“anneler çocuk doğurmazlar,
ümit doğururlar,
sevinç doğururlar,
gelecek doğururlar.”
Lorenzo’nun Yağı, insan ruhunun ve azimli kararlılığının zaferini konu alan bir film. Bu film çocukları Lorenzo’ya, yalnızca küçük erkek çocukları etkileyen ve her zaman ölümcül olan dejeneratif bir sinir bozukluğu olan adrenolökodistrofi (ALD) tanısı konan Michaela ve Agusto Odone’un gerçek hikâyesine dayanmaktadır. Michaela ve Agusto, oğulları yavaş yavaş ve acı verici bir şekilde kötüleşirken bu şaşırtıcı hastalığa bir çare veya tedavi bulmaya kararlıdır. Filmin temel önermesi: ümidini asla yitirme.
Bu filme, talihsizlikleri mucizeye dönüştürmek ya da bir trajediyi zafere dönüştürmek üzerine inşa edilmiş kurgu olarak bakmak istemiyorum.
Sağlık ve eğitim sistemi üzerinden bu filmin vermek istediği mesajı irdeleyeceğim.
Bir çocuk dış dünyayla ilk bağlantısını annesi aracılığıyla kurar. Anne yoksa, dış dünya da yoktur. Arapların dediği gibi, annesiz çocuk penceresiz evdir.
Yedi yaşındayken ALD adı verilen nadir ve tedavisi mümkün olmayan bir beyin hastalığından mustarip olan Lorenzo Michael Murphy Odone’un gerçek hikâyesinin senaryosunda doktorlar, “yapabilecekleri bir şey olmadığını ve teşhis konulduktan sonra 24 ay içinde öleceğini” söylerler.
Eğitim, geri dönüşümü olmayan bir müdahale aracıdır.
Yukarıda tırnak içerisindeki sözleri eğitim camiasında da pek çok kez duyarız. Doğal köşelerimizi törpüleyen eğitimcilerin, karakteri sert bir öğrenci karşısında “asla adam olmayacak” (bizim istediğimiz tarzda yaşamayacak) söylemleriyle bir doktorun “elimizden geleni yaptık” demesinin arasında bir fark yoktur.
Ümitsizlik ölümdür.
Lorenzo’nun ebeveynleri Augusto Odone (Nick Nolte) ve Michaela Odone (Susan Sarandon), bulabilecekleri tüm bilgileri kendi başlarına toplamaya karar verirler. Neden? Bilime inanmıyorlar mı yoksa? Hayır, bu ebeveynlerin ümit katmanı hâlâ var.
Lorenzo’nun Yağı, doğayla (kendi biyokimyasal yapımız, DNA, RNA, yalnızca kayıtsızlığı bilen kötü niyetli bir evren) ümidin (insan yaratıcılığı, kararlılığı, katıksız iradesi) arasında destansı bir savaş sunuyor.
Çocuk, felçli uzuvlardan, şiddetli kasılmalardan ve acı veren nefeslerden oluşan bir kitleye dönüşürken ebeveynler doğa’nın -soğuk ve kayıtsız- korkunç acımazlığı karşında dik durmaya çalışıyorlar.
Hayatın genetik bir piyango olmasından daha kötü bir dehşet yoktur.
Anneyle baba günden güne, geceden geceye çalışırlar. Meslekten olmayanlardan kendini adamış araştırmacılara kadar, bu hastalık hakkında doktorlardan ve bilim adamlarından çok daha fazlasını keşfederler.
Lorenzo’nun durumu kötüleştikçe de mücadeleyi asla bırakmazlar. Sonunda, Augusto Odone gizemi çözer ve ALD’li erkek çocuklara (hastalık kızlara değil, annelerden oğullarına geçer) yardımcı olabilecek özel bir zeytinyağı türü olan bir reçete icat eder. Nihayet, on dört yaşındayken Lorenzo bazı hareketler yapabilir ve bilgisayar aracılığıyla dış dünyayla iletişim kurmaya başlar. Anne sonunda oğlunun penceresi olur ve ona dış dünyayı gösterir.
Sonunda, tüm tıp mesleğinin başarısız olduğu yerde, iki sıradan ebeveyn başarılı olur. Anne çocuğu için bir tedavi üretir, ancak filmin mutlu sonu karanlık bir gerçeği maskelemektedir.
Aslında Lorenzo’nun Yağı yerine sadist bir korku içerikli eğitim ve sağlık üzerine kurgulanmış film düşünün. The Exorcist gibi… Daha önce normal olan bir çocuğun ve ev halkının korkunç bir kötülük tarafından parçalanmasını izlersiniz. Çoğu korku filminin aksine bu “kötülük” doğaüstü alanda değil, biyoloji veya eğitim alanında yer alıyor.
Genetik veya dayatılan eğitim, vücudun ve bilincin ölmesini istiyor. Bedeniniz, dayatılmış ilaçlarla, tedavi yöntemleri ve bilgilerle dış dünyaya kapalı hale getirilmek üzere… Birden anneniz bunun bir çaresi olduğunu düşünüyor. Kurtuluyorsunuz. Ya anneniz yoksa ya da anneniz yetenekli değilse veya anneniz de aynı eğitim ve sağlık cenderesinden geçmiş biriyse…
Yönetmen: George Miller
Yapımcı: George Miller, Doug Mitchell
Senarist: George Miller, Nick Enright
Oyuncular: Nick Nolte Susan Sarandon Peter Ustinov
Editör: Buse Karabulut
- Terazinin Karanlık Kefesi - 8 Aralık 2024
- Çeviri Öykü | Dehliz (Mohsen Towhidian) - 31 Ekim 2024
- Erman Gören’le Ilias Çevirisi Üzerine Söyleşi - 20 Temmuz 2024