Sorular üzerine çalıştığım günün 8 Marta denk gelmesi tesadüf değil sanırım. Bitirgen ile başlayan ve devam eden üçlemenin demlenme süreciyle ilgili ne dersiniz?
Üçlemenin yazım süreciyle ilgili en doğru tarif sorunuza ilişmiş madem oradan devam edeyim. Her üç kitabın yazımı, aralarındaki uzun aralıklar, o sırada yaptığım okumalar, yaşadığım değişimler, çalkantılar derken toplam on beş yıla yayıldı yazmak. Bu arada elbette başka işler, öyküler, senaryolar, oyunlar yazdım ama tek bir karakterin tarihsel ve toplumsal olayların tam da göbeğinde büyümesine tanıklık etmek, kendi içindeki psikolojik dönüşümlere dikkat kesilip, tutarlılık ve bütünlük gözetmek bir hayli yorucuydu. Bu arada elbette ele aldığım dönemleri yani 80’leri, 90’arı ve 2000’li yılları da içinde barındırdığı kendine has yakıcı hikayeleriyle yeniden gözden geçirmem gerekti. Sonuçta ben diyeceğimi bu üç kitapla demiş oldum galiba, gerisi okurun eleği ve emeği…
Kadınların çoğu kulvarda engellendiği, mobbinge maruz kaldığı, önüne bir çok sıfatın konularak ekarte edildiği su zamanlarda yazar olarak yaşam ritminiz nasıldır, yazarak mı mücadele ediyorsunuz ne dersiniz?
Yazmak elbette benim için de bir mücadele, direnme, dinlenme ve dillendirme alanı. Ama sadece yazarak, sistematik şiddetini, sopasını her an her dakka gözümüze sokan, sırtımızdan eksik etmeyen patriarkal düzenle, bu erkeklik halleri ve hallenmeleriyle baş etmek mümkün olamaz, olmuyor da zaten. O yüzden maruz kaldığımız her durumda, anıtsayaç’ın işlediği her durumda, hayatın her alanında susmamayı, evet itaat etmemeyi, tam tersi isyan ve inat etmeyi elden bırakmamak gerekiyor. Çünkü yazmak her ne kadar ruhunuza sağaltıcı etkiler yapsa da hayat her zaman edebiyattan büyüktür.
Genç ve henüz yola çıkmış yazarlara neler önerirsiniz? Yayınevlerinin genç yazarlara tavrını nasıl buluyorsunuz? Siz yazmaya ve dosya hazırlamaya başladığınızda nelerle karşılaştınız?
Yazmayla geçen yolculuğun sonu yok, okumanın da. Her gün kendime yaptığım okuma listelerinin altında kalıyorum, bir o kadar da yazılmayı bekleyen fikirler, imgeler, metaforlar kafamın içinde dört dönüyor. Genç yazarları elimden geldiğince takip etmeye çalışıyorum, yanı sıra düzenlediğim atölyelerde onların heveslerinin ve heyecanlarının değirmenine su taşımaya, onları mümkün olduğu kadar zorlayıp, başka başka yazma olanakları keşfetmelerine destek olmaya çalışıyorum ama yayınevleriyle yazarlar arasındaki ilişkilere vakıf değilim, hem o alanın mahremiyeti gereği hem de her kurumun kendine has bir düzeni olduğu için mutlaka farklılık gösteriyordur.
Nasıl yazarsınız, sabit çalışma yeri iz var mıdır? Kâğıt ve kalem hâlâ işler mi sizin için yoksa klavyeyle mi yazarsınız? Şu sıralar neler okudunuz, dergi çalışmaları var mıdır?
Eskiden çalışma odam ve masam olmazsa bir cümle dahi yazamazdım, sonraları bu durum değişti. Sessiz bir köşe, yalnız olabildiğim bir oda yetmeye başladı. Deftersiz hiçbir yere adım atmadığım için mutlaka notlarımı onlara alırım, uzun yürüyüşlerle evirip çevirdiğim her neyse ve kıvamına gelmişse oturup bilgisayarıma açtığım Word dosyasında yazarım, artık dönüp dolaşıp gideceğim, atıp katacağım yer orasıdır. Okumalara gelince en son okuduğum kitaplar Anna Kavan’ın Julia ve Bazuka kitabından muhteşem öyküler, ilk defa tanıştığım ve bundan sonra da takipçisi olacağım Adania Shibli’den Küçük Bir Ayrıntı romanı ve görülen lüzum üzerine bir kez daha Kral Lear…. 80’i aşkın kadın yazar ve çizerlerle çıkardığımız Rağmen Dergisi için de küçük bir metin yazdım.
Figen Şakacı’nın yazma serüveni nasıl başladı, nasıl devam edecek? Okuyucularınızı neler bekliyor? Senaryo ve öykü arasında derin farklar var biçimsel olarak, nasıl adapte oluyorsunuz? Ne Dersiniz?
Altı kişilik bir aile evinin misafir salonunda başladı, “kendine ait odalarda” devam etti. Yaza yaza, daha çok ata ata ve elbette okuyarak da böyle gidecek yaşadığım sürece. Şu aralar Kesekli Tarla kitabımdan sonra yazdığım öyküleri bir derleyip toparlıyorum; yeni romanın temelini attım, inşaat malzemeleriyle uğraşıyorum. Senaryo yazım çalışması kısa süre önce bitti, kendi dilime- bambaşka bir disipline ve derinliğe varmak için kulağımı ve gözlerimi temizliyorum diyebilirim.
Sevgiler
- Polisiye Sesler: Alper Canıgüz - 20 Mart 2024
- Polisiye Sesler: Halis Dokgöz - 13 Mart 2024
- Polisiye Sesler: Timur Soykan - 6 Mart 2024