Şehirdeki beyaz yakalının sosyal medya reklamlarına neler düşer? Siz de onlardan biriyseniz eğer bilirsiniz ki yakın bir zaman kadar bize pazarlanmaya çalışan şunlardı:  şehirden uzak ama nasıl oluyorsa bir o kadar da işimize yakın rezidans daireler,  şehirden kaçış yani tatil planları ve  hobi bahçeleri.  Yeni normale doğru ilerledikçe kapitalizm artık pandemi kaynaklı güvenlik kaygılarını anlayarak yeni bir pazarlama taktiğine doğru ilerledi. Belirsizlikte ne satar acaba? diye düşünen şirketlerin zihni sinir pazarlama direktörleri aslında başta ürün gibi gözükmeyen bazı hurafeleri spiritüel yaklaşımlar ve öğretiler adı altında sosyal medya kanalından bizlere hızlıca servis etmeye başladılar. 

Sadece dün sosyal medyamda gördüğüm reklam ilanlarından bazıları şöyleydi:

Kendinizin farkında mısınız?

Dişil mi yoksa eril enerjiniz mi daha yüksek?

Kişilik tiplerine göre karakter analizinizi yaptırdınız mı?

Yaşam koçluğu programı ile yeni bir hayata başlamak ister misiniz?

Çakra temizliği ile şifalanmaya ne dersiniz?

Doğru nefes almak için nefes koçluğu seminerimize katılmak ister misiniz?

Geçmiş travmalarınızdan kurtulmaya ne dersiniz?

Aslında ilk bakışta sizi derin bir felsefik hesaplaşmaya sürükleyecekmiş gibi görünse de buram buram riya ve reklam kokan bu cümleler beni çok rahatsız ediyor. Neden bir faninin kendini bulmak ve gerçekleştirmek için bir yaşam koçuna ihtiyacı olsun ki, enerjimin cinsiyeti kimi hatta beni ne ilgilendirsin? Onu da geçtim kişilik tipimizi bulmak, çakralarımızdan önce bulunduğumuz ortamı -evimizi-ofisteki masamızı-sokağımızı temizlemek, şimdiye kadar aldığımız nefesimizi sorgulamak ve travmalarımızla yüzleşmek için bu atölyelere, seminerlere, workshoplara ihtiyacımız yok ki ! Bazen kendi akıl ve mantığımızın sesine o kadar hasretiz ki!

Biliyorum mantık ve akılcılığın ‘post truth’ çağında pek de revaçta değil. Artık bilimsel gerçeklerin yerini inandıklarımız alıyorsa tehlike çanları da orada çalmaya başlıyor demektir. Bazı sektörlerin de bundan nemalanmak istemesi kaçınılmaz. Hele ki inanca dayalı sistem simsarlarının. Ancak insanların belirsizlik ortamlarındaki içe dönüşlerinden yararlanmak ve sözümona kendini bulmaya çalışan şehirliye organik görünümlü yapay hizmetler sunmak hiç etik gelmiyor bana.

Şüphesiz çoğumuz kendi akıl süzgecimizden geçirerek bu tip kandırmacalara aldanmamayı tercih edebiliriz- ama her zaman bunu başarmamız da mümkün olamayabilir. Kötü bir ayrılığın, nedensiz işten çıkarılmanın veya aile sorunların ardından bir de yaşadığımız dünyadaki sorunların yükü ile boğuşurken dayanıklılığımızın ve daha önemlisi analitik düşünme kabiliyetimizin devre dışı kalması çok normal. 

Tüm bu dışsal ve içsel faktörlere rağmen doğal bir çeviklikle kafamızı toplamak ve ilerlemeye başlamak da yeni bir yetkinlik! Rezilyans dediğimiz ve şimdiye kadar Türkçede tam karşılığı olmasa da ‘yılmazlık’ diye tabir edeceğimiz bir yetkinlik bu. Hurafelere inanarak tutunduğumuz yerde kalmak ve bir kurtaran beklemek yerine hayatta kalabilmek, büyüyüp olgunlaşmak ve ileriye gitmek için tam da ihtiyacımız olan şey belki de budur aslında: Yılmazlık! Kendimize kötü davrandığımız kadar şefkat gösterdiğimiz, mizah ve eğlenceyi de sorunlar bitince elde edilen bir ödül gibi görmediğimiz, Polyanna misali sürekli sevgi kelebeği misali hayalerle uçmadığımız ayaklarımızla yere de basabildiğimiz, çevik ama dengeli bir çevre ve de zihin yaratabiliriz kendimize.  Erich Fromm’un ‘Sahip Olmak veya Olmak’ kitabında yazdığı gibi kendiniz ‘ olabilmek’ için ‘sahip olmak’ kökenli tüm davranış biçimlerinden vazgeçmeye hazır olmalıyız. Putlardan ve hayallerden arınmış, onlara tapınma, yani kendini aldatma ihtiyacını duymayacak bir olgunluk düzeyine ulaşmaya çabalamalıyız. Birilerini ‘influence’ etmek veya kıskandırmak adına yaptıklarımızdan daha fazlasını kendimiz için yaparak yaşamımıza kendimiz dışında hiç kimsenin bir anlam veremeyeceğini fark etmeliyiz. Bunların hiçbiri için maddi beklenti ile ellerini ovuşturan ticari yoldaşlara ihtiyacımız yok. Beş adımda farkındalık- üç adımda zihinsel arınma veya sekiz adımda yenilenme adındaki kişisel gelişim kitaplarından çok kendi kararlılığımıza, kendi mantığımıza yatırım yapsak ya? Dayanıklılık ve uyum için, düştüğümüzde kalkarak yeniden başlayabilmek için yılmazlık kasımızı geliştirmemiz daha ekonomik ve daha kalıcı olmaz mı?

Visited 5 times, 1 visit(s) today
Close