Gönül Demircioğlu’nun “Çığlıkta Arşe” ve Hüseyin Serhat Arıkan’ın “Firar Folkloru” Mahal Edebiyat Yayınları etiketiyle çıktı. Bir kadının gözünden çocukluğuna, bir çocuğun gözünden aileye bakan “Çığlıkta Arşe” ve dini referanslarla şekillenmiş ataerkinin içinde bireyin benlik kavgasına odaklanan “Firar Folkloru” hem biçim hem de içerik anlamında dikkat çekici. Bu yazımızda iki kitabın düşsel coğrafyasında dolaşacağız. Değerlendirmemize, Çığlıkta Arşe ile başlayalım.
MENSUR BİR ÇIĞLIK
Çığlıkta Arşe, Gönül Demircioğlu’nun ikinci şiir kitabı… “Çığlıkta Arşe” ve “Cehennette Ece” başlıklı iki bölümden oluşan kitap “Kalemiyle çığlık atan tüm şairlere” ithaf edilmiş. Demircioğlu da kalemiyle çığlık atanlardan ama o bir adım daha ileri giderek şunu soruyor: “Çığlık kaç desibel?” eder. Buna rağmen şiirlerde yüksek sesli bir söyleyiş yok, bağırmaktan sesi kısılmış ama tüm acılarına rağmen çığlık atmaktan vazgeçmeyen bir söyleyiş hakim.
Kitap, mensur şiirlerden oluşuyor. Bu şiirlerde mensur şiirin birçok özelliğini görmek mümkün: Söz sanatları, şairanelik, iç ahenk… Düzyazının olanaklarından yararlanılıyor ama öyküsel bir dile yaslanılmıyor. Mensur şiirlerde cümleler değil de dizeler yan yana gelmiş. Şiirler dize dize yazılmış ama düzyazı formunda birleştirilmiş gibi. Bu durum geleneksel olanla modern olanın birleşimi olarak da yorumlanabilir. Bence bu tercih şairin anlatımını güçlendiriyor.
Demircioğlu, birinci bölümde bir kadının gözünden çocukluğunu anlatıyor. Bir çocuğun gözünden aileye odaklanıyor. Evin kapısını acıyla aralıyor, dört duvarın arasında yaşananları anlatıyor. İkinci bölümde, ilk bölümdeki acılı ve kasvetli hava dağılıyor ve mizahi bir anlatım belirginleşiyor. Özellikle “senfoni” serisinde… Bunu yer yer dadacılığın ve tekerlemenin olanaklarını birleştirerek yapıyor. Bu bölümde çığlık arşa çıkıyor, iktidarını ilan ediyor.
Demircioğlu’nun okuru cennet ve cehennem arasındaki dipsiz bir kuyunun içinde veda ediyor. Ve şair okura şöyle sesleniyor: “adımı yazmalıyım buraya. her şiirden sonra bir ad yazılır çünkü. bendeniz -ci oğlu, kızı, insanı değil. salt gönül çoğu kere. adsız ne çok mezar. ruhlarına hep bir adla seslendi şişip sönen ciğerler. heyhat. bilinç zehirdir, şifa umulmaz.”
KESİŞİM KÜMESİNDE BENLİK ARAYIŞ
Firar Folkloru, Hüseyin Serhat Arıkan’ın ikinci şiir kitabı… “Firar Folkloru”, “Dehşet ve Arzu”, “Ouroboros” başlıklı üç bölümden oluşan kitapta Arıkan; Doğu ve Batı’nın kesişim kümesinde kuruyor şiirini. Hristiyanlık ve İslamiyet’e ait kavramlara; Oscar Wilde, Samed Behrengi, Dostoyevski, Georg Trakl, Ahmed Haşim, Yaşar Kemal, Adam Zagajewski, Cemal Süreya gibi yazarlara yapılan atıflar bu kesişim kümesinin arka planını oluşturuyor.
Arıkan; sembolik, entelektüel ve alt metni olan bir şiir ortaya çıkarıyor. Mesela “Fata morgana” ve “Ouroboros” şiirleri… Ufkun hemen üzerinde dar bir şeritte görülebilen serapa verilen “fata morgana”; kendi kuyruğunu ısıran bir yılan ya da ejderha şeklinde resmedilen “ouroboros” bunun göstergesi. Bunlar daha batı menşeili kavramlar ve benzetmeler… Ya da doğu kültüründe, ölümden sonra yaşam anlamına gelen “basübadelmevt” ve kutlama töreni anlamına gelen “şehrâyin” kullanımlarında gördüğümüz gibi kitapta Doğu ve Batı’ya dair atıflar sürekli karşımıza çıkıyor.
Ayrıca “şeytan”, “allah”, “peygamber”, “günah”, “çarmıh”, “havari”, “derviş”, “şeyh” ve “psalm 130” gibi “Hristiyanlık” ve İslamiyet’e dair kavramlarla haşır neşir oluyoruz. Belirtmek gerekir ki Doğu ve Batı’ya dair kavramlar kültürel bir çatışmayı yansıtmıyor. Bu göndermeler çoğu zaman bir varoluş sorgusuna, benlik arayışına yardımcı oluyor.
Arıkan, Firar Folkloru’nda aslında bir kaçışın izini sürmüyor. Doğu ve Batı’nın kaotik bir birleşimi olan Türkiye gibi bir coğrafyada dini referanslarla ve ataerkinin içinde bireyin benlik kavgasına ve arayışına tanık oluyoruz: “içimden sıyırıp atamazdım onu/ üyesi olduğum bedenle çarpışacaktım// döndüm/ şahidim ol”
- Arşa Çıkan Çığlık ve ‘Türkiye’ Folkloru - 4 Temmuz 2024
- Halk Günü Varmış, Geldim - 11 Mart 2024
- Yankı Odası - 4 Şubat 2024