Yazar: 12:00 İnceleme, Kitap, Kitap İncelemesi, Öykü Kitabı

Ben Bir Uçurum İncisiyim Üzerine

Belirsizlik iyidir. Kabul görmüş olanın dışına çıkmak iyidir. “Göğü dağla çarpıştırmak” iyidir. Ruha ve bedene dokunan otoritenin şunu yap demesine boyun eğen, bu durumdan sezgileriyle kendini kurtarmayı uman, bu yüzden durmadan düş gören umutsuz, ezilen insanları anlatırken, kesinlikten söz edilemez zaten.

Kitapta acıdan ve acımasızlık derslerinden kimse muaf tutulmaz. Devlet ve egemen (baba, koca, tanrı vb) tarafından hırpalanmış, sakat ve tamamlanmamış bedenler/ruhlar -yine ruhlar!- iç çekişlerle, ilenmelerlerle gece karanlığına, düşlere karışırken, yükseğe gerili bir ip üstünde her an sınanır. En güvenli sandığımız bir limanda bile, her şey birden altüst olur. Olmalıdır da, çünkü; güvendiğimiz, rahatça yerleştiğimiz bir bedende günün birinde kistler keşfedilir ve ölümün adı her yerden duyulur. Bir üst kat odasından, bir arka odadan, bir sokaktan. Panzer, ip, cam kırığı biçiminde, hayatı kolaylaştıran bir boşluk biçiminde sunulur ölüm. Ve kural kayıt tanımadan kanıksanır, çünkü öykülerin çoğu sizi ölüme alıştırma temrinlerini barındırır. Ozanın deyişiyle herkes ‘öyle ölüme düşkündü ki, biyoloji sıfır.’ 

Kitapta ölümden başka şeyler de var kuşkusuz. Bir çiçeğin açmasına tanıklık etmenin, kimi küçük sakin anlarda küçük sevinçlere uğramanın, her ürkü mevsiminde bir ayna ile karşılaşmanın, gün ışıyana kadar beklemenin, akşam güneşine kül yakıştırmanın taşkın ama yine de hüzünlü halleri var.

Yazar insanların, özellikle kadınların kendi tasarlamadığı ve fakat maruz kaldığı hallere bakıyor, oradan ufak eğriliklere, önemsiz tümseklere çarpa çarpa haber veriyor. Verdiği bu haberler de kimseyi mutlu kılmıyor. Ama kahramanların yaşadığımız çağın dertlileri olduğuna karar versek bile geçip gidemiyoruz. Yanlarında biraz daha duruyoruz. Bu kahramanların adresleri kısacık; Nick, Galya, Bonita, Lola kendilerini yamalı, yarım duyumsuyorlar ve öte yandan kafalarının içindeki müziği yani tereddütlerini duymamızı istiyorlar.

Yük iyidir. Ama yükten, yüklerden kurtulmak da iyidir. “Ben Bir Uçurum İncisiyim”in kahramanları, kurtulamadıkları yüklerini üstümüze boca edip gidince, zihnimizde buruk bir tat kalıyor. 

Yazar, “öykünün dışına çıkmıyor.” Okurları pek güzel bir biçimde soğuğun, cinayetin, kargışın, kıyametin içine sokuyor. Soluk soluğa ama boynunu biraz öne doğru eğmiş, kaderci bir biçimde, hayat böyle işte dedirtiyor!

***

Kâmil Erdem
Latest posts by Kâmil Erdem (see all)
Visited 1 times, 1 visit(s) today
Close