Yazar: 19:49 Öykü

Galiba Ben Biraz Dolmuşum

Hay aksi yine geç kaldım. Ne kahvaltı yapmaya vaktim var ne suratıma iki boya sürünmeye…

Apar topar doldurdum çantama eşyaları bir de akşamdan kalma sandviç. Evin kapısını kilitledim. Merdivenleri hızla indim. Yola atladım, elimi kaldırdım, durdu dolmuş, yarısı boş bindim içine. Ooo bu dolmuş ne sıcak? Halbuki Konya’nın ayazı keskin olur.

Oturdum kır saçlı hafif tombul bir teyzenin yanına belli ki yol eğlenceli geçecek. Bugün şans senden yana, mesajlarımı sen okuyacaksın Minnoş teyzem…

Koşuşturmanın getirdiği hafif nefes darlığıyla kafamı yukarı kaldırdım. Şoförün dikiz aynasından bana doğru baktığını gördüm. Telaşla açtım sırt çantamın orta gözünü. Her şey vardı içinde ama lazım olan yine yoktu. İki gün önce banyoya koyarım diye elime aldığım tırnak makası bile içindeydi. Hay Allah acaba bunu buraya nasıl ve neden koymuştum? Akşam eve gelirken iki süt bir peynir alayım diye cebime attığım yüz lirayı uzattım. Şoför bana söylendi ben de yüz liraya alabileceklerimin azlığına. Büyük bir boş vermişlik hissiyle kulaklıklarımı taktım. Kafamı cama yasladım.  Gözlerimi hafif yukarı kaldırdım. Bu sefer de bir yazıyla göz göze geldim. “Yaşadığım falan yok sadece ölmezden geliyorum” Patlattım bir kahkaha, millet döndü baktı bana deli demesinler diye bir de sesli okudum yazıyı. Tüm tuhaf bakışların himayesinde yavaşça gözlerimi tekrar cama çevirdim. Yolu izleyeyim derken o an sessizliğin sesini işittim ve dalgınlığıma küfrettim içimden. Kulaklığı takıp sesi açmamışım ya…

Ah beni bu hale sokana bin bir ah… Ne bozuk paramı hazır tutmadan binerdim dolmuşa ne de kahvaltımı yapmadan çıkardım yola neredesin eski ben! Nerelerde hapis kaldın?

Müziği açtım. Birkaç bastım kısma tuşuna sonra cama tekrar baktım. Yanda başka bir dolmuş ama bu sefer tam dolmuş. Böyle tıklım tıklım, yer kalmamış da kalanları yoldan alamamışlarcasına. Dolmuşun kenarında yazanı okudum: “Biz kimseyi yarı yolda bırakmadık onlar müsait bir yerde indiler” Gülümsedim. Doğru valla. Evren tüm yaşadıklarıma binaen dolmuşlarla mesaj gönderiyordu bana.

Sen gitmek istedin. Ben sana fedakârlıklar ettim, sen kârlarını sayarken ettiğim fedaları görmezden geldin. Fazlaydım sana ama geç fark ettim. Direndim, çabaladım, mücadele ettim. Yelkenlerimi sularına indirdim. Kasvetli rüzgârına kapılıp seninle yol almak istedim ama sen bir an bile olsa ödün vermedin kendinden. Anlamıyorum neden? Ben senin karmaşık ve bir o kadar bulaşık hayatını seçebiliyorken sen benim sessiz ve huzur dolu sakin hayatıma nasıl olur da ayak uyduramadın?

Defalarca söyledim sana sabır küpüyümdür ben, sabreder, bekler, görmezden gelir, şanslar verir, alttan alır ama dolup taşınca da “bir kalemde silerim” demedim mi ben? Doğru mu söylüyor göreyim bakayım diye zorladın da beni, cümlemin bu kısmını mı unuttun? Ah be adam…

Her şeye eyvallah da beni çıldırtıp, çıldırttığın noktada cazgır ilan etmene ne demeli. Ayrılığı evimizin içine sen aldın. Evimizi içeriden dinamitlerken hiç mi düşünmedin verdiğim emekleri, onca bekleyişleri. O an “Sevildiğini gördün. Şimdi unutulduğunu iyi izle” yazısını okudum tavanda.

Elime aldım telefonu şimdi sıra sendeydi. Yazacaktım sen de okuyacaktın. Gerçi okumazdın da ama olsun içimdeki nefreti kusmaya hazırdım.

“ Umarım hayatının hiçbir evresinde huzur ve mutluluk kapını çalmaz. Böyle öküz gibi kalırsın” yazıp gönderdim. Yanımdaki teyze hemen eğildi kulağıma:

“ Belli ki seni çok incitmiş bu öküz,” dedi.

Ne ara okumuştun be teyzem. Daha karşıya bildirim gitmedi. Güldüm bakışlarına:

“ Öyle teyze kırdı kalbimi.” dedim.

“ Aman kızım üç günlük dünya ne takan kafana!”

“ Öyle teyzem de emek verdim ben buna,”

“ he bana baksana sen, ben benim sıpalara meme verdim büyüttüm şu yaşa getirdim de iki güzel söze koyup gittiler analarını,”

Sanırım evlatlarından bahsediyordu. Gülüp gülmemek arasında giderken tekrar girdi söze:

“O yüzden sal gitsin. Ananın evladı, evladın anayı sildiği şu dünyada kendini bir oğlan için heba etme bak şunu yaz gönder,” dedi. İşaret parmağını yolcu kapısının üzerinde duran tabelaya uzattı:

Adımı avcuna yaz hatırladıkça avucunu yalarsın” yazıyordu. Bu sefer tutamadım bir kahkaha patlattım. Gözümde de bir damla yaş telaşla kalkıp “ Müsait bir yerde” diye bağırdım.

Editör: Melike Kara

Hümeyra Ercan
Latest posts by Hümeyra Ercan (see all)
Visited 31 times, 1 visit(s) today
Close