Yazar: 22:00 Film İncelemesi, İnceleme, Sanat, Sinema

“The Fall” Film İncelemesi

“The Fall” Film İncelemesi

Bir filmi izlemeden önce illa ki onun fragmanına bakılır değil mi? O zaman öncelikle fragmana bir göz atalım ve üzerine konuşalım.

Böylesi güzel bir fragmana sahip bir filmin kötü olma ihtimali herhalde yoktur ve evet harikalar ötesi bir filmden bahsedeceğim sizlere. 2006 yapımlı ABD-Hindistan ortak yapımlı bir film ‘’The Fall’’. Yönetmen koltuğunda ise ilk filmi ‘’The Cell’’(Hücre) ile senaryo olarak başarı sağlayamasa da sinematografi becerisi ile başarı sağlayan Tarsem Singh yer alıyor. Genelde ana akım filmleri künyesinde barındıran Tarsem, The Fall ile film skalasını ayrı bir şekle sokuyor.

Film Beethoven’ in 7. Senfonisi ile karşılıyor bizleri. 7. Senfoni aynı zamanda Beethoven’ ın ‘’düşüş’’ olarak adlandırdığı bir senfoni. Zaten filmimiz de bu müzik eşliğinde köprüden at ile birlikte düşen Roy adında bir dublörün düşmesi ile başlıyor. Yani filmimiz adındaki anlamı hem mecaz hem direkt olarak bizlere sunuyor.

Roy kazanın ardından geldiği hastanede Alexandria ile tanışıyor. Alexandria o hastanede rehin olarak kalan 7-8 yaşlarındaki bir kız çocuğu. Hint kökenli olan Alexandria, portakal bahçesindeki bir ağaçtan portakal toplamaya çalışırken ağaçtan düşüp kolunu kırıyor ve filmdeki iki düşüş filmimizi film yapıyor. Burada Roy ile Alexandria’ nın tanışması ve arkadaşlığına şahit oluyoruz. Roy’un Alexandria’ ya isminin Büyük İskender’den geldiğini ve onunla ilgili hikaye anlatması ve o hikayeden bambaşka asıl hikayenin anlatılması ile seyircileri görsel bir şölen sunuluyor.

Filmin içindeki hikayede 6 karakter vardır. Bunlar Maskeli Haydut, eski köle Otto Benga , karısı vali tarafından kaçırılan Hintli, bomba uzmanı Luigi, bir doğa bilimci Charles Darwin ve sonradan eklenen bir ağaç kavuğundan çıkan Mystic’ tir. Bu karakterlerin hikaye içinde hepsinin ortak noktası vali Odius’ tan intikam alma hırslarıdır. Maskeli Haydut’ un ikiz kardeşinin intikamı ve sevgilisini Odius’ a kaptırması üzerine intikam yemini eder. Charles Darwin ise dünyada çok ender olarak bulunan Americana Exotica adlı kelebeği ölü bir şekilde yollaması üzerine intikam yemini etmiştir. Luigi onu tek başına bıraktığı için, köle Otto Benga kardeşinin ölmesi üzerine, Hintli karakter ise karısının kaçırması üzerine intikam yemini ederler. Bu karakterlerimizin hepsi bir adada başlar Roy’ un anlattığı hikayeye. Sahneler ilerledikçe görsel olarak şölen sunan yönetmen, hikayeyi bütün herkesin bir şekilde sonradan hikayeye dahil olan Maskeli Haydut ve Alexandria’ yı korumak için canlarını feda ederler.

Film böyle bir konu üzerine kurulu ama aslında anlatılmak istenenler senaryoda simgesel detayların ardına ve görüntülere yedirilmiş bir şekilde serpiştirilir. Mesela Alexandria, Amerikan ve Hint kültürü arasında sıkışmış bir karakterdir. Aynı bahar ve yaz arasında kalan Sonbahar gibi. Aynı zamanda ‘’orange’’ yani portakalında filmde kullanılması aslında Alexandria yı anlatan detaylardan biridir. Hem kırmızı hem sarı arasında kalan bir renktir ve portakal da Alexandria’ nın hikayede büyük etkisi altında kalmıştır. Tıpkı turuncu rengi gibi sonbahar gibi Alexandria’ da sıkışıp kalmıştır arada.

Hikayede geçen isimlerden beni en çok şaşırtan kişi Charles Darwin olmuştur. Aynı gerçek hayattaki gibi bir doğa bilimci olan türleri araştıran bir karakter olarak karşımızdadır ama tek farkla yanında Wallace adında bir maymun arkadaşı vardır. Bu maymun Wallace, Darwinle aynı zamanda evrim teorisini yayınlayan ‘’Alfred Russel Wallace’’ dır. 19. yüzyıl ortalarında evrim teorisini kanıtlamak için haldır haldır çalışan Darwin o sıralar 20 li yaşlarda olan Wallace’ dan bir mektup alır ve mektupta Wallace’ ın evrimle ilgili araştırmaları neredeyse bitmek üzeredir. Bunun üzerine beraber çalışmalar yapan ikili İngiliz Kraliyet Akademisi kanıtlarından sonra evrim teorisini Darwin-Wallace olarak belirler. Ancak biz neden şu an hala Darwin’ in adını duyuyoruz? Sebebi ise ‘’Thomas Henry Huxley’’ tarafından türlerin kökeni çalışmalarının desteklenmesi ve Darwin’in adını sıkça duyurması üzerine Wallace silinip gitmiştir. Filmde de maymun Wallace, Darwin’ e sürekli bir şeyler söylüyor ve Darwin aldığı bilgiyi kendisi gibi satması gerçek Darwin-Wallace konusuna büyük bir göndermedir.

Filmin yapım aşaması da 4 yıl süren büyük emekler sonucunda nihayete bağlanmıştır. Tek bir kare için bile farklı ülkelerin farklı mekanlarını görüntü yönetmenliği ile inceleyen yönetmenimiz ,18 ülke ve 26 farklı mekana uğramıştır. Bunların arasında Ayasofya’ da bulunmaktadır. İtalya, Hindistan, Güney Afrika, Mısır gibi çoğu ülke ona görüntü bakımından verim sağlamıştır.

Sürrealizm akımının önemli sanatçılarından Dali’ nin bir çok tablosunu kendisine kaynak olarak sağlayan Tarsis bazı simgeler ile Dali’ nin portrelerine atıfta buılunmuştur. Hikayede adı geçen Maskeli Haydut’ un maskesi aslında Dali’ nin bilinen bir eseri olan ‘’Mae West’s Room’’ adlı tablosu ile arasında sıkı bir benzerlik vardır.

Salvador Dali – Mae West’s Room

Açıkçası benim son zamanlarda izlerken ‘’yeter artık bu kadar güzel çekemezsiniz abi’’ dediğim bir film oldu kendisi.

Benim bu filme puanım 10/8

Sezer Sezgin
Latest posts by Sezer Sezgin (see all)
Visited 354 times, 1 visit(s) today
Close