Yazar: 18:16 Şiir

Bir Galata Salgını veya Doğmamışların Kehaneti

Nasıl ki yontulur taşa yazıt
Ve yazılır kehanet,
Öyle yazıldı işte ölüm
soluk derinliğinde ders kitaplarının 
– Bir salgın ki sarmıştı
Galata sokaklarını 
frengili bir el gibi – 
Ve bir hayalet, 
ışıldayan vesikası 
ve veremli nefesiyle 
Isıtmıştı taşlarını 
ıssız Çarşı’nın

Kent Ana, yalnız ece,
– bir külfet gibi 
taşıyan kentin hafızasını- 
Emzirdi ölü doğmuş oğulları
Ve fısıldadı, karanlığa dönüşen sesi 
bir kuyunun dibinden
Kentin nasıl ve yeniden 
bir salgına dönüşeceğini
Ve ebeler, ellerinde kör jiletler,
Kazıdılar tarihten 
bir şark çıbanı gibi,
taşıdıkları oğulları
Ve her bir oğul 
yeniden doğduğunda
kendi vesikasıyla doğdu, 
sefaletle kutsandı.
Ve yasını tuttu
Hiç yürümeyecek olmasının 

II.

Galata kahvehanelerinde
miyop bakışlı adamlar,
tahrir defterleri  okurken 
— masalarında ölüm haberlerine 
eşlik eden bir uğultu
ve ayraç şeklinde 
yanık vesikalar —
aksi düştü
çay bardaklarına 
kaldırım taşlarını kaldırıp
emzirdiği ölü oğlunu 
kucaklayan kadının
Ve miyop bakışlı adamlar 
Kapatıp o anda defterleri 
Kör bir dilenciye 
bir avuç leş tozu attılar   

III.

Oğul –  adam, sen anlat:
Bu ölü topraklarda 
umudu ne besler?
Ve nasıl yaşar 
sefaletin rahminde 
Izdırapla büyüyüp yeniden doğan?
Ve seslenir çağlar ötesinden
Henüz doğmamışların kehaneti:
“Ölüleriz dirilmeyiz, yalnızca 
yeni bir kent inşa edilecek küllerimizden
ve o kentin köprüaltlarında
boş kâğıtlar gibi savrulacağız rüzgârda 
İşaretsiz, imzasız, istikametsiz” 

IV.

Ebeler ve kadınlar 
-ölü oğulları emzirenler- 
Ve şereceleri vesikayla tutulanlar 
ölecekleri yerde 
doymayı da öğrenecekler
Ve orada, zamansız bir girdabın
dönüşünde sıkışıp 
taşın ve zamanın altında çürüyecekler 

Ve yaşam, Bir Galata Rüyası’nda 
böyle böyle devam edecek
İniltilerinde, doğmamış oğulların 

Editör: Melike Kara

Visited 2 times, 1 visit(s) today
Close