız, İletişim Yayınları, 2022, s. 113.
[2] Yörükoğlu Halil, a.g.e., s. 25.
Editör: Hatice Akalın
- Sensörlü Otomat - 18 Ağustos 2023
- Konversleri - 12 Ağustos 2023
- Bir Yaşanamayanlar Anlatısı: Keşke Yüzüme Baksanız - 2 Temmuz 2023