ah kalbim, ne de çok eşya sığdırdın daracık odalarına
ihtişamlı bir acının üzerinde yürürdüm o günlerde 
o günlerde elbet karanlıktı yollar 
yolların kenarlarında yarım kalmış umutlar
güneş ışığıyla dolardı her bir yanın 
ki koparıp bir damlasını bağışlamazdın bana
ah kalbim, ne de çok eşya sığdırdın daracık odalarına

dalların yazı hüzünlü bekleyişleri
kaldırımlardan akan o sahte dinler ve kaldırımlardan akan o sahte peygamberler 
gitmediler içimden ve gitmediler kaldırımlardan
dedim, sudan yansıyan bu hüzünlü yüz benim mi
 ah buğulu ve uğultulu yüreğim..
sarmalardım yolları 
sarmalardım ve sıkı sıkı tutardım
kimseyi götürmesin diye 
sonra dalların kışı hüzünlü bekleyişleri
sonra dalların kışı hüzünlü
dalların kışı hüzünlü 
bekleyişleri.

aynaların öğreteceği şey çoktur
çoktur dalların yapraklarına ulaşacağı vakit
birden vururdu hüzünlü yaz bekleyişleri 
gitmezdi içimden ipleri sıkı sıkı tutsaydım
içimden gitmezdi umut 
hergün sulasaydım topraklarını 
sonra kabul ettimdi varamadım aceleyle koştuğum o yere

dedim, şimdi ben buğulu ve uğultulu bir yüreğe sahibim
anladımdı kimse kimseyi karşılayamıyor
bir kuyunun sessizliği bir de içim 
kendinden gitmenin yollarını da henüz keşfetmedin
bir yangının çevrelediği ev gibiyim bugünlerde
bir yangının çevrelediği ev gibiyim
bir yangının çevrelediği
bir yangın gibiyim
bugünlerde.

“hadi kendini yen hadi kendini.”

Berat Yıldız
Latest posts by Berat Yıldız (see all)
Visited 2 times, 1 visit(s) today
Close