Yazar: 01:02 Film İncelemesi

Cici’de Cevapsız Sorular | Cici Film İncelemesi

Belli bir kuşağın özlemini ekrana yansıtarak başlıyor “Cici” filmine Berkun Oya. 2021 yılının en fazla konuşulan yapımlarından biri olan “Bir Başkadır”ın yönetmeni bu kez “Bir Başkadır” kadar ses getirmese de izleyenleri ikiye bölen bir iş yapmış. Kiminin çok sevdiği kiminin eksik ve etkisiz bulduğu film 27 Ekim’de Netflix’te yayına girdi. Başrollerini ünlü isimlerin paylaştığı filmde bellek, hesaplaşma, çocukluk travmaları, aşk, kadın işleniyor. Oyuncu yönetiminin, sanat yönetiminin, rejinin çok başarılı olduğu yapımda senaryo için aynı şeyi söylemek pek mümkün olmuyor. Başrollerinde Nur Sürer, Yılmaz Erdoğan, Funda Eryiğit, Okan Yalabık, Olgun Şimşek, Fatih Artman ve Ayça Bingöl yer alıyor.

Açılış sekansında sandıklarımızın kapağını aralayan yönetmen, belki de belli bir kuşağı buradan kolaylıkla yakalıyor, sinema sanatının asıl meselesi yakalığı izleyici bırakmamaktır. “Cici” filmi bunu yaklaşık 151 dakika sürdürüyor dersek yanılmış oluruz. Filmin açılışında açılan sandığın içinden, Trt kuşakları, akşam yemeğinden sonra ekran başında yenilen meyveler, çocukların tek göz odada gürültü patırtıya rağmen bir bardak süt eşliğinde ders çalışma seansları, geyik desenli duvar halıları, baskın ataerkil dil ve şiddet var. Her güzelliğin yanında var olan o çirkin davranışlar adeta ülkenin kemikleşmiş refleksleri haline gelmiş ve ne yazık ki 21. yüzyıla rağmen artarak sürüyor. Z kuşağı için çok ifadesi olmayan bu imgeler filmin zengin bir dokusu olduğunu çağrıştırsa da senaryo eksiklerine itiraz sesleri yükseliyor. Birçok izleyicinin mantık hatası var diye itiraz ettiği filmin senaryosunu yönetmen Berkun Oya yazmış. İç Anadolu’nun bir köyünde yaşayan üç çocuklu bir ailenin hikâyesi var merkezde: despot bir baba, hayallerini gerçekleştirememiş bir anne ve az yaş farkla üç çocuk. Yılmaz Erdoğan’ın canlandırdığı Bekir, eşine fiziki ve psikolojik şiddet uygulamaktan geri durmayan, despot ve sözde sevgi dolu bir baba. Sevgi ve despotluğun çatışmasında yaşayan Bekir, bir yakının ölmesi üzerine ortada kalan çocuğa yani Cemil’e iş vererek sahip çıkan bir adam. Anne ise çocukları için fedakârlık yapmaktan sakınmayan, hemşire olmak düşleri ile yanıp tutuşan ama gerçekleştiremediği bu düşü kızı üzerinden yaşamak isteyen, fiziki ve psikolojik şiddete maruz kalmış bir kadın Havva. Yılmaz Erdoğan’ın şiirsel vurguları, yarım kalmış portresi izleyiciye geçmiyor. Bekir karakteri hem sorunlu bir tip hem de gaddar bir baba. Bir şakanın yanlışlığını anlatmak yerine şiddet uygulayan Bekir, izleyici için inandırıcı bir karakter değil. Yılmaz Erdoğan’ın üzerine oturmayan elbise oldukça da sakil duruyor. Anne rolünde olan Funda Eryiğit ise karakterini ustalıkla oynamayı başarmış. Karakteri derinlemesine görmüyoruz yine ama oyunculuğun başarısı ile bir nebze es geçilebiliyor bu durum. Zaten Berkun Oya senaryosunun sorunlu kısmı da daha çok karakter derinliği, olayın sosyopolitik penceresi, bu ülke için sıradan sayılabilecek olayların travmatik boyutta incelenememesi. Elbette travmatik olaylardır bu yaşananlar ama anlatılan kadarının bile izleyiciye geçmemesi hikâyenin eksik kurulmasından kaynaklanıyor. Bu eksikliği ne rejinin muhteşemliği ne sanatın enfes atmosfer kurgusu ne de oyuncunun büyüklüğü kapatabiliyor. Asıl olan metindir. Bekir’in ölmesi sonucu Havva tası tarağı toplayıp Ankara’ya gidiyor, Saliha’nın tüm yalvarışlarına rağmen ki Saliha her koşulda hayatından memnun, Bergen şarkısı ile dans edebilen, âşık bir kız çocuğudur. Kardeşleri Kadir ve Yusuf ise henüz yaşananların farkında değillerdir. Kadir, babasının kameraları ile sürekli video kaydeden, sakin bir çocuktur. Cemil ile aralarında görünmeyen bir gerginlik vardır. Saliha bundan habersizdir. Yusuf ise henüz hiçbir şeyin farkında değildir. Kardeşlerin çatışmasını pandemi döneminde film çekmek için köye dönen Kadir ile birlikte izliyoruz. Yönetmenlik yapan Kadir, travmaları ile sanat üzerinden yüzleşmeye çabalasa da bunu başarıyor diyemeyiz. Saliha ve Yusuf’un da köye geldiği bu dönemde Havva’nın hafıza ile mücadelesini de izliyoruz. Belli bir yaşa kadar köyde yetişmiş insanların reflekslerine yabancı olmaları, Saliha hariç Cemil’e bakışları, ifade ve mimikleri gerçekçi değil ancak kötü değil ama olmamışlığı da hissettiriyor izleyicisine. Oyuncu ekibi dâhilinde Nur Sürer, Olgun Şimşek ve Funda Eryiğit’in etkileyici oyunculuğu izleyiciyi ekrana kilitliyor. Nur Sürer ’in belleği ile karşılaştığı sahnelerde birçok uzmanın itiraz sesleri yükselse de oyuncunun devleştiği sahneler diyebiliriz. Film geleceğin ve geçmişin içinde gidip gelirken sahnelerin başarılı atmosferi içinde sanat ekibini alkışlamak gerek. Okan Yalabık’ın depresyonda şehirli oyunculuğu, Fatih Artman’ın asabi ve çıkarcı oğlan tiplemesi, Olgun Şimşek’in hem göze hem kulağa hitap eden oyunculuğu oldukça keyifli ancak daha önce dediğim gibi iyi oyun bir filmi kurtarmaya yetmez. Biz de oyuncuları seve seve izlerken senaryodaki eksik gedikleri, olmamışlığı, otuz dakikada verilebilecekleri uzun saatler izlemeyi hoş görüyoruz. Filmin zaman zaman kendini tekrar etmesi, hantallaşması, özellikle Saliha karakterinin elbisesinin uyumsuzluğu ve daha birçok sorun filmin kendini eksiltmesine yeterli geliyor.

Gelelim finale… Beklediğimiz bir final değil. Filmin sonuna doğru yaklaşırken izleyicinin beklentisi yukarı çıkarken film daha da ağırlaşıyor. Betamax kaset kullanan torun acaba o sahnenin içinde değil miydi, Havva anlatırken torun neredeydi diye soruyor izleyici. Finalin heyecanı zaten filmin içinde sönüp gitmişti. Belirtmek gerekir ki Z kuşağı torun günümüzden bir esinti olarak iyi esiyor. Ancak Yusuf’un dönüşümünün sebebi ne? Kadir neden depresyonda, o devirde olabilecek travmalar onun hayatını neden ele geçirmiş? Senaryo aşamasında demansın enine boyuna incelendiğine emin miyiz?

Cici merkezine koyduğu travma ve bellek temalarıyla bir taşra filminden çok daha fazlasını anlatma çabasında ancak bu çaba yeterli değil. Her ne kadar çok iyi yapılmış rejisi, sanat yönetimi kostümü, oyunculukları çok iyi olsa da. Filmi Netflix’ten izlemek mümkün. İzlenesi. İzleyicisine bu cevapsız sorularıyla filmi izlemek kalıyor. Cevaplanması gereken soruların karşılığını izleyicisi verecek.

Editör: Melike Kara

Visited 198 times, 1 visit(s) today
Close