Evet Fernando Pesso’ya 20. yüzyılın en büyük şairlerinden birisidir. “Yalnız şair” diye hep bilindi. Ama bu yalnızlık dışardan ona bakanlar içindi, kendisi asla yalnız değildi. Çünkü onunla berber yaşayan hayaletleri vardı. Bu hayaletler onun ölümüne kadar eşlik etti. Birçok şiirini ve yazılarını çok sevdiği hayaletleri ile yazdı. Ölürken dahi onlara güzel bir veda etti. Bu vedalar Antonıo Tabucchı’nin Fernando Pessoa’nın Son Üç Günü adlı eserinde en güzel şekli ile bulabilirsiniz. Bu eser Pessoa’nın hayatını anlatır ve ölürken yaşadıklarını.
Öncelikle Fernando Pessoa kimdir? Uzun ismi, Fernando Antonio Nogueira Pessoa’dır. 13 Haziran 1888’de Lizbon’da doğmuştur. Babası o dönemin en başarılı müzik eleştirmenlerinden Joaquim de Saebra Pessoa ve Magdalena Pinheiro Nogueira’nın oğludur. Verem hastası olan babası, Pessoa beş yaşında iken ölmüştür. Pessoa çok garip bir ailede büyümüştür. Babaannesi Dionisia çok ağır bir akıl hastasıydı ve bir süreden sonra gelişen durumu, onun akıl hastanesine kaldırılmasına neden oldu, zaten çok geçmeden akıl hastanesinde öldü. Pessoa, 1895 yılında, Güney Afrika’ya, Durban’a gitti. Çünkü annesi Portekiz’in, Güney Afrika konsoluyla evlenmiştir. Öğrenimini İngilizce yaptı. Portekiz’e döndüğünde üniversiteye yazıldı, ama hiç derslere katılmadı. Bir daha da Güney Afrika’ya dönmedi ve ölene kadar Lizbon’da yaşadı.
Pessoa asla bir evde yaşamadı. Hep sade ve kiralık odalarda yaşadı. Sınırlı sayıda bir arkadaş çevresi vardı. Genellikle konuşmadan pek hoşlanmaz, söyleyeceklerini hayaletleri ile yazılarında ya da şiirlerinde anlatırdı. Hayatı boyunca ise sadece bir kez âşık olmuştur. Ophelia Queiroz, aslından ondan vazgeçmesinin nedeni ise hayaletidir. Evet ömrünün sonuna kadar âşık olarak kalacağı bu kadından bir hayaleti için vazgeçmiştir. İlk hayaletlerini 8 Mart 1914’te Alberto Caeiro olarak ortaya çıktı. Onu Ricardo Reis ve Alvaro de Campos izlediler. Bu adlar kendilerinden başkalarıydı, onun içinde konuşan ve özerk bir yaşamaları ve biyografileri olan seslerdi. İç sesleri ile konuşması onun için büyük bir mutluluktu.
Alvaro de Campos ilk hayaletlerinden biri idi. Aslında 15 Ekim 1890 yılında doğan gemi mühendisi olan ama mesleği ile ilgilenmeyen fütürist, avangardist, nihilist bir şair ve yazardır. 1928 yılında, yüzyılın en güzel şiiri Tütüncü Dükkânını yazdı. Eşcinsel bir aşk yaşadı. Ophelia Queiroz ile Pessoa’yı da ayıran Campos’tur. 30 Kasım 1935’te, Pessoa ile aynı gün ve aynı yıl Lizbon’da ölmüştür. Ama Pessoa onun hayaleti ile yaşamış ve arkadaş olmuştur. Hatta Pessoa’nın Son Üç Günü kitabında bu konu hakkında konuşuyorlar. “Pessoa, yaşamıma girdin; benim yerime geçtin, Ophelia ile ilişkimin sona ermesine sen neden oldun. Campos ise şöyle yanıtladı; senin iyiliğin için yaptım diye karşılık verdi, bu başına buyruk kız senin yaşındaki bir adama uygun düşmezdi, başarısız bir evlilik olurdu. Ayrıca ona yazdığın bütün aşk mektupları da gülünç, zaten bütün aşk mektuplarının gülünç olduğunu düşünüyorum, kısaca seni gülünç olmaktan kurtardım, minnet duyacağını umuyorum.”
Diğer hayaletlerinden birisi ise Alberto Caeiro. Bu hayaletin şöyle bir özelliği bulunmakta, Pessoa’nın bütün hayaletlerinin üstadı. 1889 yılında Lizbon’da doğdu, 1915 yılında taşrada öldü. Verem hastasıydı, hayatı ile ilgili pek bir bilgi bulunmamakta yalnız, Pessoa onu sarışın, solgun yüzlü, naif ve içli şiirler yazan şair olarak tanımlıyor. Fenomenolojinin habercisidir Caeiro. Hatta konuşmalarında şöyle diyor Pessoa; “Caeiro; ben sizin babanızım. Bir an sustu, seyrek sarı saçlarını düzledikten sonra devam etti; siz daha çocukken veremden ölen gerçek babanız Joanquim de Seabra Pessoa’ın yerini ben doldurdum. İşte onun yerine geçtim. Pessoa gülümsedi ve biliyorum dedi.” Hayaletini o kadar çok benimsemişti ki babası olmuştu onun için.
Ricardo Reis, 19 Eylül 1887’de Oporto’da doğdu ve bir Cizvit okulunu bitirdi. Bu hayaleti hakkında da pek fazla bir bilgi yok. Sadece Krallık düşüncülerinden dolayı Brezilya’ya sürüldü. Duyumcu, maddeci ve neoklasik bir şairdir. “Duyumcu ve neoklasik bir şairin cumhuriyeti ve cumhuriyetçilerin bayalıklarını sevmemesi işime geliyordu. Dizelerimin değerini bilecek bir Sezar, Markus Aurelius gibi büyük bir imparator hayal ettim hep; cumhuriyetçiler arasında yetkin kimse yoktu, onlar sadece Auguste Copmte okumuş, herşeyi bildiklerini sanan insanlardı, Horatius ve Pindaros’un tadına nasıl varabilirler?”
Doğum ve ölüm tarihini bilmediğimiz bir başka hayalet Bernardo Soares. Lizbon’da kumaş ithalatı yapan bir şirkette muhasebe yardımcısı olarak çalışıyordu. Pessoa’nın âşık olduğu kadın Ophelia ’da bir kumaş fabrikasının ithalat bölümünde muhasebeciydi. Hep “Semerkant’ı düşündü. Huzursuzluğun Kitabı adını verdiği lirik ve metafizik bir günlüğün yazarıdır. Pessoa ile Pessoa adlı bir lokantada tanıştı.” Biliyor musun sevgili Pessoa, geçtiğimiz yıl fena halde uykusuzluk çektim. Her sabah, tansökümünde pencereye oturup kentin üzerinde ışığın renkten renge girmesini seyrediyorum. Lizbon üzerinde tansökümünü birçok kez kaleme aldım, bundan da gurur duyuyorum, ışığın tonlamaları üzerine yazmak güçtür, ama başarabildiğimi sanıyorum, sözcüklerle tablolar yaptım.”
Portekiz neopaganizmin temel kitabını oluşturacak Tanrıların Dönüş’ünün yazarıdır Antonio Mora. Son günlerini psikiyatri bölümünde geçirdi. Pessoa ile de bu klinikte tanıştı. Antonio Mora Aiskhylos’un trajesinden aldığı Prometeus’un yakarısının başını yüksek sesle Pessoa’ya okudu. Ve bu şekilde ihtiyar filozof Pesso’ya elyazmalarını teslim etti. Pessoa’ a ondan şöyle bahsetti; “Antonio Mora delidir, en azından resmi kayıtlara göre delidir. Ama çoktanrıcılık ve Hristiyanlık üzerine çok kafa yormuş aklı başında bir delidir. Eski Romalılar gibi beyaz bir tunikle gezdiğini söyleyebilirim, yerlere kadar inen beyaz bir tunik, ayağında antik çağlardan kalma bir sandalet.”
Evet Pessoa 20. Yüzyılda çok fazla tanınmış olmasa da öldükten sonra iç dünyası merak konusu olmuştur. Hayatını bu hayaletler ile geçirmiştir. İnsanlardan sıkıldıkça, kendisini dostlarına bırakan Pessoa çok önemli eserleri vermesine neden olmuştur. Aslında hepimizin birkaç hayaleti var, yalnız bizler farkında değiliz. Burada anlattığım hiçbir karakter yeryüzünde yaşamamıştır sadece Pessoa’nın aklında ve kalbinde yaşamıştır. 30 Kasım 1935’te hepatit krizinden öldü. Büyük olasılıkla aşırı alkolün neden olduğu düşünülmekte.
- Klasik İtalya Sineması - 26 Kasım 2020
- Strazburg 1518 (MUBİ) - 24 Eylül 2020
- Her İnsan Biraz Van Gogh’tur - 7 Ağustos 2020