Yazar: 22:00 Film İncelemesi, İnceleme, Sinema

Aki Kaurismaki: Anlattığı Kimin Hikayesi!

İlk önce Aki Kaurismaki kimdir sorusuyla başlamak istiyorum. Aki Kaurismaki Finlandiya’nın Dünya çapında filmleriyle ün yapmış sinemacısıdır. Peki bu ünü filmlerinde nasıl elde etmiş derseniz? İşte orası biraz garip. Aki Kaurismaki’nin anlattığı hikayeler bizim bildiğimiz Finlandiya’nın hikayesinin dışındadır. Gelişmiş ekonomisi olan, insanlarının rahat yaşadığı, eşitlikçi olan  insanların hikayesini anlatmıyor. Hatta filmlerini izlerken “O Finlandiya bu Finlandiya mı?” sorusu soruyoruz. Evet Aki Kaurismaki günlük sorunlarımızı sinemaya getiren ve filmlerinde kendi dilini oluşturan yönetmendir. Burada iki başlık üzerinden gidip en sonunda bu başlıklar birbirlerini tamamlayacak.

Yoksulluk, İsimsiz İnsanların Kahramanı ve UMUT; 

‘’UMUT OLMADIĞI ZAMAN ARTIK KÖTÜMSERLİĞİN DE BİR ANLAMI YOKTUR’’

Aki Kaurismaki sinematografisini oluşturan konuların temeli eşitsiz Dünya düzenin getirmiş olduğu sorunlardır. Bu sorunları filmlerinde işlerken örneğin mülteci sorununu konu ele alırken bunu sistemin yarattığını bize dayatılan bir sorun olarak gösterse de şunu da yapmayı ihmal etmez, umudun insan içinden çıkarılmaması ve her daim kötü insanların içinde iyilerinde olabileceğini göstermesi. Kimileri Aki Kaurismaki filmlerini karanlık ve depresif bulabilir lakin o genelde karanlık ve depresif insanların hikayelerini anlatmasını seçiyor. Örneğin bohem hayatı filminde birbirinden habersiz ama birbirine benzeyen sanatçıların hikayelerini anlatırken, bunca soruna karşı hayatlarına devam etmeye çalışan ve onca olumsuzluğa karşı maddiyata, kariyer yapmaya değil tam tersine sanat yapmaya çalışan tutunamayanları anlatırken oradaki mutluluğu yakalayabiliyoruz. Yönetmen bizi herkesin ortak dertlerinin ortasından yakalarken, herkesin ortak sevinçlerinde buluşturabiliyor. Kaurismaki’nin birkaç filmine bakarak Finlandiya’yı da veya diğer Avrupa ülkelerini de görebiliriz. Keskin eleştirilerini genelde bir çöpçü, satış elemanı, savaştan kaçmış göçmen, iyi bir yaşam için yola çıkmış bir Afrikalı veya Avrupalının hikayelerini anlatıyor. Örneğin Calamari Union filminde daha güzel bir yaşamın olduğuna inandıkları yere gitmek isteyen bir grup arkadaşın hikayesini anlatırken. Filmin karakterleri spesifik konusu ise trajikomiktir. Bu arkadaşların tümü işçidir ve adları franktır. (Aslında birbirimize ne kadarda çok benziyoruz) Amaçları daha iyi bir yaşam ve sevdikleri işlerde çalışmak isteyen bu insanların daha yola ilk çıktılarında ilk cinayetini işlemeleri ve daha sonra yavaş yavaş birçoğu gideceği yerleri hatta geldikleri yerleri de unutmalarını görüyoruz. Bu karamsarlık değildir gerçek hayattır. Anlattığı hikaye Meksika’dan Abd’ye giderken yolda ölenlerin hikayesi değil midir? Bu karamsarlık değildir. Filmin analizini yapmak yerine Aki Kaurismaki’nin hikayelerinin ne  denli hayatın kendisiyle alakalı olduğunu görüyoruz. İnsanın yola çıkarken hedeflerini, sonrasını anlatıyor. Veya o müthiş adaletli olan Finlandiya’nın umut limanı filminde bir Afrikalı çocuğa nasıl davrandığını gösteriyor. Filmlerinde ezen, ezilen unsurlarını anlatırken oyuncularının rol yapmak yerine, doğal görülmelerini ve rol yapmadıklarını görülür aslında bu da kendi istediğidir belki de hayatın kendisini anlatmanın en doğal halinin rol kesmeden olduğunu düşündüğü içindir. Peki gerçek hayatta böyle eşitlikçi bir adam mıdır? Evet tam da anlattığı gibi bir adamdır örneğin Amerika’da düzenlenen bir film festivalinde İran’lı yönetmen Abbas kiyarüstemi’ye vize verilmemesi sonrası boykot açıklaması şu şekildedir;

Öfkeyle değil (ki bu hiçbir zaman iyi bir sonuç doğurmaz), ama derin bir üzüntüyle, arkadaşım ve dünyanın en barış sever insanlarından biri olan Abbas Kiyarüstemi’nin bir İran vatandaşı olarak kendisine ABD vizesi verilmemesi sebebiyle New York Film Festivali’ne katılmasının engellendiği haberini aldım. Ben de dünyanın en iyilerinden olan bu festivale davet edilmiştim. Bu şartlar altında, ben de katılımımı iptal etmeye zorlanmış oluyorum – şu anki ABD hükûmeti bir İranlıyı istemiyorsa, bir Fin’i hiç istemez. Bizim petrolümüz bile yok. Öte yandan, beni daha çok ilgilendiren şey, Abbas Kiyarüstemi bile bu muameleye maruz bırakılıyorsa, isimsiz mahkûmların başına neler gelecek? Cenevre Sözleşmeleri’ni insanlığın son umudu olarak görüyor ve bir Finlandiya vatandaşı olarak ABD hükümetini bunu ihlal etmekle suçluyorum.’’ Ne açıklama ama film gibi değil mi? Büyük yönetmene destek mesajında bir dayanışma, iki ABD’nin petrol aşkı, üç ise böyle bir isme bu yapılıyorsa ya isimsiz olanların hali vurgusu. Çoğu yönetmen anlattıkları konular muazzam iyi olabilir ama çoğu anlattıkları gibi yaşayamaz lakin bizim yönetmenimiz tam tersine anlattığı hikayeler kendisidir. Kısacası anlattığı hikayeler ne bizim bildiğimiz Finlandiya ne bizim bildiğimiz Avrupa anlattığı şey milyarca insanın kendi hikayesidir.

Son  söz;

Aki Kaurismaki filmlerinde yukarıda değinilmemiş bir iki konusu daha vardır. Sigara ve müziğe olan tutku. ‘’Bu Berlin’de en iyi yönetmen ödülünü verdiler. Ama üç bir odada,sigara olmadan geçirmek zorunda kaldım. Neyse, şarap vardı:’’ demesinden anlıyoruz sigara tutkusunu. Herhangi bir sahnede içilen onlarca sigara veya her an bir yerlerden çıkan o müzik. Son olarak, Aki Kaurismaki’yle tanışın..

Visited 71 times, 1 visit(s) today
Close