Yazar: 17:22 Genel, Öykü

Kem Gözlü

Ah baba bütün bunları başlatan sensin.

Unuttum, yaşanılanları aştım sanmıştım. Adı üstünde geçmiş ya hani, geçti sandım. O kadar da tembih ettim kendimi trende gelirken. “Hatırlama, hatırlatma” diye. Fakat içimde kopanları tutamıyorum. Bir oturup konuşsaydık. Bir şeyler değişir miydi? Gerçi kabul etmezdin hatanı. “Naptım ki şimdi?” derdin.

Keşke konuşmak için fırsatımız olsaydı. Eteğimizdeki taşları dökerdik. Sen bana kızardın, bağırır, çağırırdın. Ben de içimdekileri söyler rahatlardım. Kafamı önüme eğip susmazdım. Büyüdüm eski ben değilim. Hatırlar mısın? Beni niye sevmiyorsun diye sorardım sana, cümlelerin hâlâ kulaklarımda “İnsan evladını hiç sevmez mi? Severim. Ama kız kısmına çok yüz verilmez.”

Verseydin be baba.

Başkalarına güler yüzünü eksik etmez bize somurturdun. Annemle bana eziyet eder dururdun. Evde abilerim el üstünde ben ise ayak paspası. Getir Eda, götür Eda. Başkalarının yanında baş tacı Eda. Çok yüzün vardı be baba birini bari verseydin.

Fettan bakışlı teyzeme benzediğimi söylerken ablalarına ve çok sevgili annene, benim kapının ardında olduğumu hissetmez miydin? Aramızda sevgisizlik vardı gelemedim yanına, aşamadım senin sevgisiz kalbinin duvarlarını.

Erkek adamın erkek çocuğu olurmuş ya bu muydu sebep? Halbuki erkek çocuğun da vardı. Şanını yürütecek, koltuklarını kabartacak. Tüm güzel, güçlü genlerini oğullarına aktarmışsın. Benim payıma da kızın olmak kalmış.

Senin sevgisizliğinin himayesinde yaşayan kem gözlü kızım ben. Evet doğru kem gözlüydüm. Abilerime aldığın oyuncakları kıskanır hepsi parçalansın isterdim, ya da kaybolsun. Hatırlar mısın bilmem bir gün Mahmut abime aldığın kırmızı renkli Ferrari kaybolmuştu. Ne dayak yemiştim ama… Dayak yiye yiye bana edilen hakaretleri unutacağımı sanmıştım. Çocuk aklı.

Biliyor musun? Dayaklarının içinde tek haklı olduğun oydu. Ben almıştım arabayı. Sobanın içinde yanan alevlere atıvermiştim. Gelip göreceksin korkusu için de arabanın çatır çutur erimesini izlemiştim. Belki de içimde barındırdığım bu kötü kıskançlık senden bana kalan tek miras. Miras demişken aklıma geldi. Tarlaları oğullarına vermişsin, hayırlı olsun. Yeni haberim oldu. İnan hiç şaşırmadım. Hep söylenip dururdun “Kız kısmı kocayı buldu mu babayı unutur, evlenip koyar gider. Hayırlı evlat, erkek evlat. Onu besleyip, büyüteceksin.”

Sahi baba üzerimde beyaz gelinlik evinden kaçarken, gerçekten Mehmet’e âşık oldum mu sandın? Tek amacım baba evimde göremediğim eksikliği koca evinde tamamlamak, bir tutam sevgi görebilmekti. Senin tüm hakaretlerine rağmen anneannem hep “bahtın açık olsun yavrum” derdi.

Bahtım açıkmış. Zamanla sevdik birbirimizi… Ben senden kaçarken bulduğum bu evde hem eşe hem sevgiye kavuştum. El üstünde tutar, hasta olduğum da bakar eşim, sağ olsun. Hiç kapanmayacak sandığım yaramı sardı. Ha oralarda bir yerde bir boşluk var inkâr edemem. Nadir de olsa arada sızlar. Ama sızlatan sen değilsin baba. Sadece “baba” kelimesi. Gerçekten beni seven bir babam olsaydı nasıl olurdu düşüncesi.

Artık evime dönmeliyim baba. Umarım uyanırsın. İyi olursun.

Sakın yanlış anlama, kendim için geldim hasta yatağına. Kırık kanatlarımı bu evde bırakıp özgürleşmek için. On koca yıl. Artık ağırlık oldu bana. Taşıyacak gücüm yok. Hem zaten taşıdığım küçük hediyem de yolda.

Adı ‘sevgi’ olacak. Göremediğim tadamadığım… Onu çok seveceğim baba. Sözüm var çocukluğuma.

Ha bu arada içimde kalmasın söyleyeyim.

Israr kıyamet aradılar dün gece beni “baban çok hasta. Gelmelisin kızım. Abilerin yok” dediler.

Şu sızlanmalara, ne güldüm bir bilsen. Estağfurullah haline değil. Sadece erkek adamın erkek çocuklarına güldüm.

Sahi Mahmut abim kırmızı Ferrari’sine binip mi gitti yoksa?  Ahmet abime de izin çıkmamıştır kesin! Takdir-i ilahi…

Neyse baba seninle konuşmak güzelmiş lakin yoruldum, ağır geldi geçmişten gelen acıların söylettiği kelimeler. Odama gideyim az soluklanıp, çocukluğuma sarılıp dinleneyim.

Zaten halalarım ve babaannemle dolu kabus gibi bir gündü bugün. On koca yıl onlardan hiçbir şey götürmemiş. Halalarım hâlâ aynı. Fesatlıklarını örtmek için sıfatlarına masum bir gülüş yerleştirip, gülümserler: “senin iyiliğin için” derler. “Kuzum adam ölse cehennemde yanarsın. Tövbe de babaya karşı gelinir mi? Babayla küsülür mü? Senin iyiliğin için valla”

Yine benim iyiliğim içinmiş baba…

Editör: Melike Kara

Hümeyra Ercan
Latest posts by Hümeyra Ercan (see all)
Visited 4 times, 1 visit(s) today
Close