gölgesiz kalmışların ülkesindeyim akşamüstleri
kolsuz bedenler, dilsiz bulutlar -yürüdüm uyuyan merdivenleri-
ceplerime çakıl taşlarını dizdim; ikiye bölünmüş kızıllardan yalnız
kan mevsimiymiş bulunduğum tarih
kahin dilinde bir cümle ağzında, odun satıyor adam üçü on
sureti yedi kapıdan farklı görünürmüş bazı ruhların
tek tek vurulsun hüküm giymiş rüyalarım oklarla
nasılsa yakıp yıkmışlar tahta köprüleri ve yollar kurgulanmış
ben kalmadan evvel, ne kuyunun sonu çizilmiş pastellerle ne kibritler ateşin kaderini bilmiş

yürünecek evrenler açıyorum kapı kapı, gıcırdıyor yıldızlar
sorgusuz geçiyorum göğün topraklarını
her galakside bir orman bekçisinin peşindeyim
suyu tanıdım birinde, ötekinde ışığı tuttum
bir dalın selamını aldım ertesi sabah, sahibinden tozludur
uyudum üç köpek yavrusu ile bir leylek yuvasında krauzer’in
taşıdım sırtımda hasırlara sardığım ölülerini geçmişimin
başlayamadığım sekiz hayat daha var zihnimde kedilerden alacaklı olduğum
ilkine başladığından kuşkuluyken nefsim

gün bitti, boş kovanlar fotoğraflandı olay yerlerinde, koparıldı takvimler
hapsedildim devreden hesaplarına gelecek ayların

Visited 2 times, 1 visit(s) today
Close