Geçtiğimiz günlerde yeniden okuyup üzerine çok düşündüğüm bir kitaptan bahsetmek istiyorum sizlere. Orhan Veli’den Nahit Hanım’a gönderdiği mektupların toplandığı “Yalnız Seni Arıyorum” isimli Yapı Kredi Yayınları eseri. Son zamanlarda bu tür toplama mektupları yayınlamayı iyi başardıkları için tebrik etmek lazım. Çünkü hayatta olmayan birinin yaşarken yazdıklarını yayınlamak halen hayatta olan aile bireylerini zora sokabilir. Bu tabii güven meselesi biraz da. Orijinaline sadık kalmak ve mahremi paylaşmamak insani bir mesele sonuçta.

Kitabı okurken sık sık notlar aldığımı söylemeliyim. Şimdi diyeceksiniz ki bir mektubu okurken neler not alınabilir ki? Aksine bir sanatçıyı daha iyi anlamak için kesinlikle mektuplarını okumanız gerekir. Metin Altıok’un sevgili kızı Zeynep babasının mektuplarının yayınlandığı kitapta bu durumu şöyle açıklıyor. “Yazarın kimliğini açık eden yalnız mektuplarıdır.”

İşte böyle ki genç yaşta aramızdan ayrılan fakat bestelenmiş şiir ve yazdığı hatırı sayılır öykülerle aramızda olmaya devam eden Veli’nin hiç bilinmeyen yönlerini not almakla bitiremedim.

Nahit Hanım sanat camiasında ismini oldukça saygın duyurmuş, batılı ve güzel bir kadındır. Hal böyle olunca adına şiirler yazılır, şarkılar söylenir. Fakat hiçbirinde adı geçmez. Nahit hanım’a evli olmasından dolayı camianın erkekleri tarafından hep uzak hayranlıkla bakılır. Bedri Rahmi, Sabahattin Ali ve dönemin iş adamları gibi birçok kişi “Cumhuriyet gibi kadın” diyerek nitelendirirler. Tabi dönemin ışıldayan yıldızı Orhan Veli’nin Nahit Hanım’ı tanıması uzun sürmez. Bulundukları ortamlarda defalarca denk gelirler ve ardından kitapta toplanan mektuplar çıkar ortaya. İstanbul’dan Ankara’ya, Ankara’dan İstanbul’a mektuplar.

Orhan Veli bu mektupların birçoğunda kırgınlıklarını, özlemini ve aşkını anlatır. Neredeyse haftalık olarak gönderdiği mektuplarına çoğu zaman karşılık bulamaz. Zaten sahip olduğu özleme daha da fazla kuşku eklenir. Gün geçtikçe sevilmediğini ve yalnız kaldığını ifade eder. Fakat ne var ki haftalar sonra gelen her cevap onu yeniden hayata döndürür.

Orhan Veli mektuplarında eleştirmenler ve gazete yazıları hakkında da bir çok şey yazıyor ancak birçoğunda da ileri derece bilgisine şaşırdığım at yarışlarından bahsediyor. Yaşadığı mali yetersizliklerden kurtulmanın yolunu sanırım bu şekilde buluyor ya da bu her şeye rağmen hayata tutunma eğenlecesi. Hatta öyle ki Nahit hanım’a küçük tüyolar bile veriyor. İşte mektupların bu kısmını tebessümle okudum diyebilirim. Çünkü pek az kişi Veli’nin bu özelliğini bilir.

Mektupların birinde “benim kime ilgi duyduğumu ya da ne yaşadığımı şiirlerimden anlayamazlar” diyor. Bu görevi edebiyat tarihçilerine bıraktığı çok açık. Peki günümüzde bu görevi yerine getiren kaç kişi var? Bilmiyorum. İşte üzerinde düşünmeme sebep olan konu da tam olarak buydu. Edebiyat alanındaki değerlerimizi yalnızca onların kitaplarını basarak korumaya çalışıyoruz. Onlarca yayınevinden birbirinin kopyası onlarca  kitap. Orhan Veli şiirleri hakkında herkesin az da olsa fikri var ama hayatı hakkında fikir sahibi olan kaç kişiyiz?

Eyüboğlu ile olan dostluklarını, Sabahattin Ali’ye olan içten içe öfkesini, farklı şehirlerde görmeden yaşadığı aşkını, özlemini, kıskançlıklarını ve kabuslarını okudukça bu eseri ortaya çıkarmayı akıl edenlere teşekkür etmemek içten bile değildi. Hele ki o meşhur şiirlerinin ilk halini mektuplarda görmek ayrı bir keyif. Benzer yayınların artmasıyla beraber bir dizesini fotoğraflarda paylaştığımız şairlerin hayatlarını da öğrenebilmek dileğiyle diyorum.

Erdi Akbulut
Latest posts by Erdi Akbulut (see all)
Visited 2 times, 1 visit(s) today
Close