Yazar: 19:18 Röportaj

Gaye Boralıoğlu ile 5 Soru – 5 Cevap (Ne Dersiniz)

Yazar, senarist “Gaye Boralıoğlu” edebiyat dünyasında nefis kitaplara imza atıyor, peki Gaye Boralıoğlu nasıl çalışıyor? Ben bir kadın olarak üzerime biçilmiş rollerden dışarı çıkıp yazmaya vakit ayırırken çok zorlanıyorum. Bazen otobüste bazen metroda bazen yemek yaparken taslaklarımı hazırlıyorum, siz tüm bu biçilmiş roller ve yazmakla ilgili bize neler dersiniz?

Öncelikle övgüleriniz için teşekkür ederim. Samimiyetle söyleyebilirim ki, ben o kadın rollerini giymediğim için belki biraz daha rahatım. Evlilik gibi bir kuruma itibar etmedim, çocuk yapmadım. Birlikte yaşadığım kişilerle bütün rutin işleri bir şekilde paylaştım. Tabii ki benim de mecburiyetlerim var… Hayatımı kazanmak, bazı sosyal sorumluluklar, yakınlarıma destek olmak vesaire. Ama yazmak bence mutlak bir sükûnet gerektiren bir konfor alanı değil. Yemek yaparken, yolculuk ederken, başka işler yaparken, hatta uyurken bile yazıyorum. Yazmak derken, anlatacağım yapıyı kurmak, o anlatının sesini oluşturmak, cümlelerini kurmak gibi işleri kastediyorum, sadece kalem kâğıt kısmını değil. O kısma geçmeden önce ben neredeyse yüzde doksanını kafamın içinde oluşturuyorum ve günlük hengâmeye paralel olarak bunu yapabiliyorum. Sonra tabii kâğıda dökme kısmında yalnızlık, sakinlik ihtiyacım oluyor ama o aslında benim için işin daha küçük bir kısmı.

Okuyucunuz olarak Dünyadan Aşağı, Mübarek Kadınlar, Alâmetler Kitabı benim için çok farklı bir yerde duruyor. Bize biraz kitaplarınızın yazma süreçlerinden bahseder misiniz? Yazma süreçlerinde sizi ruhsal olarak en fazla zorlayan hangisi oldu?

Hızlıca cevap vereyim Alâmetler Kitabı oldu. O kitap yüreğimin kopmuş bir parçası. Kim koparmış? İşte bu memleket, bu iktidar, artık sıradanlaşan kötülük, üstümüze sinen vurdumduymazlık. Alâmetler Kitabı’nın meseleleri buralardaydı. Aslında Dünyadan Aşağı’da da benzer sularda yüzüyordum ama orada elimde Hilmi Aydın diye gayet mümbit bir karakter vardı, kitabın ironik yapısı yazarken beni eğlendiriyordu. Alâmetler Kitabı daha sert, iddiası daha keskin bir kitaptır. Ve ayrıca o kitapta üslup olarak tercih ettiğim bazı güçlükler vardı: Zamanla, mekânla ilgili sadeleşme ve aynı zamanda da derinleşme arzusu…

Yazma süreçlerim ilgili sorunuzun cevabı ise epeyce uzun ve her kitabım için farklı. Ama kısaca şunu söyleyebilirim. Benim için yazmak yalnızca bir dil meselesi değil, daha çok bir zihin meselesi. Dolayısıyla hassasiyetlerim, dünyaya ve insanlığa dair gözlemlerim, o gözlemleri anlamlandırma yolum hikâyenin arka planını oluşturur. Sonra yaratıcı süreç başlar… Bazen bir görüntü, bazen bir rüya beni harekete geçirir, fikri bulur sonra yapıyı kurmaya başlarım aynı anda da anlatacağım şeyin hak ettiği dil dünyasını oluştururum… Sonrası, işçilik!

Edebiyat dünyasında ödüllerle ilgili ne düşünüyorsunuz, genç yazarların özellikle dosya sunarken çok zorlandıklarını biliyorum siz bunlarla ilgili ne düşünüyorsunuz? Tutku ile yazan genç yazarlara vazgeçmemeleri için ne dersiniz?

Tutku ile yazan insan vazgeçmez zaten. Amacınız kitabınızın yayınlanmasıysa, ödül almaksa o zaman bunun olmadığı her durumda kendinizi yenik hissedersiniz. Ben hiçbir zaman böyle amaçlarla yazmadım. Sadece ve basitçe anlatmak istediğim şeyi nasıl daha iyi anlatabilirim diye düşündüm. Gerisi kendiliğinden geldi.

Yazmak zor bir iş. Yalnızlık gerektiriyor, karşılığında ne büyük paralar ne de ün kazanıyorsunuz, bizim gibi toplumlarda artık saygınlık bile görmüyorsunuz, dolayısıyla yazmak için somut mevzulardan daha iyi sebepleriniz olmalı.

Neler okuyorsunuz, okuma sürecinizi nasıl yönetiyorsunuz? İyi bir yazar olma yolunda ilerlemek için ne kadar okumalı ne kadar yazmalıyız?

Yazar olmanın en önemli koşulu bence okumak. Hayatımın en mutsuz dönemleri de yeterince okuyamadığım zamanlar. Ben birkaç düzeyde okumalarımı sürdürüyorum, belirli bir şey yazıyorsam okumalarımı da ona göre şekillendiriyorum. Yeni bir kitaba başlamadan önce muhakkak klasikleri özellikle de yazacağım konuyla ilgili klasikleri okurum. Diğer yandan felsefeye meraklıyım, felsefe ile edebiyat arasında da çok derin bir bağ olduğunu düşünüyorum, o yüzden bir taraftan felsefe de okurum. Dünyadan ve Türkiye’den kendi çağdaşlarımı da takip etmeye çalışıyorum. Tabii her zaman hepsini okumak mümkün olmuyor, bu konuda dertliyim, daima ödevimi iyi yapmadığım duygusu içindeyim ama her gün yüzlerce kitap basılıyor, yetişmek mümkün değil.

Şu sıralar hayat pek iyi gitmiyor bir çoğumuz için kuyruğu dik tutmak için okumak, yazmak, üretmek dışında neler yapmalıyız, siz neler yapıyorsunuz?

Başı kesik tavuk gibi dolaşıyorum işte, ne yapayım!

Visited 12 times, 1 visit(s) today
Close