Yazar: 21:56 Anlatı

Sen Varmış Sen Yokmuş

“Düş kırıklıklarından bir yangını miras bırakacaklar ikimize.”

Gece yarısı olmak üzere. Göz kapaklarım uykuya teslim olmamak için direniyor. Çekiştiriyor eteğimi çocukluğum. Kızgın acılardan demeçler biriktiriyorum aklımda. Ansızın bir his yumağı çöküveriyor kalbimin üzerine. Sırtımı dönüp uyumak istiyorum sadece. Odadaki amber kokusu geliyor burnuma. Durgun bir sabaha uyanacağım çoktan belli.  Yarım nefesi dolduruyorum önce göğsüme.  Bir masal anlatmamı istiyor eteklerimden çekiştiren çocukluğum. Geçiştirmek istiyorum onu inatla. Ayaklarını yere vurmakla tehdit ediyor beni. Çok ısrarcı masal dinlemekte. Duvara yaslı duran yatağımda bir yer buluyor kendine. Yorganımın altına gizleniyor, usulca başını koyuyor yastığıma. Yüzünde şımarık gülümsemesiyle gözleri parlıyor çocukluğumun. Anlat artık şu masalı der gibi bakıyor bana. Hiç masal bilmiyorum ki ben! Bilmediğin bir şeyler anlat o zaman diye çıkışıyor. Çok sonra tanık olabileceğim bir masalı anlatmaya başlıyorum ona. Dur bir dakika diyor. Bu masalın adı ne? “Sen” diye bir masalı anlatmaya başlıyorum ona.   

Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kayıp şehirlerden birinde yaşayan inatçı bir kuş varmış. Bu kuş uçmayı hiç bilmiyormuş. Kayıp şehrin yağmurları aralıksız yağarmış. Kuşun yağmurdan korktuğunu ve bu sebeple uçamadığını düşünenler varmış. Bir bakıma haklı olduklarını söylemeliymiş inatçı kuş. Yağmurun yağmasını sevmezmiş. Bu yüzden uçmayı inatla istemezmiş. Bir süre sonra onun doğasına aykırı olan bu davranışını herkes yadırgamaya başlamış. Nasıl olur da bir kuş asla uçmak istemez? diye düşünmeye başlayanlar olmuş. Kayıp şehrin gizli sokaklarının birinde yaşayan başka bir kuş, bir gün uçmayı inatla reddeden kuşa rastlamış. Onu uzaktan izlemeye başlamış. Çok uzun zaman sadece inatçı kuşu izlemekle yetinmiş. Hep orada, onun yakınında bir yerlerde durur ve yalnızca ne yaptığını izlemeye koyulurmuş. İnatçı kuşu izlemek onun karanlık hayatına aydınlık getirirmiş. Bir gün inatçı kuşu kendisiyle birlikte uçmaya ikna edebileceğini biliyormuş. İnatçı kuşu izlemeyi bıraktığı saatlerde hep bunu düşünürmüş. Hayali, içinde günden güne büyürken ve tüm zamanlar zamansızlığı kovalarken, kayıp şehirdeki herkes onun inatçı kuşla birlikte uçmayı hayal ettiğini öğrenmiş, onunla alay etmeye başlamışlar. Kuşun tonlarca yükü olmasına rağmen bir de herkese karşı imkânsız bir savaş vermesi gerekliymiş. Herkese karşı hayalini içinde büyütmeye devam etmiş. Ne yapacağını bilmez bir haldeyken rastladığı inatçı kuşun karşısında dona kalmış. Şiddetli bir yağmur kayıp şehrin sokaklarını ıslatırken hayalperest kuş, inatçı kuşa olan biteni anlatmak istemiş. Kendini inatçı kuşa duyurmak için en gür sesiyle konuşmaya başlamış: 

-Yağmurları severim inatçı kuş! Beni duyuyor musun? Yağmurları severim ben. Sen de sev. İzin ver yağmurların da seni sevmesine. 

*** 

Masalı dinlerken uyuyan çocukluğuma bakıyorum şimdi. Gözleri uykuya teslim olmuş çoktan. Masalın sonunu duyamayacak oluşuna üzülüyorum. Sonunu ben de hiç bilmiyorum. Okşuyorum gece karası saçlarını. Çocukluğum şimdi derin bir uykuda. Öpüyorum kanayan dizlerini derin uykularında. Çırpınıyor kuş, masalın en güzel yarınında. Ellerimi ne zaman uzatsam, gözlerinin rengini kucaklayacağımı biliyorum. Yüzünü gökyüzü bellediğim bir akşamı açıp okuyacağım yine masal diye. Bugün günlerden sen. Bir masal anlatacaklar bana da çocukluğum gibi. Siyah yalanlarına maruz kaldığım herkesten kaçıracağım kendimi. Senden habersizken, henüz dünyadan habersizken ben senin yaşamak savaşına atılışını izleyeceğim çok uzaklardan. Geceler var olacak, gündüzler seni de beni de hiç bağrına basmayacak. Sen çok sonra öğreneceksin gölgenin senden bağımsız var olabildiğini. Daha doğmadan seveceğim seni. Düş kırıklıklarından bir yangını miras bırakacaklar ikimize. Savuşturacağım inatla üzerindeki yalnızlığı. Tanrı’ya en çok seni sevmesi için dua edeceğimi öğreneceğim seneler sonra. Yaşımız kadar tanışıklığımızı bozan zamanlar girecek aramıza. Elveda demeyi hiç sevmeyeceğim. Seni tanıyana dek yaşamak için neden bu kadar hırçınlaştığımı anlayamayacağım. Huzursuzluğu kendime siper ettiğim bir günde rastlayacağım sana. Uzak duranı seveceğim öylece. Nedensizce hırçınlık tohumları ektiğim göğsüme, yaşam sevincini iliştireceğim önce. Gözlerinin rengiyle yeşerecek içimdeki genç çiçekler. Duru bir gerçekliğin ortasında, kalbimin sesini duyacağım ilk defa. Küskün kalamamayı öğreteceksin bana. Öyle ya! Beni kendime küskün bırakmayan yanımsın, sen.  

Ve 

Arasına zaman girecek anıların, 

Ben en çok seni hatırlayacağım, 

Bir dünya eskiteceğim gözlerinde,  

Bu masalı hiç unutmayacağım…  

Ece Dirhemsiz
Latest posts by Ece Dirhemsiz (see all)
Visited 3 times, 1 visit(s) today
Close