Çocukluğu, yetişkinlik dönemi, sinema hayatı, hep acılar ve baskılar etrafında sarmalanmış Fransız yeni dalga sinemasının ilham kaynağı ve aynı zamanda otoriteye başkaldırmış bir yönetmendir. Hem de gerçekçilik akımını kendi anlatım şekliyle gerçekleştirerek ondan sonra gelenlere cesaret vermiştir. Öldüğünde henüz 29 yaşında olmasına rağmen bunca şeyi 200 dakikaya sığdırmıştı. Dramatik hayatı çocukluk dönemlerinde başlamıştı. Anarşist militan Miguel Almerevda’nın oğluydu. Babasının hapishaneye atılıp şaibeli bir şekilde öldürülmesiyle zor bir durumda kalmıştır. Ortaokul yıllarında sahte kimliklerle yatılı okullarda okumak zorunda olan Vigo, bu dönemde yaşadıklarını “Hal ve Gidiş Sıfır” filminde anlatacaktı. Sinema tarihinin, çocukluk dönemiyle ilgili anlatımlarının ilklerinden olan bu film sonradan Truffaut’un “400 Darbe” filminin esin kaynağı olacaktı. Sinemaya iyi bir izleyici olarak başlayan Vigo daha sonra tedavi olmak için gittiği Nice şehrinde ilk filmi olan Nice Hakkında Belgesel filmini çekmişti. Filmleri sırasında hastalıklarla boğuşmasına rağmen çekimlere devam etti. Jean Vigo “Hal ve Gidiş Sıfır” filmiyle 13 yıl sansüre maruz kalmıştı. Daha sonra çektiği “Geçip Giden Çatana” filminin bittiğini göremeden ölecekti. Yapımcıları ilk filminde olduğu gibi sansür yemekten korktuğundan, filmin bir çok yerini keseceklerdi. Kısa yaşamında sinemaya derin izler bırakan Jean Vigo ardından gelenlerin öncüsü olacaktı.
Hal ve Gidiş Sıfır (İsyan, Devrim, Anarşi)
Usta yönetmenlerin, çektikleri ilk film genelde kendi hikayeleri olmuştur. Vigo da çocukluk döneminde yaşadığı hikayeyi “Hal ve Gidiş Sıfır” filminde anlatmıştır. Filmde sistemin otoriter yapısını bu otoriteyi yönetmeye çalışan bürokratları, otoritede yaşamak zorunda kalan insanları(çocukları) konu almıştır. Baskılar sonrası isyan eden çocukların devrimini anlatan ve film karakterlerinin her birisinin baskın ve ironik olmasıyla filmin bir çocuğun hayal dünyasından çıktığını göstermeyi ihmal etmez. Filmin ironik yanı karakterleri olsa bile, özenle düşünülmüş bu düşsel yolculukta her şey bir anlama sahiptir. Okul müdürünün bu kadar baskın bir karakter olmasına rağmen cüce olarak tasvir edilmesi, şapkasını bile kendi imkanlarıyla asamamasına rağmen aynaya baktığında ne kadar güçlü olduğunu göstermeyi ihmal etmez. Bu sert otoritenin yaratmış olduğu tahribat ne kadar güçlü olsa bile çocukların buna boyun eğmemesi hatta bunlarla dalga geçmesi bir zaman sonra da bir kişinin isyanının bütün sınıfa sinmesi baş kaldırmayı başlatmıştır. Anarşist bir babanın oğlundan belki de babasına selamını söylüyordu. Film, otoriteler tarafından 13 yıl boyunca yasaklı kalacaktı. Film; bir propaganda filmi olmaktan çok, aslında insanın kendi özünün baskın bir disiplinle esir alınamayacağını ifade eder. Okul rejiminin içinde kendi yaratmış olduğu bürokratlar olsa da bunu sahiplenmeyen ve çocukların anarşisine destek veren öğretmenleri de olacaktı. Film aslında yoksul insanların, onları yönetmeye çalışan totaliter rejime karşı kurduğu düşü bir bakıma gerçekleştirecekti. Filme bugünden baktığımızda çocukların cesareti, İkinci Dünya Savaşı sırasında halka sirayet etmiş olsaydı çok büyük ihtimalle totaliter rejimlerin çıkardığı savaş olmayacaktı. Bu açıdan bakıldığında Avrupa’nın yönetim şeklinin nereye doğru savrulduğunu bize çok önceden anlatmıştır Vigo. “Hal ve Gidiş Sıfır” filmi bir çocukluk anısı, bir başkaldırı ve sinemada gerçekçilik akımının ürünüdür.
Her Filmi, Sonuncusu Olacakmış Gibi Çekmeli “Bergman”
Vigo, hasta yatağında çektiği son filminde Bergman’ın bu sözünü sanki kendisine söylüyormuşcasına yaşamıştır. Filmin son kısımını hasta yatağında çekmeye çalışan Vigo, filmin sonunu göremeden ölecekti. Kendi hayatının gerçekçiliğini sinemasının diliyle bütünleştiren Vigo, toplumun amaçlarını sorgulamaktadır. Kamerayı sokağa indiren Vigo, sokaktaki insanın hikâyesiyle sanatın birleştirici unsuru olarak gerçekçiliği ön plana çıkartmıştır. Sinemanın temelinde ondan sonra gelecek olanlara sinemanın kendi teknikleriyle çekilebileceğini göstermiştir. Bu da o dönemde sinemanın kendi kalıplarından çıkıp özgün bir karakter almasına neden olmuştur. “Geçip Giden Çatana” filminde olduğu gibi hayatın; hızlı bir birliktelik sonrası ayrılıkla, ayrılığın getirmiş olduğu özlemle, özlemin getirmiş olduğu acıyla birlikte aşkın birbirlerini olduğu gibi kabul etmesiyle son bulmuştur. Aşkı da bir bütün olarak elen Vigo, “Geçip Giden Çatana” filminde, birbirini seven ama hayata aynı bakmayan iki insanın birbirini olduğu gibi kabullenmesiyle realist yanını gösterirken, farklı yataklarda birbirinden uzak ama birbirine âşık olan çiftin sevişme sahnesi bir o kadar şiirsel ve sürrealisttir. Belli bir kalıba sığmayan yönetmen yaşasaydı her filminin diğerinden farklı olacağı kesindi.
200 dakikaya sığdırılmış kocaman bir ömür…
- 200 Dakikaya Sığdırılmış Bir Ömür (Jean Vigo) - 26 Mayıs 2020
- Auteur Sinemasının Yaramaz Çocuğu (Fatih Akın) - 14 Mayıs 2020
- Ahmed Arif 93 Yaşında: Nerede Olursan Ol… - 25 Nisan 2020