İnsan duracağı yere kendi karar veremiyor bazen. İnsan tüm acıları, yaraları, yalnız bırakılışları affedebilir zannediyor. Gökyüzünün hacmini kalbinde zannediyor, tüm kırıklıkları böyle uçsuzlukla sindirebilir sanıyor. Olmuyor. İnsan canından vazgeçmek deyimlerini yanlış tanımlıyor bazen. Bence can; etim, kemiğim, derim, gözlerim değil yüreğimin içinde bulunan insanlardır. İnsan canından vazgeçemez deniyor yalan! Mecbur bırakılıyor, başka çaresi olmuyor. Bence bir insanı sevmek hızla sana doğru gelen arabaya kucak açmak gibi bir şey. Doğru sevdiğimizde o araba hiç ezmiyor bizi. Hep gelmekte olanı anlatmaya yetiyor, hep özlemekte olanı simgeliyor.

Sevginin içinde kırıklıkların bulunmadığına inanıyorum. Eğri fikirli insanları gönlümüzde bir yerlere koyuyor, eğri fikirler tenimize değdiğinde sevgiyi suçluyoruz, niye? Sevmenin ne suçu var? Bence en özgür şey sevgi hayatta. Kimsenin dokunamadığı, kendinden başka kimsenin engelleyemediği tek his sevgi. Zincirlere boğsalar, dar ağaçlarını süsleseler senin için yine de yok edemezler ki içindeki sevgiyi. Bence bir insan yaşadığı her kötü anının suçlarını sevgiye yüklüyorsa yaşam denileni hiç anlamamıştır. Çok defa dedim ki o giderse biter her şey. Yok bir şeyler bitiyor ama daha çok şey ekleniyor ruhumuza. Yaşam tecrübesi bence tüm yolları açıyor. Gönlünü açıyor en başta, sevgiyi doyumsuzlaştırıyor. Ben diyorum bir başkası diyor ve bir başkası inkar ediyor. Dediklerimiz bir yerlerde duraklıyor. Hayat anlatmaya başlıyor sonra.

Affetmenin durduğu yer hep gurur oluyor bence. Bunu da affederse denizlerin çöle kavuşmasına izin verir gibi hissediyor insan. Tüm varlıkları yokluğa satmış gibi hissettiriyor. Yanıyor. Çok defa durmaya mecbur bırakıldığı yerde, dağları aşan alevlerle yanıyor. Bence yanmak burada anlam kazanıyor. Diğer tüm işleyişlere benzetiliyor. Mesela bir  portakal kokusunun tek başına olduğunda yaratamadığı etkiyi bir sobanın aleviyle ruhumuzun en ince derinliklerinde hissediyoruz. Saf bir çocukluğun acımasız koşullarında, çöp dolu sokaklarda imrenek izlediğimiz paslı bir bisikletin hayali bu kokunun şefkatinde saklı. Yanık bir portakal kabuğu bu denli çukur hislerle varoluşunu sürdürüyor. Asıl olan portakal mıydı? Yoksa çaresizliğin insanı kemirecek kadar hırslı olduğunda cılız bir alevin o portakalı  sahipsizce yakması mı? 

Yanmak; belki acıdan belki sıcaktan, bu denli değiştirebilir miydi sahip olunan değeri. Durduğumuz yeri yuva yapan yanık koku, affetmenin bitişi miydi? Hayat yuvasız yerlerde kirli bir katil formuna bürünür fakat garip olan da şatoların içinde de bir katil formunda bulunması. Sahip olunmayan tonlarca para insanı kuyu dibinde bir ceset haline getirirken nasıl olur o tonlarca paranın yuva yaptığı yerlerde birer katliam çukuru olur? Yanarız. Bir soba alevinde de bir kraliyet ailesinde de. Meyveler daha yeni filizlendiklerinde yol manzarasından başka hiçbir işe yaramazlar. Fakat güneş onları kavurup olgunlaştırdığında hayatı oluştururlar. Asıl olay yanmak mı? Acıdan dolayı yanmak mı? Kuru ve boğuk bir havada küflü duvarlara yaslanarak ağlar bir kadın. Hıçkırıkların bir serenata dönüşmesini bir büyünün onu sindirella yapmasını umarak ağlar. Yıllardır hayatında en odak noktaya koyduğu adam tüm düzeni bozup öylece bırakmıştır kadını. Ağlar. Aşk acısından yanan bir gönülle nefes almaya devam eder. Kurgusuz bir hayatın planlarını mahvetmesine haksızca içerler. Vücudunun acıdan kavrulması onu daha büyük bir insan haline getirir. Belki hatalarının kaynaklarında seksek oynayabilecek kadar vakit harcayabilir. Hayatına durgunluğu yakıştırabilir. Yanar kadın. Şimdi o kadını olduğu insan yapan güç yanmak olmaz mı? Kırılmak olmaz mı? Bir çocuğun devasa duygularla beslediği bir oyuncağının kırılması onu inciltmez mi? İncildiginde yanar mı?

Yanmak hep kötücül duygularla bezenen bir fiil mi? İnsanın duracağı yere yanmanın küllerini bıraktığı gurur karar veriyor. Biz değil. Vazgeçişimize, bitirdiklerimize hep o karar veriyor. Yanmanın gücünü bir gurur bastırabiliyor. Bence dünyadaki en özgür his sevgi iken en gardiyan his gurur. Sevginin ardından yangınlar çıkıyor ve bu yangınları tek başına durdurabilen sadece gurur oluyor. Bence bu dünyadaki en yanık his gurur. Sınırlı, alevli ve acımasız olan tek his gurur.

İrem Gül Yılmaz
Latest posts by İrem Gül Yılmaz (see all)
Visited 13 times, 1 visit(s) today
Close