Yazar: 12:42 Röportaj

Serdar Orçin ile 5 Soru – 5 Cevap (Ne dersiniz)

Çok standart bir soruyla başlamak istiyorum. Küçük bir kentte dünyaya gelmişsiniz, Müjdat Gezen Tiyatrosu’na başlayıp babanızdan bunu iki yıl gizlemişsiniz. Bütün bu süreç için bize ne dersiniz? 

Evet Bayburt’ta doğdum ben. İlkokul dörde kadar orada yaşadım sonra İstanbul’a taşındık. Yaşım küçük olduğu için benim bu şehre uyum sağlamam o kadar zor olmadı ama bütün ömürlerini küçük bir kasabada geçiren anne babam için aynı şeyi söylemek biraz zor olur. Dolayısıyla yaşanan bu dönüşüm sırasında bazı anlaşmazlıklarımız çatışmalarımız kendimizi ifade edemeyişlerimiz oldu. 

Tiyatro benim ailem için çok çok uzak bi dünyaydı. O yüzden ona başlamak ve hatta meslek olarak seçecek olmam onların kolay kabul edebileceği bir şey değildi. Bazı şeyleri (en klasiğinden) gizleyerek yapmak o sırada yapabildiğim en kolay şeydi. 

Taa ki onlar bunu kabullenene kadar. 

İlk filminiz olan Üçüncü Sayfa‘da oynama teklifi size nasıl geldi? Zeki Demirkubuz’la diyalogunuz, sette çalışırken yaşadıklarınızdan bahseder misiniz ve Zeki Demirkubuz sinemasına nasıl bakıyorsunuz? 

Zeki abi filme başlamadan önce o rol için birini aradığını Rıza’ya (Sönmez) söylemiş. O sırada dördüncü sınıftaydım ve Rıza da bizim sinema derslerimize asistan olarak geliyordu. Ben de o sırada okulda epey popüler bir öğrenciydim. Rıza da beni çok beğenirdi sağ olsun, o önermiş beni. Zeki abi de görmek istemiş ve bir plan kurmuşlar. Rızanın bir barı vardı, beni davet etti bir gün. Ben de gittim bir kaç saat takılıp çıktım. Meğer Zeki abi o sırada beni izlemiş ve tamam olur demiş. Sonra görüştük biz kendisiyle. Nedenini şu şekilde açıkladı: “Eğer bilerek gelseydin belki de numara yapardın, bir takım oyuncu halleri takınırdın ben onu görmek istemiyordum doğal halini görmek istiyordum.” Böylece maceramız başlamış oldu. 

Elbetteki o sırada Zeki abiyle çalışmak bir rüya gibiydi. Çünkü o Türk sinemasına yepyeni bir soluk getirmiş hatta dünya çapında filmler yapmaya başlamış bir yönetmedi. Daha sonraki filminde bana başrol verdi. İşte bu benim kaderimi tamamıyla değiştirdi diyebilirim. Zaten filmin adı da Yazgı’ydı.

Bu güne kadar kült filmler yapmış Türk sinemasını belirli çıtaya taşımış otör bir yönetmendir Zeki Demirkubuz. Ondan öğrendiğim şeyler daha sonraki oyunculuk hayatımda önüme rehber oldu hep. 

Hâlâ da her filmini büyük bir heyecan ve merakla beklerim ve izlerim. 

On İki Öfkeli Adam (2014 Şehir Tiyatrosu) oyununda harikulade bir performansınız var. Filmografiniz ve ekran işleriniz çok fazla. Peki Serdar Orçin sinema, ekran ve sahne farkı için ne der? Tüm bu işlerin dengesini nasıl kuruyorsunuz? 

Çok teşekkür ederim. Evet On İki Öfkeli Adam çok keyif alarak oynadığım bir oyundu. Mükemmel bir tekstti ve gerektiği gibi ansamble bir ekiple oynanan güncelliğini asla kaybetmeyen bir oyundu. Tam altı sezon kapalı gişe oynadık. 

Tiyatro sinema televizyon üçgenine gelince… Aslında cevabı sorunun içinde geçen “denge” kelimesinde gizli galiba. İlk zamanlar hepsi birbirinden çok farklı şeylermiş gibi geliyordu bana ama artık öyle düşünmüyorum. Çünkü sonuçta hepsinde oyunculuk yapıyorum ama ve fakat tabii ki hepsinin kendi içinde farklı disiplinleri var. Bunların hiçbiri oyunculuğun dışında değil ama. Bizim zamanımızda okullarda bu öğretilmiyordu ama şimdilerde okullarda kamera önü oyunculuğu dersleri de veriliyor. Biz biraz tecrübeyle öğrendik. 

Sahnenin farklı kuralları vardır kameranın farklı, televizyon işlerinin farklı öncelikleri vardır, sinemanın farklı. Ki bu durum bile kendi içinde türlere göre de farklılık gösterebilir. İnsan zamanla bunların ayrımına varıyor. 

Birini diğerinden üstün tutamam elbette ama birinin beni tiyatro oyuncusu diye tanıtmasından her zaman büyük gurur duymuşumdur

Ankara’da “En iyi erkek oyuncu” ödülünü Uzun Zaman Önce filmindeki Cihan Sağlam karakteriyle aldınız. Genelde rollerinize nasıl hazırlanıyorsunuz? Oyunculuk da sanatın birçok dalı gibi bir çok beslenilmesi gereken bir alan. Serdar Orçin sanatın en çok hangi dalından besleniyor? Neler okur, neler izler, neler dinlersiniz? 

Evet çok doğru her an her dakika çevrenizde ve dünyada olan her şeyle ilgilenmek geliştirmek beslenmek zorundasınız başka türlü insanı anlamanız mümkün olmaz. Tabii ki dünya klasiklerine hakim olmalısınız üstelik sadece bir alanda değil edebiyata da resime de müziğe de heykele de aslında insana dair her şeye ilginiz ve alakanız olmak durumunda. Ha tabii ki birine özel olarak daha çok ilgi duyabilirsiniz birkaçını daha fazla takip ediyor olabilirsiniz ama neticede evet sürekli beslenmek zorundasınız. 

Tabii işimiz insan hikâyeleri olduğu için beni de en çok edebiyat yakından ilgilendirir. Elimden geldiğince tiyatro metinlerini takip etmeye çalışırım. Roman okumak vazgeçilmezlerim arasındadır. Elimden geldiği kadar hem klasikleri hayatımda tutmaya çalışır hem de yeni çıkanları takip etmeye çalışırım. Keza müzik de hayatımın ayrılmaz bir parçasıdır. Yarım yamalak bir iki enstrüman da çalarım.

Ve tabii ki sinema. Bu alanda da hem yerli hem yabancı filmler arasında beni enterese eden filmleri mutlaka bulur yakalar seyrederim. 

Ha tabii bütün bunların yanı sıra benim için olmazsa olmazlardan biri de hayatın içinde olmaktır. İnsanlarla ilişki içinde olmaktır, farklı ortamlarda bulunmak arzusudur, farklı coğrafyada görme arzusudur, farklı yaşamlar görmek arzusudur, bunlar da benim için olmazsa olmazlardandır. Bundan daha gerçek ve kıymetli bilgi ve beslenme kaynağı da yoktur bana göre. 

Tezgâhınızdaki yeni projeler neler? Oynamak isteğiniz bir kitap kahramanı var mıdır mesela?

Tezgâhtaki en yeni projeler, dijital platforma çektiğim iki dizi… Biri Prens diğeri Alef. Yakında yayına girecek ikisi de. Geçen yaz çektiğimiz sinema filmi ANKA da şu an vizyonda. Daha da taze olansa yazın çekeceğim bir film için şimdiden çalışmalara başladık. Ve bu sezon Şehir Tiyatrosu’ndaki tek oyunum Veba da Nisan’a kadar oynanmaya devam edecek, önümüzdeki sezon bakalım neler olacak ben de büyük bir heyecanla bekliyorum

Roman kahramanı konusuna gelince aslında oynamak istediğim çok karakter var ama şu ara Türkiye için uyarlanmış ve yazılmış bir kurtadam filminde tabii ki kurtadamı oynamak isterdim. Hatta bunu yazmayı da çok istediğimi burada itiraf etmiş olayım. Neden yerli bir kurtadamımız yok ki. Kaldı ki etraf kurt adam kaynıyor bence.  

Visited 18 times, 1 visit(s) today
Close