Nasıl ki yontulur taşa yazıt
Ve yazılır kehanet,
Öyle yazıldı işte ölüm
soluk derinliğinde ders kitaplarının
– Bir salgın ki sarmıştı
Galata sokaklarını
frengili bir el gibi –
Ve bir hayalet,
ışıldayan vesikası
ve veremli nefesiyle
Isıtmıştı taşlarını
ıssız Çarşı’nın
Kent Ana, yalnız ece,
– bir külfet gibi
taşıyan kentin hafızasını-
Emzirdi ölü doğmuş oğulları
Ve fısıldadı, karanlığa dönüşen sesi
bir kuyunun dibinden
Kentin nasıl ve yeniden
bir salgına dönüşeceğini
Ve ebeler, ellerinde kör jiletler,
Kazıdılar tarihten
bir şark çıbanı gibi,
taşıdıkları oğulları
Ve her bir oğul
yeniden doğduğunda
kendi vesikasıyla doğdu,
sefaletle kutsandı.
Ve yasını tuttu
Hiç yürümeyecek olmasının
II.
Galata kahvehanelerinde
miyop bakışlı adamlar,
tahrir defterleri okurken
— masalarında ölüm haberlerine
eşlik eden bir uğultu
ve ayraç şeklinde
yanık vesikalar —
aksi düştü
çay bardaklarına
kaldırım taşlarını kaldırıp
emzirdiği ölü oğlunu
kucaklayan kadının
Ve miyop bakışlı adamlar
Kapatıp o anda defterleri
Kör bir dilenciye
bir avuç leş tozu attılar
III.
Oğul – adam, sen anlat:
Bu ölü topraklarda
umudu ne besler?
Ve nasıl yaşar
sefaletin rahminde
Izdırapla büyüyüp yeniden doğan?
Ve seslenir çağlar ötesinden
Henüz doğmamışların kehaneti:
“Ölüleriz dirilmeyiz, yalnızca
yeni bir kent inşa edilecek küllerimizden
ve o kentin köprüaltlarında
boş kâğıtlar gibi savrulacağız rüzgârda
İşaretsiz, imzasız, istikametsiz”
IV.
Ebeler ve kadınlar
-ölü oğulları emzirenler-
Ve şereceleri vesikayla tutulanlar
ölecekleri yerde
doymayı da öğrenecekler
Ve orada, zamansız bir girdabın
dönüşünde sıkışıp
taşın ve zamanın altında çürüyecekler
Ve yaşam, Bir Galata Rüyası’nda
böyle böyle devam edecek
İniltilerinde, doğmamış oğulların
Editör: Melike Kara
- Bir Galata Salgını veya Doğmamışların Kehaneti - 19 Kasım 2025
- Bir Göç Hikayesi - 11 Mart 2024
