baktım sonra uzun uzun
zihnimize yerleşmiş hiçbir kelimenin
gerçeği yansıttığı yoktu
bunca keder ve buhran evin tüm odalarına yayılmışken üstelik.
bugün beni anladığını söyle,
çünkü estetik ağlamak bir addır.

iki kişinin aynı an da ölebileceği bir gün düşün,
– uykusuzum
yola uzun bakmaları falan
ne olur düşün, düşün ki, ölümümüz daha da batsın çamura…
çünkü estetik ağla… canım ülkü tamer kadar sıkılıyor.

ah, ne çok kargaşa baş gösteriyor
bir insanı anlamaya çalışınca michael.
etik değerler, insan hakları, Tolstoy
neyin doğru neyin yanlış olduğu tartışmalar,
kültürel felaketler, ameliyathanedeki ahlaki rölativizm,
insan ölümleri, mahkemeler, endişelerimiz, kaygılarımız,
kafamın arkasındaki amansız kasılmalara
ve sorgu odasının meta haline etkisi ne olmalı?
– anlamanın kaç tezahürünü yaşadım her kasılmada?
seneca okumak istiyorum.
peki ya hangi İncil’i okusam geçer
avuçlarıma kazınmış yazgı?

çünkü biz sevgilim biz öpüşürdük
kafamıza bir onur ünlü filminde patatesler yağardı
– ben havaya bakardım tam o an
ve derdim ki,
sanırım tüm
bu uzay analizlerinden film okumalarından
ve istihbarat raporlarının düzensizliğinden
anladığım şu: böyle dosya düzeni olmaz ve
biz tekrardan öpüşürken,
ekmeğimizi çiğnerdi bir at,
pişmanlıklar bileklerimizi ve dizlerimizi sarardı
kalçalarımızı
yüzümüzü gözlerimizi sıyırırdı bir kesik…
oysa intihar eyleminin bizde bıraktığı iz
kasaba da bakmakta olan bir ipten fazlası değildi.
işte nasıl anlatacağımı bilmediğim bir gündü michael,
sisliydi ve soğuk bir rüzgar yüzüme vuruyordu,
ellerim üşümüş, burnum hafiften kırmızı ve gözlerim dolu doluydu
sol omzumda bir çanta, hafiften titreyen göğsümle ağaca yaslanmışım,
sabah
06.25
kafamda ilginç bir sorunun olduğunu hatırlıyorum
benim bu saatte burada ne işim var? evet buydu isyan,
içine dalabileceğimiz bir balçık düşün,
oysa yaratıldığımız gibi nasıl da kopmuştuk.

bir balçıkla kaç kişi yaratılabilir?
mesela don kişot?

yaşlı gözler ve uzağa nemli bakmaklar.
değer yargılarına hapsolmak,
üstelik kendininkilere.
ne büyük bir mahkumiyet doğuruyor bugün göğsüm.
gölgelere çarpmak kadar bir tanka çarpmak
da önemsenmeliydi oysa
fakat sevgilim tüm bunlara rağmen bana verebileceğin şey
berduş bir yıkım mı?
yoksa mitolojik öğeler mi hayal etmeliyim?
ne o yine mi soğuksavaşverus.

lütfen sabah olmasın savaşlar, ölümler
içime bir huzursuzluk bulanıyor,
çay içmelerimi sorarsan en az üç saat,
nazilerden kalma bir yahudi kaygısı
kırmızı pazartesiden kalma 357 magnum
bir intihar geçiyor sonrasında.
bir intihar geçiyor
bir intihar
bir at
estetik ve hak edilmiş bir ah.
ne o yine mi soğuksavaşverus.

Visited 1 times, 1 visit(s) today
Close